Yükleniyor...
“Gördüm ki; Yüce Tanrı, Türklerin burçlarında doğdurdu devlet güneşini; Onların ülkeleri etrafında döndürdü göklerin çemberini; Ve onlara ad verdi Türk diye; Ülkelerin idaresini verdi mülk diye; Zamanın hakanları yaptı onları; Ellerine verildi günümüzdeki insanların yuları; Onları görevlendirdi halk üzre; Onları kuvvetlendirdi hak üzre; Aziz kıldı onlara yanaşanları ve idareleri altında çalışanları; Onlar (Türkler) sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden esen oldular; Aklı olan herkes onlara katılmalı ve onların oklarından korunmalı; En iyi yol konuşmaktır onların dillerini; Duyurabilmek için onlara ve meylettirebilmek için gönüllerini…”
Bu şiirsel sözler Türk medeniyetinin en büyük eserlerinden birisi olan Dîvânu Lugâti’t Türk’ün* girişinden. Kâşgarlı Mahmud’un yazdığı ölümsüz eser 11’inci yüzyılın ikinci yarısında yazılmış. “Türk dilinin bilinen ilk sözlüğü. Türk lehçelerini toplayan kitap (Ercilasun – Akkoyunlu, 2015)” sözleri açıklarken 8000 civarında kelime, 266 atasözü, 8 deyim ve 91 şiiri de veriyor.
Dîvânu Lugâti’t Türk’ü kitap gibi okuduğunuzda veya sadece göz gezdirdiğinizde bile bugünle hemen ilişki kuruveriyorsunuz. Bin yıl önce yazılmış bir sözlükle aradaki bin yılı aşıveriyorsunuz. Elbette Kâşgarlı bu eseri oturup aklına gelenleri yazmış da değil. Derlemiş, toplamış, düşünmüş ve kâğıda dökmüş. Yani o da kadim zamanlardan süzülüp gelen kelimeleri, atasözlerini ve şiirleri toplamış. Dolayısıyla Türk isminin ve Türk kültürünün derinliğini de ortaya koymakta.
Bu derinliği ve devamlılığı en iyi anlatan olaylardan birisini ben babamla yaşadım.
Ben köy enstitüsü mezunu ilkokul öğretmeni bir baba ve en eski adıyla biçki dikiş öğretmeni bir annenin oğluyum. Babamın aileden gelen yapısında bilgiye karşı ilgisi vardı. Bu ilgi okulundan aldığı eğitimle de olgunlaşınca farklı bir hâl almıştı. Devamlı okuyan ama okuduğunu kendi süzgecinden geçiren birisiydi. Çoğu köylerde geçen öğretmenlik hayatında halkı da iyi gözlemişti.
Daha üniversitede okurken, yirmili yaşlarımın başlarında babamın ağabeyime ve bana, yaptığımız bir hata üzerine, “Kurt komşusunu yemez” dediği hiç aklımdan çıkmamıştı. Bu eğitimiyle aldığı bir bilgi değildi kanaatimce, hayata karşı aileden gelen bir duruştu. Nesillerden geçen ve içinde yaşanan toplumdan kazandığı bir anlayışın ifadesiydi.
Bir gün, Millî Düşünce Merkezi’nde arkadaşlarla sohbet ederken bu hatıramı naklettim. Sohbette bulunan emekli öğretmen bir ağabeyimizin “Bu dediğin Dîvânu Lugâti’t Türk’te de yazıyor” demesi üzerine babamın söylediği sözdeki derinliğin farkına vardım. O an odada olanlar da bu hatırayı bir hayli değerli bulmuştu. Nasıl değerli olmasın, bir atasözü ile başlangıcı bilinmeyen kadim zamanlarla 21’inci yüzyıl arasında köprü kuruluvermişti.
Dîvânu Lugâti’t Türk’e baktım, böri koşnı.sın yime.s yazıyordu. Komşulara hürmeti anlatan bir atasözü idi. (Ercilasun – Akkoyunlu, 2015: 443)
Benim bu sözün bin yıl önce de söylendiğini anlamam için tam kırk yıl geçmişti. Ama artık ortaokul öğrencisi Türk çocukları bunları çok daha önce öğrenecekler. Nasıl mı? Onlar için yazılmış bir romanı okuyarak elbette.
Millî Düşünce Merkezi’nin her üç yılda bir verdiği Millî Düşünce Hizmet armağanları var. Beş dalda veriliyor. 2018 yılında ikincisi verilen armağanların birisi de Millî Düşünce Yahya Kemal Fikir – Sanat – Edebiyat Armağanı.
Bu armağanın sahibi Hasan Kallimci yaptığı konuşmada, o gün armağanla birlikte hediye edilen Dîvânu Lugâti’t Türk kitabını aldığında bunun romanını yazacağım diye söz vermişti. Sözünü tutup Dîvânu Lugâti’t Türk’ün romanını yazdı.
Hasan Kallimci “Türk’ün Evlatlarına Adanmış Bir Ömür**” geçirmiş emekli bir ilkokul öğretmeni. Bu tanımlama da onun hayatını anlatan kitabın adı. Yazı hayatına, öğretmenlik yaparken da Emine Işınsu’nun yönettiği Töre ve Bozkurt dergilerinde müstear isimle başlıyor. Sonrasında Töre Devlet Yayınevi’nin açtığı tiyatro eseri yarışmasında mansiyon alıyor. Ben yakın tanıklarından duymuştum, yetenek sahibi bir kalem Emine Işınsu’nun eline geçince, bırakmak istese bile yazmayı bırakamıyor. Kallimci de onlardan. Ablam Ustam Emine Işınsu da eserlerinden birisi. Hoş o da zaten yazmaya âşık ya.
İlkokul ve ortaokul öğrencileri için yayımlanmış yüze yakın eserin, on armağan ve ödülün sahibi. 26 Türk destanını da çocuklar için roman hâlinde hazırlamış, basılmayı bekliyor. Bu eserler de ilkokul çocukları için yazılmış.
Son eseri Bilgin Şehzade ile binlerce yıllık Türk kültürünü ortaokul çocukları için roman hâlinde hazırladı. Romanın Ön Söz’üne “Sanki beynime bir ‘soru böceği’ yerleşmişti. Ağustos Böceği gibi cırlaya cırlaya sorular üretiyor; ‘Cevap ver! Cevap ver!” diyerek rahatsız ediyordu. Bin yıl önce Türkler hangi kelimelerle, nasıl konuşuyorlardı? Eşya, giysi, meyve, sebze adları bugünkü gibi miydi? Çocuklar hangi oyunları oynuyorlardı?”
Cırlayan böcekler Bilgin Şehzade ile susturulmuş anlayacağınız. Çocuklara hem Kâşgarlı Mahmud hem tarih hem de bin yıl önceki Türkçe anlatılıyor. Türk medeniyetindeki kesintisizlik de ancak böyle sağlanacaktır ki Kallimci’nin hedefi de bu. Ne kadar hizmet edebilirsem o kadar şükrederim diyor.
Yazar, gönül huzurunu da “Sırtından ulu bir dağın ağırlığı kalkmışçasına rahattı. Görevini yapmış olmanın huzurunu duyuyordu.” cümleleriyle dile getirmiş.
Kanaatim o ki Hasan Kallimci’nin eserleri, ki özellikle Türk medeniyetinin taşıyıcı eserlerinden Dîvânu Lugâti’t Türk’ü anlatan Bilgin Şehzade, ortaokulda Türkçe derslerinde yardımcı kitap olarak kullanılabilir. Öğrencilerin tatillerde okuması için tavsiye de edilebilir. Hatta öğrencilere karne hediyesi olarak dağıtılabilir.
Bilgin Şehzade’nin yazılması değil ama basılması gecikti, geçtiğimiz ay içinde (Mayıs 2022) Uçan At Yayınları’ndan çıktı.
* Kaynak: Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’it Türk, Ahmet B. Ercilasun – Ziyat Akkoyunlu, Türk Dil Kurumu, 2. baskı, 2015
** Türk’ün Evlatlarına Adanmış Bir Ömür Hasan Kallimci, Rüştü Çakır, Mayıs 2022