SÜLEYMAN DEMİREL

25 Haziran 2015 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 16 Haziran 2015 günü saat 2’yi 5 geçe vefat etti. Demirel’i yakından tanımadım. Siyasetle çok ilgilenmedim. Siyasetle ilgilenmesem de ülkemde olan biteni takip ederim. Süleyman Demirel’i üç defa yakından gördüm. İki defa Güniz Sokak’taki evinde ziyaret ettim. Ziyaret etmeme bir arkadaşım vesile oldu. Arkadaşım o tarihlerde Doğru Yol […]


Paylaşın:

25 Haziran 2015

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 16 Haziran 2015 günü saat 2’yi 5 geçe vefat etti. Demirel’i yakından tanımadım. Siyasetle çok ilgilenmedim. Siyasetle ilgilenmesem de ülkemde olan biteni takip ederim.

Süleyman Demirel’i üç defa yakından gördüm. İki defa Güniz Sokak’taki evinde ziyaret ettim. Ziyaret etmeme bir arkadaşım vesile oldu. Arkadaşım o tarihlerde Doğru Yol Partiliydi. Süleyman Demirel’i ziyaret ettiğimde aktif siyaseti bırakmıştı.

Demirel’i evinde çok yakından gördüğümde seksenin üzerinde bir yaştaydı. Beni en çok etkileyen gözleri ve yüzü oldu. Sadece gözlerini ve yüzünü gören, Süleyman Demirel’i çok daha genç zannederdi. Bir kaç defa da Başkent Üniversitesi’nde yaptığı konuşmaları dinledim. Vücudu ağırlaşmıştı. Kürsüye zor çıkıyordu. Ancak konuşurken sanki gençleşiyordu. Ülke meselelerine hâkimdi. Ülkenin sorunlarını, sıkıntılarını çok anlaşılır şekilde anlatıyordu.

Süleyman Demirel’i bir kere de Isparta İslam Köyde yakından gördüm.

Şimdi C.H.P. Aydın milletvekili olan Metin Baydar Bey, Süleyman Demirel Üniversitesi rektörüydü. Üniversitenin ders yılı bitiminde her yıl yapılan şenliklerine Metin Bey beni de davet etmişti. Süleyman Demirel her ders yılı bitiminde yapılan üniversite törenlerine mutlaka gelirmiş. 

Isparta Stadyumu’nda öğrencilerin yaptığı tören geçişini Süleyman Demirel ayakta izledi. Öğrencilerin geçişi belki bir saatten uzun sürdü. Öğrencilerin geçişi sırasında koltuğuna hiç oturmadı.

İslam Köyde öğle yemeğine davet edildik. Üniversitenin Avrupa üniversitelerinden gelen yabancı konukları da vardı. Demirellerin damadı İlhan Kesici Bey de yemekte idi.

Yemekten sonra çayları içerken Demirel anlattı;

“Şimdi içinde bulunduğumuz ormanlık alan eskiden bir çöldü, hiç su yoktu. Köylüler suyu az akan bir çeşmeden su almak için sıraya girerlerdi. Hatırladığım yaşlıca bir hâkim vardı. Sık sık köye gelir, bizimle konuşurdu. Herhalde ufku geniş bir insandı. Eliyle şu karşıda gördüğünüz dağı gösterir; ”Ah şu Patara’yı bir delsek, burası suya kavuşur” derdi. Patara’nın, yani dağın arkasında su varmış. Yıllar geçti, ben başbakan oldum, dağı deldim, o hâkimin rüyasını gerçekleştirdim ve buralar da bol suya kavuştu.” dedi.

Demirel’in kendi hayatıyla ilgili anlattığı bu hikâye bana ilginç gelmiştir. Adalet Partisi Genel Başkanı olduğunda, “ABD’nin adamı, o sebeple seçildi” dendi. Hatta kendisine “Morisson Süleyman” lakabı takıldı.

Gerçekte, incelendiğinde ABD’nin adamı olmadığı, milli bir kişiliği olduğu, icraatlarının asıl amacının Türkiye’ye ve Türk halkına hizmet etmek olduğu anlaşılır. Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nı, İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nı o kurdu. İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın teknolojisi eskidiğinde fabrikanın teknolojisini yenilemek gerekiyordu. Bize mal satmaya çok meraklı olan batı, sıra teknoloji satmaya gelince yok diyordu. Ne Almanya ne de ABD teknolojiyi vermeye razı oldu. Süleyman Demirel bu defa İskenderun Demir Çelik Fabrikalarının eskiyen teknolojisini Ruslarla anlaşarak yeniledi. Seydişehir Alüminyum Fabrikasını da Ruslara yaptırdı.

Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk dünyası ile çok yakından ilgilendi. Türk Cumhuriyetleri’nden 10.000 öğrencinin Türk Üniversitelerinde okumasını sağladı.

Çalışma arkadaşlarına vefalıydı. Agâh Oktay Güner 12 Eylül döneminde tutuklandığında yanına eşi Nazmiye Demirel’i almış, Agâh Oktay Güner’in eşine geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştur. 18 Haziran 2015 tarihli Yeniçağ Gazetesi’ndeki yazısında, Agâh Oktay Güner olayı daha teferruatlı anlatmıştır.

Bir televizyon kanalında olayın kahramanı bizzat anlatıyordu. Adı Süleyman Alptekin. Bangladeş’te bulunan Türk Okulu’nda öğretmenlik yapıyormuş, bir kaza geçirmiş bir bacağını kesmişler, Türkiye’ye dönmek istiyor. Hiç bir uçak bacağı kesik öğretmeni kabul etmiyor. Öğretmenin uçakta fenalaşması ve ölme ihtimali var. Hiç bir kaptan bu riski göze alamıyor. O tarihlerde Süleyman Demirel’in o ülkeye ziyareti oluyor. Süleyman Demirel’e gidiyorlar “siz alır mısınız” diye soruyorlar. Demirel “ben onu götürürüm” diyor. Öğretmeni, kaptanın muhalefetine rağmen uçağa alıyor. Öğretmen hasta olduğu için uzun uçak yolculuğuna koltukta dayanamaz düşüncesiyle kendi yatağını veriyor, kendisi uzun uçak yolculuğunu koltukta yapıyor.

Süleyman Demirel’in insanını sevmesi, insanlara yaklaşımı, senelerce önce bir defa gördüğü kişiyi ismiyle hatırlayan müthiş hafızası onu halkımıza sevdirmiş halkımızın babası yapmıştır.

Mardin’de dinlemiştim. Süleyman Demirel muhalefet yıllarında bir gün Mardin’e gelir ve halkla buluşur. Mardin’de tanıştığı kişiler arasında Ferhan Ağa da vardır. Ferhan Ağa CHP’lidir. Aradan yıllar geçer, Süleyman Demirel başbakan olmuştur. Mardinlilerin, Süleyman Demirel’den istekleri vardır. Bir heyet, Mardin’in ihtiyaçlarını duyurmak üzere Ankara’ya gider ve Süleyman Demirel tarafından kabul edilirler. Heyette Ferhan Ağa da vardır. Ferhan Ağa, arka sıralarda durmakta ve konuşmamaktadır. Süleyman Demirel, Ferhan Ağa’yı görür; “Ferhan Ağa, niye arkalarda duruyorsun, biraz yaklaş, öne geç“ der. Ferhan Ağa’nın hatırını sorar. Süleyman Demirel’in bu yaklaşımı, senelerce evvel bir defa gördüğü kendisini unutmamış olması, hatırını sorması Ferhan Ağa’yı etkiler. Eski CHP’li Ferhan Ağa bu olaydan sonra Adalet Partisi taraftarı olmuştur.

İstanbul Boğazı üzerindeki Boğaziçi Köprüsü’nü Süleyman Demirel yaptırmıştır. Boğaziçi Köprüsü’nün yapılmasına şiddetle karşı çıkanlar olmuştu. Bu kişiler belki halkın çoğunluğunu temsil etmiyorlardı ama sesleri çok çıkıyordu; “Boğaz üzerine köprü yapımına ne gerek var, bu yatırım doğuya yapılsın.” diyorlardı.

Ben 1970-1974 yılları arasında Kızıltepe’de görevliydim. Senelik izinlerimi Keşan’da geçiriyordum. 1973 yılında izinden dönerken Keşan’dan İstanbul’a 3,5 saatte geldik. İstanbul’da Anadolu yakasına geçebilmek ve yolumuza devam edebilmek için 3 saatten fazla arabalı vapur kuyruğunda bekledik. Eğer köprü yapılmasaydı ertesi yıl belki 1 gün beklerdik.

İstanbul Boğazı üzerinde köprü yapılmasına karşı çıkanlar köprüden belki yalnız İstanbul halkının geçeceğini düşünüyorlardı. Halbuki köprüden yalnız İstanbul halkı, yalnız Türk halkı geçmedi. Uluslararası ticaret yapan yerli ve yabancı şirketlerin mallarını Anadolu’dan Avrupa’ya; Avrupa’dan Anadolu’ya taşıyan binlerce kamyon ve tır da geçti.

Süleyman Demirel’e Allah’tan rahmet; ailesine milletimize başsağlığı dilerim.

Yazar

Talat Şalk

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar