“DİNİMİZ –DİYANETİMİZ” ÜZERİNE…

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığımız Cumhuriyetimizin ilk kurumlarından olup, bize Atatürk’ün bir armağanıdır. (*) Bir kısım insanımıza kadro çıksın diye düşünülmemiştir. Din hizmetleri düzgün yürüsün, din istismar edilmesin, hurafelerden arınsın, Kuran hizmetleri yine onun ışığında disiplin altına alınsın diye düşünülmüştür belli ki.  Peki bu hedefler tutturulabilmiş midir?  Dini hayatın şekillenmesinde Diyanet bu rolün hakkını verebilmiş midir? […]


Paylaşın:

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığımız Cumhuriyetimizin ilk kurumlarından olup, bize Atatürk’ün bir armağanıdır. (*) Bir kısım insanımıza kadro çıksın diye düşünülmemiştir. Din hizmetleri düzgün yürüsün, din istismar edilmesin, hurafelerden arınsın, Kuran hizmetleri yine onun ışığında disiplin altına alınsın diye düşünülmüştür belli ki.  Peki bu hedefler tutturulabilmiş midir?  Dini hayatın şekillenmesinde Diyanet bu rolün hakkını verebilmiş midir? Yoksa bu alana başka oluşumlar mı hâkimdir?  Yazımız bu konuya bir nebze ışık tutmak içindir. Amacımız Cumhuriyetimizle yaşıt bu güzide kurumun kuruluş amacına uygun daha ileri noktalara taşınmasına yardımcı olmaktır,  katkıda bulunmaktır. Yüce dinimiz bize akıl yürütmeyi teşvik etmiştir. Hz Peygamber “Meşveret benim sünnetimdir” demiştir.  Bu cümleden “İçtihatta hata edene bir sevap, isabet edene ise iki sevap” müjdelenmiştir. Bizimki de o niyetle kaleme alınmış bir deneme sadece. Rakamın mana önemi dolayısıyla biz 32 (otuz iki) başlık altında topladık. Sayı artar eksilebilir. Başkaları başka görüşler önerebilir tabii ki. İslam coğrafyasının kaynadığı, Müslüman ülkelerin birliğini korumada bir hayli zorlandığı içinden geçtiğimiz böyle bir dönemde Diyanet kurumumuzun diğer Müslüman kardeş ülkelere de model olmasını dileği ile haddi aşmadığımızı umarak baştan başlayalım;

***

1. Kurumların itibarı yöneticileri kadardır. Diyanetin özerk yapısı korunmalıdır. O şerefli göreve getirilen başkanlar hükümetlerin kabine üyesi değildirler. Öyle de gibi davranmamalıdırlar. Siyasiler siyasi kararlarına, siyasi icraatlarına bu kurum üzerinden meşruiyet kazandıramamalıdırlar.

2. “İmamı Azam”, “İmam-ı, İmam-ı Mâtürîdî” isimleri Müslüman Türk milletine iyi anlatılmalıdır. Adlarına yıllar ilan edilebilir (Yunus yılı, Mevlana yılı gibi)  Unutturulan bu iki din âlimi bu yolla kamuya mal edilebilir. Türk milleti inanç önderleriyle tanışabilir. Cami çıkışı cemaatte sorulsa kaçı bu ismi bilir acaba? “Mâtürîdî”  adı başkentte, diğer illerde camilere ad olmalı öylece de yaşatılmalıdır. (Bildiğimiz kadarıyla bu adda camimiz yok)

3. Mâtürîdî’nin (Kitab-u Tevilat-ül Kuran) tefsiri henüz Türkçe’ye çevrilebilmiş değil. Bu töhmetten kurtulmalıdır. Bu kadar İlahiyat Fakültesi, bir o kadar öğretim üyesi bulunan Müslüman bir ülkede bu mazur görülemez.  Diyanet kurumunun imkânları bu işin üstesinden gelebilecek yeterliliktedir.

4. Cami mimarisine belli bir standartlar getirilmeli. Estetik, göze hoş gelen, çağın icaplarına uygun, geçmişi gelecekle buluşturan “tip projeler” geliştirilebilir. Yeni cami yapımında bunlar teşvik edilebilir.

5. Şair diyor ki:“Adına denilince bir yerin Türk ülkesi Gözüm al bayrak arar,  kulağım ezan sesi” Ezanlar makamla okunmalı. Ruhu okşayarak kulaklara aksetmeli.  Müezzinler bu iş için eğitimden geçirilmeli. Hoparlörlerin sonuna kadar açılmasının camiye de, namaza da ilgiyi arttırmadığı bilinmelidir.

6. Camilerin iç mekânlarında duvara, tavana işlenen yazıların (hatların) ne ifade ettikleri Türkçe karşılığıyla da verilmeli. Bu amaçla kataloglar, broşürler hazırlanabilir. Brifing dosyaları, WEB sayfaları oluşturulabilir.

7. Dini ilk kaynağından Kuran’dan öğrenmek Müslüman’ın birinci görevidir. Günlük olarak belli vakitlerin öncesinde ya da sonrasında camilerde Kuran meali okunmalıdır. Kuran’ın anlaşılmasına gayret gösterilmelidir.

8. Vaaz sırasında icabında cemaatin hatibe yazılı, sözlü soru sorma fırsatı verilebilir. Bu şekilde vaazlar dinamik hale getirilebilir. Kuran kurslarında, camilerde teknolojinin imkânlardan yararlanılmalı. Projeksiyon makineleri yaygınlaştırılmalı. Çağın öğretim ilke ve metotlarından yararlanılmalıdır.

10. Namaz sonu okunan ayetlerinin (aşır) meali de açıklanmalı. Arapça bilmeyen cemaat neye “amin” dediğini bilmeli, onun farkında olmalıdır. Kurum imkânlarıyla Hacca gitmelerde ölçü kaçmıştır. Algı budur. Buna kıstas ve sınır getirilmelidir. Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersi öğretmenlerine de bu hak tanınmalıdır.

12. Hatipler sırf “iman” telkiniyle yetinmemeli. Dinimizin “akl etme” “ilim yapma” hükümleri üzerinde özellikle durulmalı. Hz peygamberin örnek hayatı günlük hayatla bütünleştirilmelidir.

13. “Din güzel ahlaktır.” Amaç Allahın rızasına uygun davranış değişikliği meydan getirmektir. O gerçek unutulup “insanın dini şekillendirmesine, dini kalıba sokmasına” izin verilmemelidir. Neyin din, neyin gelenek olduğu bidat ve hurafelerin dinin özünden olmadıkları topluma anlatılmalıdır.

14. “Mezheplerin” dinin önünde yer almasının sakıncaları hatırlatılmalıdır. Bu yolla milletin ayrıştırılmasına izin verilmemeli. Buna dönük tedbirler alınmalıdır.

15. Camiler gül bahçeleri içinde yer almalıdır. Din görevlisinde, cemaatte ağaç sevgisi, çevre bilinci geliştirilmelidir. Cemaatin namaz öncesinde, sonrasında cami çevresi, bahçesiyle de ilgili olmasının önemi anlatılmalıdır.  “Yılın camisi”, “yılın din görevlisi” gibi teşvikler getirilebilir. İş bu şekilde özendirilebilir.

16. “iki günü eşit olan ziyandadır” hadis-i şerifinin mesajı doğrultusunda camilerde film, slâyt, belgesel, faydalı bilgiler,  konferanslar izlettirilebilir. Bunun için bir bölüm ayrılabilir.

17. Önemli bilim, fikir adamları da vaaz kürsüsüne çıkabilmeli. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda, siyasetten arınmış biçimde bilgilerini, birikimlerini cemaatle paylaşabilmelidir.

18. Camilerde yardım toplama konusuna disiplin getirilmeli. Camiler bu iş için aracı kılınmamalı. Zorunlu olmadıkça camide para anonsları yapılmamalı. Başka yollar, metotlar denenmelidir bu iş için.

19. “Türkiye Diyanet Vakfı” kaynaklarını ne şekilde, nerelerde kullandığını topluma açmalı,  açıklamalı. Şeffaf yönüyle cami derneklerine önderlik etmelidir. Cami dernekleri de bu konuda zan altında kalmamalıdır.

20. Yurt içi yurtdışı dışı görevlendirmelerde, din görevlisi atamalarında ölçü liyakat olmalı. Bundan taviz verilmemelidir. İltimas, torpil, ayırma, kayırma, kurumun kapısından geçememelidir.

21. Din görevlileri sosyal kültürel anlamda çevre hakkında bilgi sahibi olmalı. Buna göre yol haritası belirlemeli. İlişkilerinde bundan yararlanmalıdır.

22. Yıpranmış, şaibeli, suçu sabit isimler kurumda tutulmamalıdır. “Dindarlar”, “dindar geçinenler”, “dinden geçinenler” ayrımı doğru şekilde yapılmalı, kişiler üzerinden dinin zarar görmesinin önü kesilmelidir.

23. Kurumun merkez ve taşra teşkilatlarında bayan yönetici sayısı, din görevlisi sayısı artırılmalıdır. Din hizmetlerinde bayanlardan daha geniş ölçüde yararlanılmalıdır.

24. “Siyaset” illeti Diyanet kurumun kapısından içeri girememelidir. “Cami”, “kışla”, “mektep” siyasetten uzak kalmalı düsturundan taviz verilmemelidir.

25. Vaizler-hatipler konuşmaları öncesinde kavram haritaları üzerinde de durmalı. Terimlerin lügat manası, ıstılah manaları da önceden vermelidir.  Karşıdakini kendi gibi görmemelidir.

26. Cami adları hakkında da malumatlar olmalıdır. (Şahıs, yer, olay v.s)  Tarihi nitelikte olanları başta olmak üzere camilerin mimari ve diğer özellikleri de bu açıklamalarda yer almalıdır.

27. Mezarlıklar, türbeler, v.s.  inanç sömürücülerine terk edilmemelidir.

28. Kurum “atıl”, “hantal” yapısını üzerinden atmalı “Diyanet İşleri Başkanlığının” devletin vatandaşa din dayatması” olduğu kasıtlı propagandasıyla mücadele edilmelidir. Bu gayret boşa çıkartılmalıdır. Teşkilatın ülkenin her noktasına ulaşma gücü dikkate alınarak devlet millet bütünlüğünün sağlanmasına katkısı arttırılmalıdır.

29. Teşkilatın kuruluşunun 90. yılında (1924-2014) kurucusunun hatırasını tazim adına başkentte Mustafa Kemal Atatürk adını taşıyan bir cami yaptırılması arzumuzdur.

30. Kurum Hac organizasyonlarındaki başarısını dini doğru anlama, doğru öğrenme,  gittikçe dinin yerini alan geleneklere karşı çıkma sahalarına da taşımalıdır.

31. Bilindiği üzere okullarımızda yeterince okuma olmadığı anlaşıldı ki “Türkiye Okuyor” saatleri kondu.    Kuranı evlerimizdeki ulaşılmaz noktalardan indirmeli, yaldızlı kılıfından çıkartmalı, sayfaları açılmalı, böylece o “ilk emre” uyulmalıdır. “Müslüman okuyor” denebilir bunun adına da pekâlâ.

32. “İlim yapmak kadın erkek her Müslüman’ın üzerine farz” Bu yaz Kuran kurslarının sloganı; “Gel bu yaz Kuranı gönlüne yaz”  olmuş, çok da güzel olmuş. İçini doldurmak kalıyor geriye bu güzel temenninin. “Anlamadan” din olmaz.  Dinin “anlamlı” olması isteniyorsa   “Kuran’la anlamlı” kılmalı. Ramazanda ayında savaş haram. Mecbur kalınmadıkça diğer aylar da öyle elbet. Ancak istisnası var bunun, o da “cehaletle savaş”. Ona her ay cevaz var.  Ramazan ayı cehaletle de kesintisiz savaşın adı olsun oruç ibadetiyle yan yana inşallah..

Sayılı gün çabuk geçti. Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık böylece.  Köy camimizde Hüseyin Hoca şu dizelerle uğurlardı on bir ayın sultanını gözyaşları içinde. O yanık ses kulaklarımda hâlâ.

“Gelin gönderelim şehri siyamı

Acep o hazret de razı ola m

Zaif ümmet anı bir de göre mi

Desin mümin olan Allahu ekber

Anam rahmetli de her bayram  “bir sonrakini gören gözler sevinsin” derdi. O gözler bugün arımızda yoklar ne çare ki. Ölenlerimize rahmet,  kalanlara selam olsun.  Güle güle ya Şehr-i Ramazan!

Nice bayramlara,  sağlık ve afiyetle ulaşmak dileği ile…

***

(*) Diyanet İşleri Başkanlığı 03 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı yasayla, Başvekâlet bütçesine dâhil ve Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği bu günkü adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. İlk Başkan: Milli mücadele yıllarında büyük hizmetler vermiş, idari tecrübesi bulunan ve uzun süre Ankara Müftülüğü görevinde bulunan Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi 1 Nisan 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliğine getirildi. En yüksek devlet memuru maaşı alan Diyanet İşleri Reisine kırmızı plakalı araç tahsis edildi. Protokoldeki yeri de bu özelliklere göre belirlenmiştir.

(TC diyanet işleri Başkanlığı Web sayfasından)

 

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar