APO

   11.01.2015 Değerli okuyucular, yazının başlığını görünce lütfen şaşırmayın. İmralı’dan filan bahsedecek değilim. Taa Köktürkler çağında, 580’lerde devletin başında Apo denilen bir bela var. Asıl adı Talopien. Tapar Kağan ölünce devlet meclisi kağan seçmek için toplanıyor ve Apo’yu kağan yapmak istiyor. Fakat millet “annesi Türk olmadığı için” onu kağan yapmıyor. Yıl 582. Önce Anlo, sonra […]


Paylaşın:

   11.01.2015

Değerli okuyucular, yazının başlığını görünce lütfen şaşırmayın. İmralı’dan filan bahsedecek değilim.

Taa Köktürkler çağında, 580’lerde devletin başında Apo denilen bir bela var. Asıl adı Talopien. Tapar Kağan ölünce devlet meclisi kağan seçmek için toplanıyor ve Apo’yu kağan yapmak istiyor. Fakat millet “annesi Türk olmadığı için” onu kağan yapmıyor.

Yıl 582. Önce Anlo, sonra Işbara kağan oluyor. Fakat bu Apo mızmız. Benim neyim eksik, diye tutturuyor. Türk yöneticileri her zaman merhametli ya, Işbara Kağan da buna kağanlık unvanı veriyor ve git, kendi kabilelerini yönet, diyor.

İki başlı devlet olur mu? Oluyor işte. Merhametten maraz doğar derler ya, tam o hesap. Adamın başını ezmek varken sen kalk, bir de kağan unvanı ver adama.

Tabii dış güçler devreye giriyor. O zamanki dış güç kim? Çinliler. Adamların Çang Sun-şeng adlı bir casusu var ki tek başına ordulara, devletlere bedel. Çin imparatoruna bir rapor yazıyor ve önce Apo ile iş birliği yapalım diyor. Yapıyorlar da. Casus Şeng, Apo’ya “Senin de askerlerin var; Işbara’dan neyin eksik?” diyor. Apo zaten bir baş belası. Eh arkasında dış güçler de var, isyan ediyor. Ülkede bir kargaşa, bir savaştır gidiyor. Sonunda Apo, Batı Kağanlığına sığınmak zorunda kalıyor.

Batı Köktürklerinin kağanı da meşhur İstemi’nin oğlu Tardu. Apo’ya 100.000 kişilik bir kuvvet veriyor ve sürüyor Işbara’nın üzerine.

Fakat dış gücün planı bir değil ki. Daha nicelerini kışkırtıyor Işbara’ya karşı. Sonunda Işbara barış istemek zorunda kalıyor. Hem de Çinli olan karısını araya sokarak. Ejderha (584) yılının dokuzuncu ayının onuncu gününde imparatora bir mektup gönderiyor ve şöyle diyor: “İmparator karımın babasıdır, dolayısıyla üvey babamdır ve ben onun kızının kocasıyım; sonuç olarak onun oğlu sayılırım… İmparatorun arzusuna asla karşı gelmeyeceğime söz veriyorum.”

Çin imparatoru bir elçilik heyetiyle cevabi mektubunu gönderiyor. Işbara hâlâ bağımsız olduğunu düşünüyor ve Çin imparatorunun mektubunu almak için ayağa kalkmamakta direniyor önce. Ama karısı da Çinli ve imparatorun kızı olmuş.

Casus Şeng, bu defa elçi kılığında. Işbara’yı uyarıyor: “İmparator senin üvey baban” diyor; “üvey babaya saygı göstermemek yakışık alır mı?”

Işbara kalkıyor, başını eğip selam veriyor, diz çöküyor ve mektubu alıp başına götürüyor. Daha da ileri gidiyor; Çin imparatorunun kölesi olmaktan mutlulukla bahsediyor.

Fakat öte yanda Apo belası bitmiş değil. Belki de yeni başlıyor.

Çin kışkırtmasıyla Tardu’ya sığınmış ve ondan aldığı 100.000 kişilik kuvvetle saldırıya geçmişti. Bir yandan da Tardu sıkıştırıyor Işbara’yı.

Tam bir kardeş kavgası.

Işbara Kağan, Ötüken’i terk ediyor ve Gobi’nin güneyine geçerek Çin’e sığınıyor. Ne zaman dara düşseler dış güç ittifak yapmak için zaten pusuda bekliyor.

Çin bu defa Işbara’ya askeri kuvvet veriyor ve Işbara topraklarını geri alıyor.

Dış gücün yardımıyla ülkesini geri alan Işbara artık tamamen bağımlıdır.

İmparatora gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Bütün kalbimle sizin tebaanız olmak istiyorum; önünüzde diz çöküp ebediyen tebaanız olarak kalmak istiyorum.” Sadece Çinliler gibi giyinmeye itiraz ediyor.

Bağımsızlığını ver, ama elbiseni değiştirme. Şekilciliğimiz o zaman da varmış demek ki.

Apo 587 yılında yakalandı ve hapsedildi. Hapisteyken kendisiyle müzakereler yapılıp yapılmadığını Çin kaynakları yazmıyor. Ama verilecek ceza konusunda Çin’den izin istenildiğini yazıyor.

İnanılır gibi değil ama yukarıda yazdıklarım ayniyle vakidir.

Ahmet Taşağıl’ın Gök-Türkler (Türk Tarih Kurumu), Saadettin Gömeç’in Kök Türk Tarihi (Berikan Yayınevi) kitaplarına bakabilirsiniz.

İlle yabancı araştırıcı istiyorsanız Liu Mau-tsai’nin Doğu Türkleri (Selenge Yayınları) adlı eserine bakmalısınız.

Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar