Avukatlık yemini ve Türkçe

Diyarbakır ve Batman Barosunda avukatlık yeminini hem Türkçe hem Kürtçe yaparak yemin eden stajyer avukatlar mesleğe başlayamazlar. Bu durum hem Anayasa Hukuku'na aykırıdır hem de Avukatlık Kanunu'na aykırıdır.


Paylaşın:

Savunma makamını temsil eden bir avukat olarak; son zamanlarda hukuka aykırı bir eylemi, normalleştirmeye çalışan bazı grupların asıl niyetlerinin ne olduğunu dile getirmek istiyorum.

Diyarbakır Barosu ve Batman Barosunda, bazı stajyer avukatlar avukatlık yeminini hem Kürtçe hem Türkçe yaptı. Yapılan bu yeminler hukuka aykırıdır, neden hukuka aykırı olduğunu aşağıda tek tek anlatacağım.

Avukatlık yemini

Biz avukatlar, mesleğe başlamadan önce Avukatlar Kanunu’nun 9. Maddesi’nde yer alan “Mesleğe kabul edilen avukata ruhsatname verilirken, baro yönetim kurulu önünde aşağıdaki şekilde ant içtirilir. Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” şeklinde avukatlık yeminini yaparız.

Yıllardır mesleğe başlayacak olan bütün avukatlar bu yemini yapmak zorundadır aksi takdirde avukatlık ruhsatnamesini alamaz ve mesleğe başlayamaz. Bu sebeple mesleğe başlayacak olan bir stajyer avukatın, avukatlık yeminini usulüne uygun olarak yapması gerekir.

Hukuk Muhakemesi Kanunu’ndaki ve Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki hukuki literatürdeki hususlar, bir nevi kesin hüküm şeklindedir. Yani siz Hukuk Muhakemesi Kanunu’na göre bir dava açarken, dava harcını yatırmazsanız usulden ret yersiniz, üst mahkemeye başvurma hakkınız da yoktur, dava açılmamış sayılır. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre ise tutukluluğa itiraz süresini kaçırdığınızda üst mahkemeye başvurma hakkınız yoktur, süresi içinde itiraz etmediğiniz için de tutukluluk hâli kesinleşmiş olur.

Anayasa

Bu örnekleri neden veriyorum derseniz, tıpkı usul hukukunda olduğu gibi Anayasa Hukuku’nda da kesin hüküm teşkil eden kanunlar vardır. Bunlardan en önemlisi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasa’sının değiştirilemez ilk dört maddesidir. Şöyle bir hafızamızı tazeleyerek Anayasa’nın ilk dört maddesini aşağıya bırakıyorum:

I. Devletin şekli

MADDE 1- Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.

II. Cumhuriyetin nitelikleri

MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı “İstiklal Marşı” dır.

Başkenti Ankara’dır.

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Özellikle 3. Ve 4. Maddeyi koyu renkle yazıyorum ki, resmî dil Türkçe konusunu net bir şekilde zihinlere yerleştirebileyim.

Anayasa’nın ilk dört maddesine dayanarak söylüyorum ki ; Diyarbakır ve Batman Barosunda avukatlık yeminini hem Türkçe hem Kürtçe yaparak yemin eden stajyer avukatlar mesleğe başlayamazlar. Bu durum hem Anayasa Hukuku’na aykırıdır hem de Avukatlık Kanunu’na aykırıdır. Türkiye Barolar Birliği’nin ve Adalet Bakanlığı’nın bu durumla ilgili bir soruşturma başlatması gerekir.

Gerçekten anlam veremiyorum. Bu duruma tepki gösterenlere de hemen “Kürtçe’ye tahammülünüz yok. Kürtçe her yerde yasaklanıyor.” mağdur edebiyatları ile yükleniyorlar da yükleniyorlar.

Meslek hayatım içerisinde; güneydoğu ve doğuda bazı duruşmalara katıldım. Adliye çalışanlarının %80’i Kürt kökenli vatandaşlarımız, mahkeme kalemlerinde çalışanlar kendi aralarında Kürtçe konuşuyor, Kürt kökenli hakim savcılar var, kimsenin kimseyle bir derdi sorunu yok, sen Kürtçe konuştun seni mahkeme salonundan atıyorum diye bir şey yok, Kürtçe tercümanlar var duruşmalarda Türkçe bilmeyen insanlara tercüme yapıyor. Ben burada bir ayrım, baskılanan bir dil ve Kürtçe’ye tahammülsüzlük göremiyorum.

İstedikleri şey şu; avukatlar Kürtçe savunma yapsın, dilekçelerini Kürtçe yazsınlar, Kürtçe duruşma zaptları hazırlansın, mahkeme salonlarının isimleri Kürtçe yazılsın, avukatlık yemini Kürtçe yapılsın, baro eğitimleri Kürtçe verilsin vs. vs.

Bunun adı özerklik değil de nedir affedersiniz?

Bu art niyeti görememek için kör olmak gerek bence.

Resmen bazı barolar üzerinden özerklik provası yapılıyor, nabız yoklanıyor.

Hukuku hiçe saymak

Yahu insanların derdi bu mu sahi? 18-19 yaşlarındaki Vanlı bir çocuk , sizin o 90’lardan kalma sığ zihniyetiniz gibi düşünmüyor ki. Dünya globalleşiyor, birden fazla yabancı dil öğreneyim kendimi geliştireyim diyor, çoğu Kürtçe’yi bilmiyor bile.

Toplumsal kutuplaşmayı , doğu ve batı arasındaki o bağı koparmak için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz. Bir de utanmadan bunu avukatlık cübbesi ile yapıyorsunuz.

Avukatlık cübbesini kullanarak, hukuku hiçe sayıyorsunuz.

Bazı baroları arkanıza alarak , Anayasa’yı tanımıyorsunuz.

Hukukçu kimliğinizi arkanıza alarak, devletin varlığına karşı çıkıyorsunuz.

Tehlikenin farkında mısınız?

Ayrıca şunu belirtmek istiyorum ki; Avrupa’ya iltica ettiğinizde; sırf orada kalabilmek için o ülkenin anadilini öğreniyorsunuz , Avrupa’da “Kürtçe baskılanıyor, anadilde eğitim yok.” demiyorsunuz ama.

Bu zihniyette olanların bölücülük faaliyetlerine destek veren gruplar olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkçe’nin resmî dil statüsünü koruyan birçok Kürt kökenli vatandaşlarımız var ve bunun ayrımını yapmasını gayet de iyi biliyoruz.

Neyse, sizleri daha fazla sıkmadan yazımı sonlandırmak istiyorum.

Avukatlık yeminimi Anayasa Hukuku’na göre yapmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir hukukçusu olarak; Diyarbakır Barosu’nun ve Batman Barosu’nun hukuka aykırı bu eylemini kınıyorum.

Yazar

Ayşenaz Çimen

1 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar