Yükleniyor...
Millî Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğrenci Andı” başlıklı 12. maddesini, 8 Ekim 2013 tarihinde yürürlükten kaldırmıştı. O zaman Başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımız şöyle konuşmuştu:
“Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip’ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Reşit Galip insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. CHP ve MHP bu uygulamanın tarihini bilmedikleri için kestirmeden bir istismar kampanyası başlatıp, milleti yanıltma yoluna gidiyorlar. 1930’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yersen ağız tatlanır. Türküm demekle, Türk olunmaz. Doğruyum demekle, doğru olunmaz… Çalışkanlığı bir kenara bırakıp, borca, işsizliğe mahkûm ettiler. Andımız lâfın ötesine geçseydi, en başta CHP ve MHP Türkiye’ye bu kadar ağır bedeller ödetmezdi…..”
Cumhur İttifakı öncesi günler…
Evet, Millî Eğitim Bakanlığı andımızı 2013’te yürürlükten kaldırdı, Türk Eğitim-Sen düzenlemenin iptalini isteyerek dava açtı. Danıştay 8. Dairesi, söz konusu işlemi iptal etti. Yani “Andımız okunsun!” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman da yukarıdakine çok benzer sözler söyledi. Millî Eğitim Bakanlığı kararı uygulamadı ve temyiz etti. Nihayet, birkaç gün önce öğrendik ki, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu, ilköğretim okullarında öğrenci andının okunması yönündeki 8. Daire’nin kararını kaldırmıştır. Yani Danıştay bu sefer “Andımız okunmasın!” dedi.
Bundan böyle “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” dememize gerek yok!
Her tartışma konusunda projektörlerimizi başka ülkelere çevirmek âdetimizdir. Filan ülkede şöyle, falan ülkede böyle…
Hatırlıyorum, bir tarihlerde, sanırım konunun Danıştay’a gittiği dönemde, televizyondaki programlardan birine telefonla ABD’nden bağlanan ve çocuğunun ABD’nde ilkokula gittiğini anlatan gençten bir gazeteci -ki sonradan FETÖ’cü olduğu anlaşıldı- Amerika’daki okullarda ant filan söylenmediğini anlatmıştı kesin bir dille. Çocuğunun, meselâ o sabah pijama ile okula gittiğini de ilâve etti. Yani demek istiyordu ki, Amerikan okullarında öyle sıkı kurallar, öğrenci üzerinde aşırı disiplin uygulamaları yok. Doğrudur! Ben de Amerika’da iki çocuk büyüttüm. Anaokulundan itibaren burada okudular. İlk ve orta dereceli okullarda ne olup bitiyor on iki sene boyunca takip ettim. Belki de dünyanın en serbest öğrencileri Amerika’dadır. Kılık kıyafet hemen hemen serbesttir meselâ. Hemen hemen dedim, ufak tefek kurallar vardır. Pijama ile okula gidildiğini görmedim ama anaokulunda veya ilkokulun ilk sınıflarında belki bir gün “pijama partisi” yapılmıştır!
Fakat ant ile ilgili verdiği bilgi doğru değildir! İhtimal Cumhurbaşkanımız da o vakitler, bu yanlış bilgilerden etkilenmişti. “Dünyanın bu gelişmiş ülkesinde” ilk, orta, lise, okulların hepsinde sabahları öğrenciler topluca ant içerler. Uygulama şöyledir: Her sabah ilk ders başladığında, bir öğrenci sekreterler odasına gider. Okuldaki birçok işi kotaran odadır orası. Orada okul içine yayın yapan mikrofondan andı okumaya başlar, bu sırada sınıflardaki öğrenciler ayağa kalkar, sınıftaki bayrağa doğru döner, sağ elleri kalplerinin üstünde, sınıftaki hoparlörden yayılan andı hep bir ağızdan tekrarlarlar. Her öğrenci ders yılı içinde bir kere bu andı okumak üzere seçilir, hazırlanır, görevli olduğu sabah sekreterler odasına gider, andı okur. Sınıftaki öğrenciler ant sırasında ayağa kalkmaya zorlanamaz, kalkmayanlara kalk denmez, isterlerse kalkarlar, katılırlar, istemezlerse yerlerinde otururlar. Yahut ayağa kalkar ama ellerini kalplerine koymazlar ya da ayağa kalkar, sadece dinlerler, ağızlarını açmazlar. Kendi bilecekleri iş. Öğrencilere bu konularda karışılamaz, baskı yoktur ama bu küçük tören her sabah sınıflarda yapılır.
Bununla beraber eyaletler arasında farklılıklar da vardır. Bazı eyaletlerde ebeveynin yazılı izni istenir. Ana babanın, çocuğunun bu ant içmeye “katılmamasını” istemek hakkı vardır. Bazı eyaletlerdeki bazı okul bölgelerinde ant içme ayda en az bir kere, bazı eyaletlerde haftada bir kere yapılır. Bazı eyaletlerde ise ilkokulda her gün, ortaokul ve lisede haftada bir gün yapılır. Benim yaşadığım New Jersey eyaletinde anaokulundan lise bitene kadar her gün ant töreni vardır. Bütün bunlar eyalet kanunları ile tespit edilmiştir. Şu anda sadece 3 eyalette ant törenine dair herhangi bir kanun yoktur.
İçinde bulunduğumuz salgın döneminde, uzaktan eğitim yapılırken, her sabah internet üzerinden derse başlamadan önce, seçilen bir öğrenci yine ant metnini okumaktadır. Eğitimciler okulla irtibatı koparmamak, sınıf havasının devamını sağlamak için bunun faydalı olduğunu düşünüyorlar ve anne babaların da çocuklarıyla beraber ekran başında bu küçük törene katılmasını tavsiye ediyorlar.
Uygulama farklılıkları görülür ama hâli hazırda 50 eyaletten 47’sinde -devlet okulu veya özel okul- bu ant içilir. Ayrıca -belki şaşıracaksınız- Kongre’nin iki kanadının da günlük oturumları, mahallî yönetim birimlerinin, belediyelerin, şehir konseylerinin, derneklerin oturumları daima bu ant ile başlar.
Gelelim ant metnine. 1892’de yazılmıştır. Birkaç defa değişiklik geçirmiştir, son değişiklik 1954 yılında olmuştur. Şöyle çevirebiliriz: “Allah’ın himayesinde, herkes için adalet ve hürriyet vaad eden Amerika Birleşik Devletleri’nin, bayrağına ve bölünmez cumhuriyetine sadakat göstereceğime söz veririm.”
Ant metnine ilk ses yükselten 50’li yıllarda Yahova Şahitleri olmuştur, “Bayrağa yemin etmek putperestliktir, bizim inancımızda Allah’tan başkası adına yemin edilmez.” demişlerdir.
Eğitim hayatında da zaman zaman tartışmalar yaşanır. Bazı öğretmenlerin öğrenciyi ant törenine katılmaya zorlayıcı tavırları yüzünden mahkemelik olaylar olmuştur.
1954’teki son değişiklikte ilâve edilen ”under God= Allah’ın himayesinde” ibaresi en fazla eleştiri alan bölümdür, dava konusu da olmaktadır, “lâikliğe aykırı” gerekçesiyle mahkemelere intikal eden olaylar vardır.
ABD’ndeki vaziyet budur.
Bizim ant metnimizde de galiba kimilerini en fazla rahatsız eden ibare “Türküm” kelimesi! “Türküm!” demeyi kaldırıversek, herkes rahatlayacak.
Sonunda… 2021’e İstiklâl Marşı yılı, Türkçe yılı deyip sevinirken Danıştay Andımız’ı hepten kaldırıverdi!
Millî ant, millî marş gibi, bayrak gibi birlik ve beraberliği sembolize eder. İlkokul yaşlarından itibaren çocuklarımızda millî şuur, birlik-beraberlik duygusu uyandırmak için sembollere ihtiyacımız yok mu? Meselâ bayrak, devlet ve millet varlığımızın ilk şartı olan istiklâlimizin ve o istiklâl uğruna feda edilenlerin sembolü olduğu için dikdörtgen bir kumaş parçası değildir! Andımız da üç beş satırlık bir metin olmanın ötesinde, çocuklarımızda millî ruh oluşturma gayretinin ilk basamağıdır. Milletler, devletler bir yana, köklü okulların, spor kulüplerinin, siyasî partilerin beraberlik ruhu verecek, topluluğu bir takım değerler etrafında “formatlayacak” sembollere ve sembolik törenlere bolca başvurduğunu görmüyor muyuz? Meselâ, Rabia! Ayakta, nizamî duruşta, yüksek sesle, hep birlikte…
Öğrenci andının bütün kabahati “tartışmalı isim” Reşit Galip’in yazmış olması mı, içinde üç defa “Türk” kelimesinin geçmesi mi, “Atatürk” adının geçmesi mi? Hepsi mi?
Çözüm süreci denen, maskaralığa varan olaylarla hatırlanan dönemden kalma “Andımız reddiyesi”nin hâlâ devam etmesi, nasıl bir niyetin, hedefin işaretidir? Andımız’ı kaldırmakla şimdi elimize ne geçmiştir? Ne kazanmış oluyoruz böylece?
2 Yorum