Devlet Ödülleri Aşureye Benzerse

Eski eserlerimizi yeniden ve yeni bir şey yaparak, asliyetini bozarak ağlanacak hale getirdik. Büyük cinayettir.


Paylaşın:

Sayın Cumhurbaşkanı, hemen her yıl kültürde sanatta, eğitimde başarısız olduk der. Bunu dedikten sonra “..şunu başardık, bunu başardık…” demek zaten mümkün değil. Bu başarısızlık topyekün başarısızlığı ve hatta yıkımı getirir. Çünkü ölçü ve ayar kalmaz. Çünkü ölçüyü, ayarı veren kültürünüzdür.

Bilenler bu sözleri böyle de değerlendirip olumlu bir tartışma açmalıydılar. Açılmadığına göre uykudayız, bir söz tesir edecek halde değiliz. Sanırım bunları bir küçük kitap hacmine ulaşacak şekilde bendeniz çeşitli yayın organlarında yazdı

Kısadan gidelim: Kültür bakanlığı ödüllerine, Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen devlet ödüllerine bakalım durumu anlarız. Neye göre, niçin ve kime verildiğine bakarak, o aşureden anlarız. Nasıl verildiği ayrı bir ölçü verir, oradan da anlarız. Çok övündüğümüz restorasyonların ne kadar kötü ve yanlış yapıldığından anlarız. Hatırlayın, daha birkaç yıl önce Galata Kulesi’ne kazmalar nasıl dalmıştı.

İçerde dışarda iyi denecek restorasyon ben görmedim, varsa bilenler beni aydınlatırlarsa çok memnun olurum. 

Eski eserlerimizi yeniden ve yeni bir şey yaparak, asliyetini bozarak ağlanacak hale getirdik. Büyük cinayettir. Sonra kime değer verdiğimize bakarak anlarız. Kimleri kültür ve sanat adamı gördüğümüzü hatırlayın, kimlere destek çıktığımızı, kimleri ayağa kaldırmaya çalıştığımızı, pohpohladığımızı hatırlayın!

Niçin ödül veriyoruz?

3., 4., 5. sınıf yazar ve şairleri, sanatçıları el üstünde tutuyorsak, neden bu halde olduğumuzu anlarız. Kötüden taraf oluyorsak, daha iyiyi görmüyorsak anlarız. Uzatmayayım: Kimleri kültürün başına getirdiğimize bakarak en kısa yoldan anlarız. Turizmci kültür bakanımızın tavırlarına bakarsak anlarız. Hele hele verdiği ödüllerle ilgili bir tivitini görünce söylenecek söz kalmaz. Hakikat ayan beyan görünür. Başka bir dünyadan bakan getirmişiz duygusuna kapılır, saç baş yolarız.

Devlet ödülleri sadece yaşayanlara verilmiyor. Bunun iyi tarafı kolaylıkla görülür. Kültürde devamlılığa ve vefaya karşılık geldiği düşünülüyor. Yalnız, böyle bir devamlılık, bilmeyi ve anlamayı gerektirir. Biz okumuşlar buna bakacağız. O yoksa bu da bir “gibi görünme”dir. Fırsatçılıktır. Bozar. Bizde olan budur ve nitekim adı iyi görünen birçok hareketimiz gibi bu da bozuyor. Ödül verilen kişiyi ve temsil ettiği değeri duyurmuyor. Tersi bir sonuç çıkıyor, değersizleştiriyor. 15 yıl içinde bu ödüllendirme tarzının zerre faydası olmamakla beraber, bu tür bir bozguna yol açtığını gördük.

2013’e kadar yaşayan ve bu dünyadan göçmüşler aynı başlık altında, ayrılmadan ödüle layık görülüyordu. Çok yazdık. Böyle bir şey olmaz dedik, dinletemedk. Şimdi ikiye ayırdılar. Yaşayanlar ve vefa ödülleri başlıkları altında veriliyor. Bu da doğru görünmüyor. En azından bu ödülleri ayrı zamanlarda açıklamak ve ayrı merasim ve programlarla kamuoyuna sunmak lazım. Kimlerin seçildiği ve hangi ölçüler uygulandığı tartışılacak seçimler. Ödüller her zaman tartışılır. Bu öyle bir tartışma değil. Çok değerli ile an değerli, hak edenler hak etmeyen bir arada. İsim vererek rencide etmek istemem. Eski ödüllerden iki örnek vererek derdimizi düşündürmek isteyeceğim.

Kültür Bakanlığımızın dikkatsizliği

2020 yılı Kültür Bakanlığı ödülleriyle ilgili bir tivit çok konuşulmuştu. Hezarfen( çok sanatta usta) Necmeddin Okyay‘ın ödül listesinde adı vardı. Kültür bakanımız, listeyi olduğu gibi sayıyor ve ona da teşekkürlerini “iletiyor”. Bakan Bey adına kim bunu yazdıysa.. Hâlbuki bu büyük sanatkârımız, 47 yıl önce bu dünyadan göçtü. Türk okçuluğunun da son büyük isimlerindendi. Cumhurbaşkanının okçuluğa heves eden mahdumları muhtemelen adını duymuştur.

Üstad, nişan alsa, böyle bir hadise karşısında nereyi hedef seçerdi derseniz, dağı taşı, hedef tahtasını ve cahili değil, “cehaleti” derim. Evet cehaleti.. kültürsüzlüğü.. kabalığı.. saygısızlığı.. Adını her nereden duyduysa duyup hazırlanan listeyi imzalayan bakanımız, Necmeddin Okyay‘ın Karacaahmet‘te dinlendiğini bilmiyor.

Öyleyse biz neyi konuşuyoruz? Biz hangi kültürden, hangi başarıdan veya başarısızlıktan bahsediyoruz? 

Ahmet Kaya örneği

Mesela, on yıl önceki ödüllerle ilgili 2013’te şöyle yazmışım: “Gün geçmiyor ki, ” Bu kadar da olmaz!” diyeceğimiz bir şey olmasın. Fakat bu defaki akıllara durgunluk verecek cinsten: Ahmet Kaya’ya müzik dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü verildi. Yanlış duymadınız: “Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü”.  Buna ne diyeceksiniz? Neresini düzelteceksiniz?

Bilenler bilir, bütün dünyada devlet ödülleri akademik musikiye verilir. Popüler kategoriler devlet çapında ödüllendirilmez. Önce bunu hatırlatalım. Sonra, şayet popüler kategori yerine akademik musikiye mensub olsa da, böyle birine ödül verilmesi, en hafifinden akıl tutulmasını aşan bir gaflet olur. Adamın ne dediği ve ne ettiği bellidir. Yine hatırlatalım: Kendisine sövene alkış tutan devlet örneğine dünyada pek rastlanmaz. Bizimkilerin psikolojisini anlamak için bu da bir ipucu.

Dahası, diğer iki ödül de isabetsiz. Onları da ayrıca değerlendirmek lazım. 

Devlete bakar mısınız?

Evet, söylemeliyim, bu kadarı da olmaz! Olmaz! Pes doğrusu!”

Cumhurbaşkanlığı ödülleri

Bu yılın ödülleri, 19 Aralık Salı günü sahiplerine verilecek. İki ana kategori var. Yaşayanlar ve vefa ödülleri.  2023 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü bilim alanında Süleyman Uludağ, kültür alanında Ali Birinci, müzik alanında Emel Sayın, resim alanında İlhami Atalay, karikatür alanında Hasan Aycın, sinema alanında Sami Şekeroğlu, dijital sanat alanında Refik Anadol, mimari alanda Sinan Genim, edebiyat alanında da Nazan Bekiroğlu aldı. Attila İlhan, Barış Manço, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Muhsin Ertuğrul ve Samiha Ayverdi de Vefa Ödülü’ne değer görüldü. 

Dediğim gibi, iki ödül grubunun aynı listede açıklanmasının yanlışlığı yanında, ödül verilenler arasında seviye farklarının büyük oluşu da konuşulacak bir meseledir. Örneği eski bir ödül listesinden vereyim. Ödüllerde ölçünün yanlışlığını kendi bakışımla izaha çalışmışım.

Orhan Gencebay’a verilen ödül

2105 yılında şöyle yazmışım:  “Bu yılın ödülleri açıklandı. Bu bizim “Müsülmancı”ların durumu da bir kere daha net anlaşıldı. Kültür ve sanattan anlamıyorlar ve anlayacak gibi de görünmüyorlar.

Diğerleri neyse de şu müzik ödülü… Devlet ödülü akademik musikiye verilir.

Orhan Gencebay, büyük bir sanatkâr olabilir. Ama, yaptığı müzik klasik ve akademik değil. Gencebay severler beni mazur görsünler. Ben de bazı eserlerini severek dinlerim.

Piyasa için ayrı bir ödül koyarsınız.  Adını da söylersiniz ve onu Gencebay’a verirsiniz.

Devletin zirvesinde böyle ödül verilmez. Ahmet Kaya rezaleti kadar olmasa da, bu da tam mânâsıyle yanlış bir seçim.

Türk Edebiyatı Dergisi’ne bu ay Ahmet Hatipoğlu merhumu yazmıştım. Çok yerinde bir kararla o da ödül almıştı ve merasim konseri başkasına verdirilmişti. Sebebi neydi biliyor musunuz? Akademik konser programı düşündüğü için uygun bulunmamıştı.

Köşk’te, Özal ve Demirel zamanlarında, defalarca o tür konserleri verdiği halde. Şimdi bu bahsi daha net ve uzunca yazmadığıma hayıflandım. Büyük üstadın, kültür ve sanatımızın büyüklerinin ruhu bir kere daha bizden şikâyetçi olsa yeridir.”

Ne kadar geriye gittiğimizi öncelikle seçici heyete düşündürmek isterim. Muhtemelen, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Yüksek Kurulu üyesi Murat Bardakçı da o heyettedir. 2013 ve 2015’teki kadar büyük bir hata sayılmasa da mesela Emel Sayın’a devlet ödülü verilmesi yanlıştır. Bunu uygun göreceğini sanmıyorum. Nevzat Atlığ’ın, Niyazi Sayın’ın, Alaaddin Yavaşça’nın aldığı ödülü ona veremezsiniz. Ona ve benzerlerine başka bir ödül koyarsınız ve verirsiniz. O da devlet ödülüdür. Kültür ve Sanat Büyük Ödülü değildir ve Cumhurbaşkanlığı makamı adına verilmez. 

 

Yazar

A. Yağmur Tunalı

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar