Yükleniyor...
Asbest, doğanın bize sunduğu, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz, 3.000’e yakın kullanım alanı bulunan, bir zamanların “sihirli mineral”i. Adına “sihirli mineral” denmiş çünkü insanlık bu mineralin eşsiz özelliklerinden yararlanarak, hayatımızı kolaylaştıran birçok araç gerecin daha sağlam ve uzun ömürlü olmasını sağlamış.
Asbest, lifli kristal yapısı sayesinde yüksek yalıtım özelliği ile ısı ve akışkan yalıtımında sıkça tercih edilen doğal bir madendir. Bu özelliği sayesinde gemilerde, inşaatlarda, otomotiv ve tekstil sektöründe yaygın olarak kullanılır.
Lifli yapısı, malzemeye dış etkenlere karşı yüksek direnç kazandırsa da; zamanla bu yapının insan üzerinde karsinojen etkisinin bulunduğu keşfedilmiş. Asbest liflerinin havada solunur hale geldiklerinde öldürücü bir etki yarattığı artık bilinen bir gerçek.
Solunan asbest lifleri akciğerlerde birikiyor ve zedelenmelere yol açıyor. Bunun sonucunda akciğer çalışamaz hale geliyor ve kişi kanserin pençesine düşüyor. Geç farkedilen bu olumsuz özellik “sihirli mineral”in aslında “katil mineral” olduğu gerçeğini ortaya çıkarmış.
1985 yılında Avrupa ülkeleri “katil mineral”in kullanımını yasaklamaya başlamış. 2005 yılına gelindiğinde ise Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerde asbest üretimi ve kullanımı yasaklanmış.
Bizde mi? Bizde tâbi ki biraz daha geç; 2013 yılında asbest üretimi, ticareti ve kullanımı yasaklanıyor. Yasaklanıyor yasaklanmasına fakat bizde yasaklara uyma konusunda bir problem var. Konu ile ilgili bu sitede birçok yazı okumuşsunuzdur. Bir tanesine buradan ulaşabilirsiniz. Tekrara düşmeyelim. Yasa, yasak ve kurallara uyum oranımız hepimizce az çok malumdur.
Bu kadar tehlikeli bir malzemeyi 2013 yılına kadar hayatımızın hemen her alanında kullandıysak, bundan sonrasında hayatımızdan nasıl çıkaracağız? Kolay kolay çıkartamayacağımız aşikâr. Düşünsenize oturduğumuz evlerde, bindiğimiz araçlarda, tekstil malzemelerinde asbest var. Kullanılırkenki zararı bir yana, kullanım ömrü dolup atık niteliği kazandığında havaya karışması da kaçınılmaz.
Bu yüzden asbest içeren eski binaların yıkılması, gemilerin sökülmesi, özel yetki isteyen işler arasına dâhil edilmiştir. Önce asbestli alanların, miktarının ve türünün ve havadaki asbest konsantrasyonunun belirlenmesi gerekiyor. Bu işlemleri özel eğitim almış “Asbest söküm uzmanları”nın “Asbest söküm çalışanları” ile özel güvenlik önlemleri alınarak yapılması gerekiyor. 2013 yılında “Asbestle çalışmalarda sağlık ve güvenlik önlemleri hakkında yönetmelik”te çalışma usul ve esasları belirtiliyor.
Özellikle kentsel dönüşümle eski binaların yıkılması, büyükşehirlerde havaya verilen asbest miktarının artması konusunda büyük risk taşıyor.
“Katil mineral”i hayatımızdan çıkarmak elbette çok kolay olmayacak fakat güvenliğin sağlanması için bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmek, konunun uzmanlarının uyarılarını dikkate almak ve bence en önemlisi koyduğumuz yasalara, koyduğumuz kurallara ve yasaklara uygun davranmak gerekiyor.
“Sınırı aştık” başlıklı yazımda Brezilya’dan söküm için İzmir Aliağa Limanı’na getirilecek uçak gemisi “NAe Sao Paulo” ile ilgili kısa bir değerlendirme yapmış ve şunları söylemiştim:
“İhalesi 2021 yılında yapılan söküm işini Türkiye’den SÖK firması almış ve süreci başlatmış. Medyada yer alan iddialar, farklı kaynaklardan karşılaştırıldığında asbest miktarının abartılı olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Muhalif birçok medya kuruluşunun yaptığı haberde 900 tonlardan bahsediliyor.
Solunum Araştırmaları Derneği’nin yaptığı açıklamada ortalama bir geminin 7 tona kadar asbest içerebileceği bilgisi yer alıyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yaptığı açıklamada da miktar 9 ton olarak verildi.
9 ton, 900 tona göre elbette masum ve kabul edilebilir duruyor fakat söz konusu asbest ise durumu biraz daha titizlikle irdelemeniz gerekir. Asbestin zararını merak ederseniz buradan inceleyebilirsiniz. Kaldı ki burada bana göre en vahim unsur, kirlilik yükü çok fazla olan gemi söküm sektörüne Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerle birlikte öncülük etmemiz ve bu işe kimse talip olmazken bizim talip olmamız. Bakan yaptığı açıklamada “Bir sıkıntı olursa geri göndeririz.” diyor. Sanırsınız sanayide araca uymayan yedek parçayı geri gönderiyoruz. Bizim canımız bu kadar kıymetsiz mi?
Bu iş bugünün mevzusu da değil, geçmişi var. 2021 yılında İzmir’de Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), Gemi Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odası`nın uzmanlarının katılımıyla NAe Sao Paulo gemisinin söküm işlemi ihalesi ile ilgili bir çalışma grubu kuruluyor. 9 Nisan 2021’de çalışma grubunun yaptığı basın açıklamasında bahse konu ihale ile ilgili görüşler belirtildikten sonra davalık olan birçok söküm işleminin, dava süreci sonlanmadan tamamlandığı belirtiliyor.”
Yazıyı kaleme aldığım gün 26.08.2022. Sabah saatlerinde yazarken durum bu idi. Fakat öğleden sonra aldığım güzel haberle birlikte yazımın sonunu güncellemem gerekti. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bahse konu geminin iznini iptal ettiğini duyurdu.
Bu yanlış karardan döndüğü için Bakanlığa kendi adıma teşekkür ederim.
Biz Avrupa’nın çöplüğü değiliz! Milletimiz, canının ve sağlığının ucuz görüldüğü hiçbir muameleyi hak etmiyor.
Bundan sonra da Bakanlıklarımızın milletimizin sağlık ve güvenliğini göz ardı edecek hiçbir karar almamasını temenni ediyorum.
************
26 Ağustos Türk tarihi için iki büyük zaferin yıldönümü. Malazgirt’te Alparslan’ın, Kocatepe’de Mustafa Kemal’in ruhu hâlâ bizimle. Umutsuz değiliz. Cehaletimizi, gafletimizi, uyuşukluğumuzu Mustafa Kemal’in örneğini bize gösterdiği azim ve kararlılıkla yeneceğiz. Uyanacağız ve yeniden Kocatepe’ye çıkıp Afyon ovasına sevgiyle bakacağız. Memleketimizin tertemiz havasıyla ciğerlerimizi dolduracağız. Bir kez daha Başbuğ Alparslan’a ve Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve sevgi duyacağız.
Büyük zaferimizin 100.yılı kutlu olsun. .