Ah Kunta Kinte!

İşte böyledir, acı ama böyledir. Amerika suçlular arasında sadece biri. Amerika’nın kabahati bazı konularda (bazı konularda!) şeffaf olması! Her şey ayan beyan ortada. Anlatılıyor, yazılıyor, çiziliyor, resmediliyor, canlandırılıyor. Filimler, romanlar… Ah Kunta Kinte!


Paylaşın:

ABD’nde bir siyahînin beyaz polis tarafından öldürülmesi sonrası başlayan olaylar ülkedeki ırkçılık, eşitsizlik, siyahilerin hukuku, sosyal durumları, hatta Kovid-19 mücadelesindeki dezavantajları… derken kölelik konularını gündeme taşıdı.

Bu olayların külleri sıcakken, Demokratik Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı Joe Biden, Başkan Yardımcısı olarak bir siyahî kadını, Kamala Harris’i aday göstererek elini kuvvetlendirdi. Biliyorsunuz ABD’nde Başkan ve Başkan Yardımcısı beraberce seçime girerler. Yani ABD halkı seçim sandıklarında bir “ikili” için oy kullanır.

Hangi “ikili” gelirse gelsin, pek de yeni bir şey olmayacak. Tellâklar değişmekte ama hamam ve tas aynı kalmaktadır.

Harris ABD’nde Ermeni nüfusun en fazla yaşadığı California eyaletinden olduğundan,  seçmenlerine fazladan göz kırpmak zorundadır.

Kamala Harris aslında melez. Anne tarafı Hindistan’dan, baba tarafı Jamaika’dan.

ABD’nde her ne kadar bu melezlikler olağan olsa da, insan cumhurbaşkanı veya cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olunca haliyle dile dolanıyor. ABD, yönetici kadrosunda, “kurucu babaları” gibi, WASP=Beyaz Anglo Sakson Protestan kimliğini muhafaza etmek kıvranışında ama gidişat artık öyle değil!

Jamaika deyince…. Yerlileri Taino Kızılderilileri idi. Kolomb’tan sonra onlar yavaş yavaş “temizlendi,” Avrupalılar diğer Karayip Adaları gibi orada da plantasyonlar (büyük çiftlikler) kurdu, çalıştırılmak üzere Afrika’dan insanlar getirildi. Köleler… Kuzey Amerika onsekizinci yüzyılda Birleşik Krallık’a karşı bağımsızlık mücadelesi verirken, bu adalar krallığa bağlı kaldı, İngiliz sömürgeleri olarak yaşamaya devam etti. Jamaika 1962’de bağımsızlığını kazanmasına rağmen halen İngiliz Milletler Topluluğu’na dâhildir.

Harris’in adı açıklanınca, sülâlesinin köle sahibi efendilerden olduğu gündeme geldi ve sorgulandı Amerika’da. Gizlisi saklısı yok! Kamala Harris’in babasının ifadesine göre,  büyükannesi İrlandalı bir plantasyon sahibi Hamilton Brown’ın kölelerinden imiş ve efendilerin köle kadınlardan -gayri resmî- çocukları olduğu bilinen bir gerçek. Yani Harris’in baba tarafından büyükannesi Afrikalı köle ama büyükbaba İrlandalı Efendi! O çileli, ıstıraplı hayatları çok okumuşuzdur, seyretmişizdir.

Kölelik deyince akla hep Amerika gelir, “Kökler” dizisi televizyon seyircisini hayli etkilemiştir. Kunta Kinte gönüllere taht kurmuş,  beyaz efendilere diş bilenmiştir.

Amma velâkin, yeryüzünün bütün diyarlarında binlerce yıldır var olan bir kurumdur kölelik. Dünyanın en eski̇ “müesseselerinden” biridir.

Avcı toplayıcı atalarımız köleliği pek tanımıyordu, ne zamanki yerleşik düzene geçildi, tarım toplumu olundu, köy kuruldu, ardından şehir…. Kölelik de başladı. Çünkü nüfus arttı, sosyal sınıflaşma başladı. Avcı toplayıcı toplum eşit şartlarda, bugün bulup bugün yerken, tarım toplumu daha fazla üretmeye, kenara bir şeyler koymaya başladı, yani mal mülk davaları başladı. Eşitlik bozuldu, güçlü zayıf olan üzerinde tahakküm kurdu. O gün bugündür!

Neresinden baksanız köleliğin on-on beş bin sene öncesine uzanan tarihi var. Antik Mısır, Antik Yunan, Antik Roma, Antik Çin, Mezopotamya… İlklerden aklınıza neresi geliyorsa hepsinde kölelik vardır, olağan sayılmaktadır, onsuz bir toplum düşünülememektedir. İlklerden sonra gelen medeniyetlerde de kölelik vardır. Asya’sında, Avrupa’sında… İnsanlar ya savaşlarda esir alınıp köleleştiriliyorlardı, ya ödeyemedikleri borcun karşılığında köle oluyorlardı, ya bir suç işliyorlardı ve cezası köle olmaktı, ayrıca köleden doğanların doğumla gelen “statüleri” de kölelikti. Amerika’nın keşfinden sonra Afrika’dan Amerika kıtasına başlayan köle ticaretinin gayesi de boğaz tokluğuna çalıştırılacak insan gücü sağlamak idi. Boğaz tokluğuna bile değil! Gemilere istiflenip taşınan köleler… Kunta Kinte de oradaydı! Kamala Harris’in büyükannelerinden biri de….

Britanya Krallığı’na karşı istiklâl mücadelesi veren ve zamana göre ileri bir demokrasi örneği olan devlet kuran ABD’nin “kurucu babaları”nın köleleri vardı. 1776’da İstiklâl Beyannamesi’ni kaleme alan Thomas Jefferson “Bütün insanlar eşit yaratılmıştır.” yazarken malikânesinde 600 kölesi vardı. Yenilir yutulur şey mi? Bugün Virginia eyaletine yolunuz düşerse Jefferson’ın “Monticello” isimli malikânesinin çok geniş arazisinde küçük küçük köle kulübeleri görürsünüz.

Kölelik on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren tedricî olarak yasaklanmaya başlandı. Sanayileşme çağı. Makinalaşma. Petrol… Siyah adamın bilek gücüne pek de ihtiyaç kalmamıştı. Tedricî olarak yasaklandı, çünkü insanoğlunun iliklerine işlemiş bu kurumdan bir çırpıda silkinip kurtulmak mümkün değildi. Yirminci yüzyıla girerken pek çok devlet tarafından köleliği, köle ticaretini yasaklayan anlaşmalar imzalanmış bulunuyordu. Fakat bu anlaşmalar bir ölçüde kâğıt üzerinde kaldı. Yasaklandı ama büsbütün kaldırılamadı. Hâlâ çeşitli şekillerde devam eder, o da ayrı bahis.

Osmanlı İmparatorluğu’nda 1847’de köle ticareti yasaklandı. 1882’de beyaz siyah bütün kölelere hürriyetleri verildi.

Hâlide Edip, hatıralarını anlattığı Mor Salkımlı Ev’de Reşe’den bahseder. Yemen’den getirilen Habeş kız. Sekiz-on yaşlarında. Ondan yaşça biraz daha büyük olan Hâlide’ye halayık olmak üzere eve getirilir. Dil bilmez, yol bilmez. Reşe Türkçe öğrendikten sonra esir tacirlerinin kendisini nasıl kaçırdıklarını, sattıklarını, çileli yolculuğunu anlatır. Hâlide Edip’in doğum tarihini dikkate alırsak bu olaylar 1900’lerin hemen başında olmuştur. Halbuki Osmanlı İmparatorluğu’nda o tarihlerde kölelik kaldırılmıştır. Demek ki merdiven altı faaliyetler vardır. Hâlide Edip, anneannesinden öğrendiği gibi Reşe’ye bir azadlık kâğıdı imzalar verir, artık bir daha kimse onu alıp satamayacaktır. Görüldüğü gibi kanun kaldırsa da insanlar bu kurumdan kolay kolay vazgeçemiyor ve köleleştirilen insanların âkıbeti münferit hassasiyetlere, vicdanlara, insaflara bağlı kalıyor. Nitekim Reşe ile Hâlide evde aynı odayı paylaşır, sonra kendisine ayrı oda verilir. Ama Reşe’nin büyük hevesi Hâlide ile bir örnek giyinmek olmasına rağmen aile büyükleri öyle giyinmesine izin vermez.

Geçen eylül ayında Özbekistan’ın, hayallerimi süsleyen şehirlerinde gezerken,  Hive’de, Buhara’da aldığım bir bilgi karşısında büyük hayal kırıklığı yaşadım. Asya’nın en büyük, en meşhur köle pazarı Hive’de kuruluyormuş. Ondokuzuncu asır! İşte dediler, “İçan Kala’nın bu kapısı önünde köle pazarı kurulurdu.” Masal gibi büyülü şehir Hive’nin İçan Kala’sında düzinelerle medrese, medreselerde zamanın tanınmış din âlimleri. Muhaddisler, müfessirler… Yirmidört saat Kur’an-ı Kerim tedrisi…. Ve İslâmiyet köleliği kaldırma yolunda o kadar teşvik, tavsiye, hatta emir getirmişken iki adım ötede köle pazarı… Çapul ve yağma yoluyla ele geçirilen insanların zincirlenip köle pazarında açık arttırma ile satılması… Aynı şey Buhara’da… Bahaeddin Nakşibendîleri, İmam Buhârîleri, bütün öteki pîrleri yetiştiren “İslâm’ın Kubbesi” Buhara’da köle ticareti, Asya’nın en büyük iki köle pazarından ikincisi.

Köle ticaretini bölgeye el atan Ruslar 1870’lerde yasakladı. Ruslar…

Yasakladı amma… Sonra ne oldu? Sonra komünizm bölge insanlarını zincir ve açık arttırma olmaksızın başka bir şekilde köleleştirdi.

Peki…. Dünyanın bir yerlerinde hâlâ, bir şekilde “tırnak içinde kölelik” sürüp gitmiyor mu?…

Kölelik bahsinde her memleketin eli kirli.

İşte böyledir, acı ama böyledir. Amerika suçlular arasında sadece biri. Amerika’nın kabahati bazı konularda (bazı konularda!) şeffaf olması! Her şey ayan beyan ortada. Anlatılıyor, yazılıyor, çiziliyor, resmediliyor, canlandırılıyor. Filimler, romanlar…

Ah Kunta Kinte!

Yazar

Ayşe Göktürk Tunceroğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar