Yükleniyor...
ÖLÜMÜNÜN 38.YILINDA ATSIZ BEĞ’İ RAHMETLE ANIYORUZ
Kâinat aşk ile gelmişti dile,
Bülbül şi’r okuyordu bir gonca güle
Rüzgârın hıçkıran sesinde bile
Sevdânın nağme-i rebâbı vardı
ATSIZ
Vatanına ve necip Milletine sevdalı, Büyük Türk Mütefekkiri; romancı, şair, Hüseyin Nihal ATSIZ’ı ölümünün 38.yılında özlemle, minnetle, rahmetle anıyoruz.
Bu büyük Türk Bilgesi, 12 Ocak 1905 Perşembe günü İstanbul’da doğmuş ve 11 Aralık 1975 Perşembe günü akşamı kalp rahatsızlığından evinde vefat etmiştir. Naaşı 13 Aralık 1975 Cumartesi, Kurban Bayramının birinci günü, ikindi vaktinde, Kadıköy’deki Osman Ağa Camiine getirilerek musallaya konulur. Kılınan cenaze namazı sonrasında naaşı, Karacaahmet Mezarlığına kadar omuzlarda taşınarak, Kardeşi Nejdet SANÇAR’ın yanında toprağa verilir.
Merhum Nihal ATSIZ, Kut’lu Türk Devlet Geleneğinin Tonyukuk’u ve yüksek Türk Düşüncesinin Uluğ Bilgesi’ydi. Türklük karşısında sevigi ve huşû duyan bir Türk Beğ’i, gösteriş ve riyâdan uzak durmuş hasbî bir Türk’tü…
Mensubu olmakla İftihar ettiği Türk Milleti’nin yüksek seciyesi karşısında, tevâzusunu elden bırakmayan bir heybet timsâliydi.
Mefâhirlerinin müdâfaası noktasında sarsılmaz bir irâde, bükülmez bir gövde, eğilmez bir baş’tı…
Türk Milletinin fıtratına, vatanının toprağına, taşına; çiçeğine, kuşuna; rüzgârına, boranına; bülbülüne, gülüne; tarihine,diline; sevda nağmeleri titreştiren sazına âşıktı…
Millî hâfızamızın aynası, Türkün güzellikler dağıtan aktarı, kutlu düşüncenin ışık saçan yol göstericisiydi.
Türk Ülküsü’nün kılavuzu, gönül dünyamızın tercümanıydı.
Gönlü bir yanardağ gibi patladığı zaman, kelimeleri mısralarının üzerine bir ateş gibi düşürürdü :
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden;
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…
Tek başına kalsa bile, doğru bildiği yoldan aslâ dönmeyen yiğit bir Beğ’di.
O’nu yakından tanıyanlar; zarif kişiliğini, güzel konuşmasını ve üslubunu, kuvvetli bir iradeye sahip oluşunu, sabırlı kişiliğini, yalnızlığını, cesaret ve vakarını, hiçbir şekilde yalan söz söylemediğini ifade etmişlerdir.
Şahsına ait yapılan üzüntü verici durumlarda, affedici olmuştur. Yalnızca Yüce Türk Milletine ve onun değerlerine yapılan saldırılar karşısında bir öfke seli halinde gürlemiştir.
Büyük Türk Milleti uğrunda yapmakta olduğu çalışmalarında yalnız kalışını, ancak ince bir sitemle dile getirmekteydi:
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.
***
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Hâlbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına…
Bugün Türk Devleti ve Milleti üzerinde oynan kirli oyunlar karşısında, Atsız Beğ’in, Türk düşmanlarına karşı verdiği soylu savaşın değerini daha iyi anlıyoruz.
Dün ve bugün, Atsız üzerinden Türklüğe saldıran müptezel, mukallit, meddah, müflis, dinci, dinsiz, Kürtçü ve hainler gürûhunun, Türk Milletinin millî ve dinî değerlerini anlamaları asla mümkün değildir.
Yüksek Türk Şuurunu, Türk Milletine mensubiyetle iftihar eden büyük ve soylu evlaltları ile Atsız Beğ’in endişe ve hüzünlerini paylaşan gamlı gönüller bilir…
Uçmağa varışının 38.yılında Ötüken’in son atlısı, Türk Bilgesi Atsız Beğ’e selâm olsun! Kabri pürnur, ruhu şâd olsun! Allah’ın rahmeti üzerine olsun!