Yükleniyor...
Milli Düşünce Merkezinin 212. Konferansının konusu “Suriye ve Ortadoğu Savaşı ve Türkiye”. Konuşmacı Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ. 21. YY. Türkiye Enstitüsü Başkanı. Merkezin Ziya GÖKALP salonu bu kadar kalabalığı ilk kez görüyor. Dinleyicilerin yarısı ayakta. Koridorlar balkon dolu. İlim fikir hayatımızın önemli isimleri, siyaset duayenleri, gençler ülke meselelerine duyarlı pek çok isim bir aradalar. İsimlerini sıralarsak konferansa yazık ederiz.
Şunları söylüyor Ümit Hoca…
***
Bugün Suriye ve Ortadoğu’da olanlar tesadüf değil.
Arap İsrail Savaşı sonrası petrol üreten ülkeler aralarında OPEC’i kuruyorlar. Amerika bunu şaşkınlıkla karşılıyor, incelemeye alıyor. İnceleme 1978 yılında Bernard Levis Başkanlığında oluyor. Osmanlı topraklarının mezhepler ve inanç guruplarına göre nasıl şekillendirileceği ele alınıyor. “Ortadoğu’da her mezhebin bir vatanı olması lazım geldiği” kararları alınıyor. Bu bilgi 1978 yılında İstanbul’da yayınlanan “Yıllar Boyu” dergisinde yer alıyor. İsrail’in güvenliği için Ortadoğu’da mezheplere göre devletler oluşturulması gerekmektedir. Irak ve Suriye parçalanırsa İsrail için bir tehdit kalmayacaktır. Irak’ın Basra- Bağdat- Musul olarak üçe bölünmesi ve bir Kürt Devleti kurulması İsrail’in güvenliğini sağlayacaktır. Olmert o sırada İsrail Başbakan yardımcısıdır. Bu zat Kudüs belediye başkanlığı da yapmıştır. 1996 yılında Yahudi lobisi bir çalışma yapıyor. Irak’tan sonra Libya- Somali- Sudan- Yemene sıra gelecektir. Bu gelişmeler olurken Suudi heyeti ABD ye gidiyor. Size tehlike “Şii hilal” üçgenidir. El kaide değil olmayacak teminatı veriliyor. Projenin mimarı uzun yıllar Suudi Arabistan Büyükelçiliğini yapmış Prens Bandar’dır. Bu zat şimdi Suudi Arabistan İstihbarat servisinin başındadır. Bunlar bir komplo teorisi değildir. Sürecin temeli 1974 de atılmıştır.
Türk Dünyasının yüzde 27-30 kadarı Şii inancı taşımaktadır. Şah İsmail doğu Türklüğü arasında çok sevilir. Yavuz adının köprüye verildiğini duyunca yetkililere mektup yazdım. Mahzurlarını anlattım. Madem öyle köprünün girişine ya da uygun bir parka v.s. bu yargıyı silecek adlar verilsin. Benzer diğer isimler konsun. Bu hassasiyet kaşınmasın istedim. Cumhurbaşkanı “yapılacak bir önemli esere Hacıbektaş-ı Veli adının verilebileceği” açıklaması yaptı.
Suriye politikamız akıl sınırlarını zorlayacak kötü bir eksene oturtulmuştur. Türk dış politikası Sünni-İslam ekseni üzerinedir.
İngiliz hükümeti başbakanı meclise teklif sunuyor. Meclis Suriye’ye müdahale teklifini reddediyor. İngilizlerin tarihinde bu 213 yıldan bu yana ilk kez oluyor.
Kimyasalın kim tarafından kullanıldığına dair elde kanıt yok. Basında yer verilmeyen bilgiler var. ABD’li yetkili, “hükümet güçlerinin kullandığına karımı bile ikna edemedim” diyor.
İran için Suriye, nükleer tesisten çok önemlidir. Suriye elindekini verir mi? Verirse ne kadarını verir? Ne kadarını İran’a başka güçlere teslim eder?
Bölgemizdeki dış politika konusunda Rusya İran “satranç” oynuyorlar. Biz ise “tavla” oynuyoruz. Rusya güçleniyor ama ABD’nin yerini alacak derecede değil.
Biz Ortadoğu siyaseti yapmayalı çok zaman oldu. Polonya’nın Arapça bilen diplomat sayısı bizden yedi yüz kat fazla. Türk dışişlerinde Arapça dil bilen bir Yaşar YAKIŞ vardı. Varsa bir de gençler o kadar.
Ortadoğu’da siyaset güçle yapılır. Yumuşaklıkla yapılmaz. Ortadoğu’da her siyasetin ucunda ya da ardında ordu var. Olması da şart. Türkiye kendi ordusuyla kavgalı durumda. Deniz kuvvetleri komuta kademesi içeride.
“Beşar gitsin, El kaide gelsin”.
Bunu İsrail açıktan söylüyor. Biz ise gizli söylüyoruz. Bir fark bu. Iran- Suriye- İsrail. Bu üçünü birden düşman yapmak zor başarılır bir iş.
Mısırla ilişkiler iyi değil. Mısır “Ermeni soykırımını” tanırsa Arap Dünyası onu takip eder. Bu Türkiye’nin işini iyice zorlaştırır.
Süreç bu haliyle nereye derseniz
“Muhteşem yalnızlık…!”
İç dış politikanın Sünni mezhepçi çizgiden çıkartılması gerekiyor.
“Reyhanlıda Sünni şehitlerimiz var” ifadesi talihsizliktir tehlikelidir. İç barışın üstüne ateş dökmektir. Başbakan yüzde ellinin başbakanı ise diğer yarısı kendine başbakan mı bulacaktır?
Demokrasilerde oy çokluğu yetmez. Kalın da ülkeyi yönetmesine razı gelmeli, hükümeti meşru görmelidir.
Siz devletsiniz. PKK diyor ki ben bu kapıdan çakacağım. Sonra da vazgeçtim çekilmiyorum. Sen “Süreç devam ediyor” diyorsun. Bu meşruiyet kazandırmaktır. Vatanı paylaşmaktır.
Vatandaş duyduğuna itibar ediyor. Haber kanalları sınırlı. Aydınlar yetmiyor politikacılaran da çıkıp bunları anlatmaları gerekiyor.
Güneydoğu sınırımızda kaçakçı denenler gerçekte PKK militanları. Bölgeye silah sokuyorlar. Askerimize topluca karşı koymalar bu yüzden.
Bölgenin istikrarı Türkiye’nin istikrarı demek. Sınırların belirsizliği Türkiye’nin istikrarsızlığı demek.
Milli hükümet tüm partilerin bir araya gelmesiyle oluşan değil milli programı, milli siyaseti olan hükümet demektir.
AKP “Müslüman Kardeşlerden” oluşan Ortadoğu istiyor. Kendi de Müslüman kardeş.
Sultan Abdülhamit’in “bu anayasa ülkemde istikrar sağlayabilir. Ancak Türk’ün menfaatini korur mu, ondan emin değil demesi” devlet adamlığı şuurudur, anlamlıdır.
Dışişleri yetkililerimiz Irakla ilişkilerin geliştirilmesi için görüşmeler yapıyorlar. Bu Irak politikamızda hatanın anlaşıldığı anlamına geliyor.
Türkiye tarihinin en ağır borç yükü altında. Hükümet gitse de ardında Moğol ordularının bıraktıklarını bırakmış olacak. Yakın zamanda önümüzde pembe tablo yok. Daha kötü de olabilir. Daha büyük olumsuzluklar yaşayabiliriz. Problemler daha da dibe vurabilir. Ama Türkiye bunu aşabilir. Buna hazırlıklı olmak lazım.
Suriye’de bir buçuk iki milyon arası Türkçe konuşan kendini Türk gören bir nüfus var. Araplaşmış olanlarla bu sayı üç milyona yakın.
900 km’lik Suriye sınırımızın 500 km’lik kısmı PKK elinde. Oradan Akdeniz’e açılmak isteniyor.
Suriye bölünürse Nusayriler-Dürzîler-laik Sünniler-El Kaide(Selefiler) ve PKK oluşumları ortaya çıkacaktır.
Suriye Afganistanlılaşırsa Hatay Peşaver olur.
(Bir soru üzerine) Hiçbir Türk genci üniformayı giymeden eline silah almamalı. Herkesin yapması gereken üzerine düşeni en iyi şeklikle yerine getirmesidir. Öğrenciyse öğrenciliğini.
Özetle böyle…
***
“Milli Düşünce Merkezinin” kapıları açık. Konferanslar her Çarşamba saat 7 de GMK Bulvarı, Özveren Sokağı Nu: 2/2 Demirtepe Metro Durağı (Kimlik Mağazası Üzeri) Kızılay / ANKARA adresinde devam etmekte.
Tel: 0 (312) 231 31 94 – 231 31 95
Bilgi için, önceki konferans kayıtlarını dinlelmek için internet sayfaları;