ENGELLİLER ve ENGELLER

Apartman adımızın şöyle bir hikâyesi var. Bina sakinleri belli sayıya ulaştığında ad bulalım istemişler. Herkes dilediği bir ismi yazıp kura torbasına katmış. Altı numara o sırada orada yokmuş. Adını bilen de çıkmamış.  “Şeker kızım”, “şeker oğlum” demesi nedeniyle onu herkes “Şeker Teyze” diye biliyormuş. “Şeker” yazılmış onun adına da. Çekilmiş, o çıkmış kura torbasından. Olmuşuz […]


Paylaşın:

Apartman adımızın şöyle bir hikâyesi var. Bina sakinleri belli sayıya ulaştığında ad bulalım istemişler. Herkes dilediği bir ismi yazıp kura torbasına katmış. Altı numara o sırada orada yokmuş. Adını bilen de çıkmamış.  “Şeker kızım”, “şeker oğlum” demesi nedeniyle onu herkes “Şeker Teyze” diye biliyormuş. “Şeker” yazılmış onun adına da. Çekilmiş, o çıkmış kura torbasından. Olmuşuz “Şeker Apartmanı”.

Bu “şeker hikâyenin” ardından caddemizin ad hikâyesini de öğrendik.

Cadde açılırken yola gelen balkonunu yıktırmak istemeyen gecekondu sahibi, muhtarı darp etmiş. Araya güvenlik güçleri girmiş. Cadde açılmış. Ama muhtar bunu unutmamış. Yapılana karşılık olarak o güne kadar “Erenler” olan cadde adını “Engeller” diye kayda geçirtmiş. Olmuşuz “Engeller Caddesi” Başka engel vermesin Allah. Tescilli bir engeli var işte böyle cadde sakinlerimizin o gün bugün.

Bizim caddenin engelleri süregelse de ana caddelerimizin sarı kabartmalar, rampalarla, kavşakların ışıklı uyarılarla, engellilerimize uyumlu hale getirilmesi, belediye otobüslerinde onların da düşünüldüğünü görmek doğrusu mutlu ediyor bizi. Bu güzellikler “bizim caddeye de uğrar gün olur inşallah” diyerek mahalle engelinden kurtulup millet önünde ne engeller var, ona bakalım az da…  

Malum, “televizyon okuyan kitap seyreden” bir milletiz. Habere olan merakımız ise bilinmekte. Haber hakkı kutsal.“Haber engelinden” başlayalım evvel.

Anayasamızın “Düşünceyi Açıklama Ve Yayma Hürriyeti” başlıklı 26 maddesi:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” hükmüne amir.

Basın hürriyetini düzenleyen 28. Maddesi ise; “Basın hürdür, sansür edilemez. …Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” der.

Uygulamada ne var?

MEDYA patronları var. Onların müzik, magazin, spor, eğlence kanalları var. Ayrıca da haber kanalları var. Oradan alıyoruz haberleri. Ama ne kadar? Ne kadar münasip görüldüyse o kadar… Millete ne kadarı lazım onlar biliyor.

Yalan, talan, haram, ayırma, kayırma buyurmalar, gizleniyorsa da, açığa vuruluyorsa da millet öyle istediği için…

Haber kesilip, biçilip, şekle sokuluyorsa da millet menfaati için. Böylesi dostlar başına. Ne güzel işte! Adına düşünülen, adına karar verilen, paket haberi önüne gelen millet olduk son zaman.  

Öğrencilik yıllarında “iletişim sürecinin unsurları” öğretilmişti.

Kaynak- Mesaj- Kanal- Alıcı.

Eğitime uyarladığımız da;

Öğretmen-İçerik-Süreç- öğrenci.

Kaynak burada öğretmen. Kaynaktan alıcıya akışın ne derece sağlıklı olduğunu anlamak için eğitimimizin bugünkü durumuna bakmak yeter. (Dershaneler, sınav sistemi, öğretmen yetiştirme v.s.) Bizde kurumlarımız bileşik kaplar gibidir zaten. Eğitim ne ise sağlık da o, adalet de o. Yok birinin diğerinden bir farkı. Şairin benzetmesiyle dillendirirsek şayet;

“Alan kör, satan hırsız, kantar ayarsız. Buğdaydan pahalı saman satılır.”

Başka haberlere karartma uygulansa da bundan haberdar bu millet.

Yaldızlı ambalajda gözlerden kaçırılan milletin haber alma hakkı. Diğer yönüyle doğrudan insan hakları ihlali bu bir. “3 Aralık” yüzü suyu hürmetine engelli engelsiz herkesin önündeki engellerin kalkması, en başta haber alma önündeki engelin…

Yazımız (10-16 Mayıs) Engelliler Haftası içindi. Kısmet “Dünya Engelliler Günü”neymiş. Bugünle ilgili bir diyeceğimiz de şudur;

Dertsiz baş yok âlemde. 

“Derdimi dinledim,

Derdimden iğrendim.

Derdini dinledim,

Derdime imrendim” diyor bir zat.

Meşhur engellilerimizden Veysel de diyor ki:“Derdim bana derman imiş bilmedim.

Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz”

Önemli olan o dikende gülü görebilmek. Gül çıkartabilmek diken arasından. Yılın “3 Aralık” gününde değil her gününde engellilerimizin, engellerimizin hatırlanması dileğiyle…

Yazar

Osman Erenalp

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar