Yükleniyor...
“Muazzam imparatorluğa ağıt yakan, yalnızca Tanrı’ya secde eden biz değildik.”
“Kimi duygulanmalar vardır ki, en usta ediplerin kalemleri bile bir noktadan sonra yetersiz kalır ve o duygulanmaları anlatmak maharetini sergileyemez. Belki de bu sebepten birtakım okuryazarlar anlatılamayan hayat parçalarını bulabilmek umuduyla ciltler dolusu kitaplar karıştırırlar ömürleri boyunca.” (s.17)
Metin Savaş’ın da yazdığı gibi işte bu umutla, bir okur, bir kitaba daha başladı. Onun kaleminden çıkan birçok yazı, hikâye ve roman gibi, bu eser de merak uyandırarak başladı.
Millî Mücadele yıllarında düşman işgâline uğrayan bir Anadolu kasabası… İşte bu işgal yılları “Polika’nın Yeşil Çeşmesi” nden okurlara sunulmakta. Eser, yazarın akrabalarından biri olan Kuvayımilliyeci bir babanın oğlu olan Ali Efendi ile Rum kızı Polika’nın aşk hikâyesi merkeze alınarak ve bütünüyle gerçek olaylardan esinlenilerek kurgulanmıştır. Bu Anadolu kasabasında Millî Mücadele yıllarına şahitlik eden ailenin başından geçen tüm olaylar Ali Efendi’nin gözünden aktarılmıştır.
“Topraklarımızı nasıl bırakırız?”
Mesele gerçekten de toprak mıydı? (s.75)
Savaş, eserin muhtevasındaki hikâyeleri; asırlarca aynı kasabada iç içe yaşayan ve yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen komşuların hikâyesini, Rumeli’den Anadolu’ya ve Anadolu içlerinde peygamber sünnetini görev edinmişçesine yaşanan Türk göçlerini, doğduğu yerin ve gördüğü tüm eşyanın masalını yöre efsaneleriyle bezeyerek ve mitolojik unsurlarla da besleyerek kaleme almıştır.
“Muazzam imparatorluğa ağıt yakan, yalnızca Tanrı’ya secde eden biz değildik.” (s.76)
İlk bölümde Ali Efendi’nin gençliği, Millî Mücadele yılları, göç ve hatıralar anlatılırken ikinci bölümde ise kalem artık Ali Efendi’nin torununa verdiği emanetlere geçmiştir. Emanetin gurbetten dönmesine kadar geçen süreci, emanetin kasabaya dönüşü ve Ali Efendi’nin torunu idealist bir öğretmen olan Ertuğrul’un savaşı bu bölümde yer almıştır.
Yine ilk bölümde olduğu gibi bu bölümde de yazar zaman zaman efsanelere ve doğaüstü olaylara yer vermiştir. Bu unsurları kullanması hikâyelerin genelinde hem bir merak duygusu katmış hem de yazarın kalemini daha da kuvvetlendirmiştir.
“Onlar bizim insanlarımızdı. Bin yıl beraber yaşadık… Onlar gerçekten Helen miydi? Öyle olsa ne çıkar? Bizde büyük bir gönül vardı. Orada herkes kendine yer bulabiliyordu…” (s.145)
Metin Savaş – Yeşil Çeşme
Ötüken – 2016
2. Basım -146 sayfa