Yükleniyor...
DNA. Bu üç harfi son günlerde sıkça görüyoruz. Daha da göreceğiz.
Ekim ayında iki haber vardı. Birincide iki bilim kadınının, Emmanuelle Charpentier ve Jennifer Doudna’nın CRISPR-CAS9 çalışmalarından Nobel aldıkları. Diğeri, Almanya’nın Mainz şehrindeki BionTech firmasının COVID-19 aşısında ipi göğüslemek üzere olduğu. Firmanın kurucuları iki Türk, Uğur Şahin ve Özlem Türeci ve şimdiden Euro milyarderleri. 19 Ekim’de aşının kitle üretimine geçildiği bildirildi. CRISPR- CAS9 Nobeli ile aşı çalışmasını aynı sınıflandırmaya soktum, çünkü BionTech de molekül biyolojisi ve genetik mühendisliği seviyesinde, yani DNA ve RNA üzerinden çalışıyor.
17 Mayıs 2020’de, bu köşede, şöyle yazmışım (https://millidusunce.com/viruste-neredeyiz):
Bu düşünceler, yakın zamanda aşı veya ilaç bulunmasının beklenmediğini gösteriyor. Benim şahsî kanaatim, her ikisinin de umulandan hızlı bulunacağı. Çünkü dünya çapında bir gayret var, büyük bütçeler tahsis ediliyor. İlaç molekülünün tasarımı için devasa bir bilgisayar gücü devrede. Bir de bilimin geometrik artışı var. “Yarın dünden iyi olacak”, bilim ve teknoloji için geçerli.
Watson ile Creek, DNA’nın çift sarmallı yapısını 1953’te buldular. DNA genlerimizi taşıyor, DNA zincirleri kromozomlarımızı meydana getiriyor, kromozomların toplamına da genom diyoruz. Artık bu bilgiler orta öğretim kitaplarının malzemesi… Öğrenciler DNA’yı yapan dört molekülü, A, G, C ve T’yi biliyor. İşte bu dört harfli alfabe veya arzu ederseniz, 4 tabanlı sayı sistemiyle, bütün canlıların inşaat planı yazılmış. Bir zamanlar ozalit denirdi; tıpkı onun gibi. (Peki peki, RNA da var ve bazı virüslerde bu molekül DNA’nın görevini de görüyor. Onun harfleri A, G, C ve U.) Evet, dört harfle. Neden olmasın, bütün bilgisayarlar iki harfle çalışmıyor mu? Dünyanın bilgisi o iki harfle, yani 0 ve 1 ile yazılıp okunmuyor mu? DNA’da bu dört harfe çıkmış!
Önce basit canlılardan başlandı. Genomlarının harf harf haritası çıkarıldı. Sonra sıra insana geldi. İnsan Genom Projesi dediğimiz çalışma 1990’da başladı, 2004’te tamamlandı. Artık insanın hangi geni nerede biliyoruz. Projeyi uluslararası bir konsorsiyum yürüttü, özel sektör de devreye girdi, milyarlarca dolara mal oldu, onlarca ülke ve yüzlerce laboratuvar iş birliği yaptı.
Bunları niçin anlattım? Bugün birkaç bin dolara kendi genom laboratuvarınızı kurabilir, haritanızı 24 saatte çıkarabilirsiniz. Maliyet o kadar ucuzladı ki Batı firmaları harita çıkarma işini Çin’e terk ettiler. Şimdi İnternet üzerinden reklamı yapılıyor, örneğinizi gönderiyorsunuz, e-posta ile sonucu size bildiriyorlar.
Bizimki 24 saatte çıkarsa virüs ve bakterilerin genomları birkaç saatte çıkar her halde. Çin, COVID-19’un haritasını Ocak başında yayımladı. Aşı çalışmalarının çoğu bu veri üzerinden yürüyor.
Bilim geometrik büyüyor demiştim. Dört harfli alfabeyi öğrendik, sonra onunla okumayı söktük. Şimdi hızlı okuma yapabiliyoruz. Ya yazma? Biliyorsunuz okuma yazmadan daha kolaydır. Arap harfleri döneminde okuyan, fakat yazamayanlar vardı, “Yazmam yok, seyrim var” derlerdi. Bugün de var. Devletin tepelerinde yazamayanları hatırlayacaksınız. Öyleyse genom yazmak nasıl bir iş? O da zordu, kolaylaştı. DNA’nın keşfinden tam 50 yıl sonra, 2003’te J. Craig Venter, laboratuvarda ilk sentetik canlıyı imal etti. fi-X174 denilen bakteri yiyen virüsün genomunu okumuştu. Okuduğu genomu sıfırdan yazmayı da başardı. Bu ilk yapay canlıydı. Aynı Venter, 2010’da bir milyon harflik bir zincir daha yazdı. Üstelik bu bakterinin yalnız DNA’sını değil, hücresini de imal etti. Bu canlı yepyeniydi. Benzeri daha önce yaşamamıştı.
2010’ün üzerinden 10 yıl daha geçti. Bu, geçen asrın başındaki yıllara kıyasla 100 yıl gibidir. Aşağıdaki satırları 13 Ekim 2020 tarihli Karar’dan kopyalıyorum ( ):
Olağan koşullarda, bir aşının geliştirilebilmesi için 10-15 yıl kadar süren uzun bir çalışma gerekirken, Kovid-19’a karşı aşı geliştirme çalışmalarında bu kadar hızlı mesafe kat edilmesinde dünya çapında etkisini gösteren salgının yarattığı âciliyetin yanı sıra DNA teknolojisindeki ilerlemelerin etkisi oldu.
Çin’in 11 Ocak’ta Kovid-19’un DNA dizilimini açıklamasının ardından dünyanın pek çok ülkesindeki araştırmacılar, genetik kopyasını ürettikleri virüs üzerinde laboratuvarlarda çalışmaya başladı.
Virüsün genetik diziliminin bilinmesi, aşı geliştirme sürecinin hazırlık safhasını hızlandırarak klinik denemelere çabuk geçilebilmesinin yolunu açtı.
Doğru, doğru ve doğru. Emin olun, haberi, Mayıs ayında yazdıklarım doğru çıksın diye ben yazdırmadım. Haberin bir tek başlığı yanlıştı. Bir firma yürüttüğü aşı faaliyetini terketmiş. Bu, “Koronavirüsle mücadelede kötü haber ” diye verilmişti. Bilim, yanlışlanarak yürür. Bir firma durdurmuş ama yüzlerce firma ilerliyor ve işte Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin BionTech’i ipi göğüslüyor.
Biz iki şeye bakmalıyız: 1) Bu başarı niçin Türkiye’de değil de Almanya’da ve 2) Türkiye’de olmadığına göre aşıyı ne zaman ve nasıl alacağız?