Bu Kitaplara Tutuldum…

Okurlar kitaplara da tutulabilir, sevdalanabilir. Bu kitapları ben de okudum, tutuldum, ben de onlara sevdalananlardan biriyim.


Paylaşın:

Bu kitaplara tutuldum… Biri sözlük, biri roman iki kitaba vuruldum, âşık oldum, sevdalandım. Yazarları kıskanmasın. Kitaplar, yazılıncaya kadar yazarlarınındır. Her ne kadar yetmiş yıl telif hakkı onların olsa da kitaplaştıktan sonra –duygusal olarak- okurlara aittir. Okurlar kitaplara da tutulabilir, sevdalanabilir. “Allah’ın bildiğini kullardan niçin saklayayım?”. Ben de bir sözlük ile bir romana tutuldum.

Sözlüğün adı, Dîvânu Lugâti’t Türk.

Kitabın adı: Bir Kitaba Tutuldum.

Dudaklarınıza gülümsemenin gelip yerleştiğini tahmin ediyorum. Hatta; “Bu kitapları ben de okudum, tutuldum, ben de onlara sevdalananlardan biriyim!” diyenlerin sözlerini de duyar gibi oluyorum.

Dîvânu Lugâti’t Türk ve millet olma

Türk Milleti’nin ilk sözlüğü olan Dîvânu Lugâti’t Türk, Karahanlı Devleti olarak bildiğimiz “Türk Hakanlığı”nın şehzadelerinden Kâşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. Kâşgarlı Mahmut, maceralı bir hayat yaşadığı ömründe bu sözlüğü ile birlikte Kitâbu Cevahiri’n-Nahvi fî Lugâti’t Türk” (Türk Dilinde Söz Diziminin Cevheri) adlı dilbilgisi kitabını da yazmıştır.

Ben, çocuklarımız için bir roman yazma çalışması yaparken, adını çok duyduğum, adını duyduğumdan bu yana sevdiğim bu sözlüğü temin ettim ve okumaya başladım. Hem bilgilendim hem de ‘Romanı nasıl kurgularım?’ soruma cevap aradım. “Sözlük okunur mu? Sözlüğün romanı olur mu?” diyeceksiniz. Oldu, yazıldı bile; Türk dili ve edebiyatı üstatlarının kontrolünden de geçti, yayıncısını bekliyor. Evet, sözlüğü satır satır, büyük bir keyif alarak okudum, çalışmalarımla ilgi notlar aldım. Bu, yetmiş bir yıllık ömrümde okuduğum ilk sözlüktü; diğerlerine, takıldığım bir kelimenin anlamını bulmak için bakmıştım. Bugün itibariyle tam 943 yıl önce yazılan bu eserde, atalarımızın kullandığı “9000’den fazla Türkçe söz, 266 atasözü, 8 deyim ve 91 şiir, o zamanın Türkistan haritası ve Oğuz boylarının damgaları” yer almıştır. Yaklaşık bin yıl sonra aynı harflerle veya bir – iki harf değişikliği ile kullandığımız sözler, aynı anlamda konuştuğumuz atasözlerimiz bana, “İşte millet olmak budur!” dedirtti. Türk yaratılmış olmamın mutluluğunu bir defa daha yaşadım.

Üzerinde çalışılarak sanatsal çalışmalar yapılması gereken bir eser

Sözü uzatmayayım. Okuyunca, adını ve özelliklerini çok öncelerden duyduğum Dîvânu Lugâti’t Türk’ü yakından tanıdım. Ona karşı var olan sevgim, bir sevdaya dönüştü, tutuldum, âşık oldum. Bugün, “İyi ki okumuş ve yakından tanımışım. İyi ki bu sözlüğümüzden çocuklarımız için bir roman çıkarmışım!” diyorum. Ressamlarımızı, müzisyenlerimizi de bu eser üzerinde çalışmaya davet ediyorum. Ressamlarımızın fırçalarından bu eserle ilgili nice tablolar çıkacağına, şairlerimizin nice güfteler yazacaklarına, müzisyenlerimizin de onları besteleyeceklerine inanıyorum. Neden olmasın? “500 Türk öldürdüğünü iddia eden” Türk düşmanı Michel Cervantes’in yazdığı Don Kişot (Don Quıchotte De La Manche) adlı eserle ilgili Avrupalı ressamların fırçasından çıkan onlarca tablo, Türkiye’ye getirilerek İstanbul, Ankara gibi şehirlerde sergilendiği gibi Türkiye turuna çıkarıldı. Bizim ressamlarımız da pekâlâ Dîvânu Lugâti’t Türk üzerinde çalışabilirler, tabloları ülkemizde ve Türk dünyasında sergilenir.

Bu arada şunu da ifade edeyim: Dîvânu Lugâti’t Türk’ü, ilkokul öğrencilerine tanıtmayı amaçlayan bir romanın yazıldığını biliyorum. Benim yayımlanmaya hazırladığım roman ortaokul öğrencileri seviyesindedir. Sözlüğün, lisede okuyan öğrencilerimiz için de roman şeklinde yazılmasını bir ihtiyaç olarak görüyorum.

Dîvânu Lugâti’t Türk’ün Romanı

Dîvânu Lugâti’t Türk, 1912 yılında bir tesadüf sonucu bulunmuştur. Bulunmasını anlatmayacağım, az da olsa yazılıp çizilmiştir. Hatta bu konu ile ilgili romanlar da yazılmıştır. Bir Kitaba Tutuldum, o romanlardan biridir. Kapakta, kitabın adının altına “Dîvânu Lugâti’t Türk’ün Romanı” yazılarak konusu da belirtilmiştir. Sözlük üzerinde çalışırken bu kitabı da okudum. Okuyunca, “Bir Kitaba Tutuldum”a da tutuldum. Sebeplerini anlatayım…

Bu Kitaba Tutuldum

Romanda, Dîvânu Lugâti’t Türk’ün bulunuşu, “dört başı mamur” bir şekilde işlenmiştir. Lise ve üniversite öğrencisi gençler rahatlıkla okuyacak, bilgilenecek ve edebî açıdan gıdalanacaklardır. Eserin yazarı Feyzi Ersoy da bendeniz gibi bir Dîvânu Lugâti’t Türk âşığıdır; romanın başkahramanları Ali Emîrî Efendi, Aykut Beyhan Yiğiter, Ertunç Özsoy da… Burada satır aralarından çıkardığım bir tespiti de sizlerle paylaşayım. Aykut Beyhan Yiğiter, Ahmet Bican Ercilasun hoca; Ertunç Özsoy da Tuncer Gülensoy hoca gibi geldi bana. Aykut hocanın talebeleri olarak gösterilen kurgu kişiler Turgut ile Cengiz’in; Feyzi Ersoy, Mehmet Fatih Kirişçioğlu, Yavuz Kartallıoğlu, Ekrem Arıkoğlu ile Hüseyin Yıldırım hocaları temsil ettikleri düşüncesindeyim.

Bir Kitaba Tutuldum’da; iki hikâye iç içe. Dîvânu Lugâti’t Türk’ün 1912 yılında bulunması, mevcut bilgi ve belgelere dayanılarak anlatılmış. O yılların sahaflar çarşısı da bütün güzellikleriyle anlatılıyor. İkinci hikâye 2017 yılında yaşanıyor. Dîvânu Lugâti’t Türk’ün 1912 yılında bulunan nüshası, Ali Emîrî Efendi Millet Kütüphanesi’nden çalınıyor. Çalanlar, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin, Çin devleti tarafından baskı ve zulüm altında tutulmasını protesto eden bir grup gençtir. Gençler, kamuoyunun dikkatini gereği kadar çektiklerini düşünerek eseri –kitabın sonlarına doğru- teslim ederler. Aykut hoca ile çevresindekiler tedirgindirler, en büyük korkuları kitabın tek nüshasının kaybolmasıdır.

Roman, 2017 ve 1912 yılları arasında geri dönüşlerle kurgulanmıştır. Geri dönüşlerle kurgulanarak yazılan romanlara örnek olarak gösterilecek bir eserdir. Her bölümün üst kısmına, Dîvânu Lugâti’t Türk’ten bir söz alınarak okurların bu sözlükle ilişki kurması da sağlanmıştır. Bölüm başlarına alınan sözlerin, bölümdeki konuyla ilgili olması da kitapla ilgili takdir edilecek bir ayrıntıdır. Mesela, Dîvânu Lugâti’t Türk’ü görmek ve okumak isteyen Kilisli Rıfat, Ziya Gökalp gibi niceleri vardır. Onların bu arzusunun anlatıldığı bölümün başına; “Ol bitig okıtısadı. ‘O kitabı okumak istedi.’ (DLT: s. 132)” yazılmıştır.

Kitaptaki ikinci hikâyeye ayrıca; gençlerimizin Orhun Anıtları’ndan ve bu anıtlardaki yazılardan habersiz yetişmeleri ve bu anıtların yurdumuzdaki benzerlerinin kalitesiz taşlardan yapılması, televizyondaki tartışma programlarına tartışma konularına vakıf insanların çıkarılmaması, alfabe ile dil konularının farklılığı ile bu konudaki ilgili bilgisizlik, gençlerin okumaları gereken kitapların özetlerinin özetleriyle yetinmeleri, 100 Temel Eser içinde Atsız’ın “Ruh Adam” adlı kitabının bulunmaması, sempozyumların sayısının artmasıyla bilim ciddiyetinin kalmaması gibi güncel konular da ustalıkla işlenmiştir.

“Dîvânu Lugâti’t Türk üzerinde ressamlarımızın, müzisyenlerimizin de eserler üretmesi arzumu yukarda yazmıştım. Bir Kitaba Tutuldum’u okurken de şunu düşündüm: Bu eser, bir tiyatro eseri olarak da yazılabilir, o özelliği taşıyor. Tiyatro eseri yazmaya yoğunlaşmış yazarlara duyurulur.”

Sevgili okurlar! Sizlere, Dîvânu Lugâti’t Türk ile Bir Kitaba Tutuldum adlı kitaplara niçin tutulduğumu anlatmaya çalıştım. “Allah, bu kitaplara tutulanların sayısını artırsın.” duasıyla yazımı noktalıyorum. 03.05.2020 tarihinde yaşadığımız Türkçüler Bayramı’na, bir Türkçü olarak bu yazımla katılmış bulunuyorum. Esen kalınız.

 

1) Dîvânu Lugâti’t Türk, Ahmet Bican ERCİLASUN- Ziyat AKKOYUNLU, Türk Dl Kurumu Yayınları, Ankara, 2018

2) Bir Kitaba Tutuldum, Feyzi ERSOY, Gazi Kitabevi Yayını, Ankara, 2019

 

 

 

 

Yazar

Hasan Kallimci

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar