KIBRIS PROTOKOLÜ MECLİS’E GELECEK Mİ?

25 Temmuz 2005 Ne belgeler, ne AB’nin açıklamaları, ne Türk Milleti’nin tepkisi AKP iktidarını, Kıbrıs protokolünü imzalama “azim ve kararlılığından” vazgeçiremiyor. Ve Erdoğan-Gül ikilisi, yayınlamayı düşündükleri, hiçbir geçerliliği bulunmayan, “imza tanıma anlamına gelmez” deklarasyonuna izin verilmemesinin anlamını dahi düşünme ihtiyacı duymuyorlar.     Herkesin son umudu TBMM’de. Protokolün imzalanmasından sonra, uluslararası anlaşma olduğu için güya TBMM’de […]


Paylaşın:

25 Temmuz 2005

Ne belgeler, ne AB’nin açıklamaları, ne Türk Milleti’nin tepkisi AKP iktidarını, Kıbrıs protokolünü imzalama “azim ve kararlılığından” vazgeçiremiyor. Ve Erdoğan-Gül ikilisi, yayınlamayı düşündükleri, hiçbir geçerliliği bulunmayan, “imza tanıma anlamına gelmez” deklarasyonuna izin verilmemesinin anlamını dahi düşünme ihtiyacı duymuyorlar. 
  
Herkesin son umudu TBMM’de. Protokolün imzalanmasından sonra, uluslararası anlaşma olduğu için güya TBMM’de onaylanacak ya…AKP milletvekilleri, işte o aşamada devreye girip, “gereğini yapacaklarını” söylüyorlar. Peki bunu biz biliyoruz da, ne pahasına olursa olsun angajmanından dönmeyen Erdoğan-Gül ikilisi bilmiyor mu? Ya da en ufak bir detayı atlamayan AB, yüzmüş, yüzmüş kuyruğuna gelmişken, böyle bir riski göze alır, buna izin verir mi?

Galiba milletimiz gibi vekillerimiz için de “oyalama ve alıştırma süreci”nden geçiriliyor. Nasıl mı, anlatalım;

Aslında Erdoğan da, Gül de, zirve öncesinde sadece, “Rum yönetimini 17 Aralık’tan önce tanımayacağız” dediler, yani sonrası için ucunu açık bıraktılar. Ardından 26 Nisan’da, Türkiye-AB arasındaki en yüksek organ olan Ortaklık Konseyi’nin yayınladığı Ortak Tutum Belgesi’nde, “Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi, hava ve deniz limanlarının açılması, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çeşitli organizasyonlar ve uluslararası mekanizmalara katılması hakkındaki pozisyonumuzu değiştirmemiz” hususları yer aldı. Gül de, belgeyi onaylayarak, bunları kabul etti.

MİLLETVEKİLLERİNİN HASSASİYETİ BİLİNİYOR

Ama hala protokolü imzalamanın Rum kesimini tanıma olmayacağını söylüyorlar. Bir de, protokolün nasılsa TBMM’ye geleceğini… Birincisinin doğru olmadığı ortada. Peki, gerçekten hele de milletvekillerinin Kıbrıs konusundaki hassasiyetleri açığa çıktıktan sonra, acaba protokolü TBMM’ye getirirler mi?    
 
AB ve iktidar, ısrarla Protokolün, “Gümrük Birliği’nin yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi” olduğunu söylüyorlar. İyi ama Türkiye zaten 1 Kasım 2004 tarihi itibariyle Rum kesimini Gümrük Birliği’ne dahil etti. Ama bu yeterli görülmüyor. Demek ki, iş başka. Nitekim, Türkiye’nin parafe edip, bugün yarın imzalayacağı, ama 2 aydan fazla zaman geçtiği halde nedense tercümesi yapılmayan Protokol de, bunun sadece Gümrük Birliği olmadığını gösteriyor.

Buna göre Protokol, “Ankara Antlaşmasının tüm metin, protokol ve deklarasyonlarını ekleriyle birlikte ve bundan sonra yapılacak düzeltmeler de dahil, yeni üyelere teşmil eden, Ankara Anlaşması’nın tamamlayıcı” bir parçası.

Basit bir teknik ayrıntının ne önemi mi var?  Protokolün TBMM’ye getirilip, getirilmeyeceği işte bu ayrıntıda gizli.

Anayasa’nın uluslararası anlaşmalara dair 90. maddesinin üçüncü fıkrası şöyle:

“Milletlerarası bir antlaşmaya dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik veya idari antlaşmaların TBMM’nce uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticari veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.”

Protokol uluslararası anlaşma niteliğinde olan Ankara Antlaşması’nın eki sayıldığına göre, demek ki “TBMM’ce uygun bulunması zorunluluğu” yok ve yürürlüğe girmesi için Resmi Gazete’de yayınlanması yeterli.

Bunu iktidar ve de artık yasa taslaklarımızı bile hazırlayıp gönderen AB, hayda hayda biliyordur. İşte bu sebeple, büyük ihtimalle Protokol imzalanır ve TBMM’ye gelmeden, Resmi Gazete’de yayınlanır. Bu arada gündeme bir de erken seçim girerse, milletvekilleri kendi derdine düşer, Ankara boşalır. Kıbrıs ise gitti mi gider.

90. MADDE ACİLEN DEĞİŞMELİ

Kıbrıs, iktidarın keyfiyeti ile ihtimallere bırakılamayacak önemde bir milli davadır ve ne yapılıp, edilip, o imzasının attırılmaması gerekiyor.

Kıbrıs’ın tam kurtuluşu için bir diğer yol da, Anayasa’nın 90. maddesinin değiştirilmesidir. Öncelikle yukarıda işaret edilen fıkra acilen, yeniden düzenlenmelidir. RTÜK için olağanüstü toplanabilen TBMM’nin, Kıbrıs’ın kurtarılması gibi bir görevden imtina etmesi düşünülemez ve de kabul edilemez.

Bu arada yine 90. maddede Mayıs 2004’te yapılan değişiklikle, uluslararası anlaşmaları hukukumuzun üzerine çıkaran, böylece terörist başının da yeniden yargılanmasının önünü açan hükmün kaldırılması da farzdır.

Uluslararası antlaşmaların bizi çepeçevre kuşatmada kullanıldığı artık iyice ortaya çıktığına göre, yapılacak bir diğer acil görev ise bu anlaşma ve sözleşmelerin TBMM’nin üçte bir çoğunluğuyla değil, üçte iki çoğunluğuyla kabul edilmesinin sağlanmasıdır. Bu da nereden çıktı diyenlere, 23 yıllık AB üyesi Yunanistan’daki uygulamayı örnek versek, acaba ne demek istediğimiz anlaşılır mı?      
 
Yunanistan Anayasası’nın 28. maddesine göre, “Önemli bir milli yarara hizmet ettiği ve diğer devletlerle işbirliğini geliştirdiği durumlarda, Anayasa’da verilen yetkiler antlaşma veya sözleşme yoluyla, milletlerarası kuruluşların organlarına devredilebilir. Antlaşma veya sözleşmeyi onaylamak için Parlamento üyelerinin tam sayısının beşte üç çoğunluğu şart” tır.

Bizde ise milli egemenliğin devri anlamına gelen uluslararası antlaşma ve sözleşmelerin böylesine kolaylıkla kabulü, çok acıdır ülkemizin, hem de kendi ellerimizle ateşe atılmasının önünü açmaktadır.

Artık AB üyeliği ihtimali sıfırlanmış ve etrafımızdaki çember ateşe verilmişken bari bu tedbiri alalım!..
 
 
Sadi SOMUNCUOĞLU

Yazar

Milli Düşünce Merkezi

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar