Devlet vatandaş ilişkisi ve Akkuzulu olayı

Türk güçlüdür, zekidir ve adildir. Vatandaşın devletle ilişkisini kamu görevlisi belirler. Dolayısıyla devlete bakışını olumlu ya da olumsuz hale getiren kamu görevlisidir. Milletin huzuru, güvenliği ve devletin işleyişi bakımından, savcılık ve hakimlik de en önemli kamu görevlerindendir.


Paylaşın:
Devlet vatandaş ilişkisi ve Akkuzulu

Savcılar yaptıkları soruşturmalarla, hâkimler verdikleri kararlarla vatandaşa güven vermelidir.

Namık Kemal “Ayrıldık izzet ü ikbal ile Bab-ı Hükümetten” demiştir. Şimdi kim olduğunu hatırlayamadığım bir yazarımız, Namık Kemal’in izzeti ikbal ile ayrıldığı görevini küçümsemiş çok önemli bir görev olmadığı sıradan bir görev olduğu anlamında yazı yazmıştır.

Seneler önce okuduğumda üzülmüştüm. Vatandaşımız devletimizin ne olduğunu kamuda çalışan memurların davranışı ile değerlendirir.

Mardin’de çalışırken Hızır Aleyhisselam’la ilgili bir hikâye dinlemiştim. Abbasiler devrinde ceza evinde çalışan bir gardiyan varmış. Hızır bu gardiyanı sıkça ziyaret eder kendisiyle sohbet edermiş. Gardiyan Hızır Aleyhisselam’ın sohbetinden büyük zevk alır, konuştuğu kişinin de Hızır olduğunu bilirmiş. Emekli olayım gardiyanlığı bırakayım Hızır’la daha çok görüşeyim diye düşünmüş ve emekli olmuş. Emekli olmuş ama Hızır gardiyanı ziyarete gelmez olmuş. Gardiyan Hızır’ın gelmeyişine çok üzülmüş. ”Neden gelmiyor?” diye düşünüp dururmuş.

Bir gün Hızır gardiyanı ziyarete gelir. Gardiyan sevinir. ”Ben daha sık görüşelim diye gardiyanlığı bıraktım sen hiç gelmiyorsun neden?” diye sorar.

Hızır Aleyhisselam; “Ben seni görevin sebebiyle ziyaret ediyordum sen temiz bir insansın cezaevindeki mahkûmlara iyi davranıyordun, onları üzmüyordun, onlardan menfaat sağlamayı düşünmüyordun. Yerine gelenler senin gibi değil, görevini bırakmayacaktın” der, gardiyana veda eder ve bir daha ziyaretine gelmez.

Namık Kemal büyük bir şair ve fikir adamıdır. Yazıları ve şiirleriyle kendisinden sonra gelen nesilleri de etkilemiştir. Bab-ı Ali’de çalışırken de zekâsıyla etrafındakilerin dikkatini çekmiştir. Ağabeyimden Namık Kemal ile ilgili bir hikâye dinlemiştim: Bizim subaylardan biri İstanbul’da Yunanlılarla kavga eder. Subayımızın adı –zannedersem- Rafet’tir. Arkadaşları arasında Deli Rafet lakabıyla tanınmaktadır. Subayımız kuvvetlidir. Vurduğunu devirir. Kimsenin yardımı olmadan 32 Yunanın ağzını burnunu dağıtır. Tek başına 32 Yunanlıyı döver. Yunanlıların gururu incinmiştir. Deli Rafet’in yargılanmasını ve cezalandırılmasını istemektedirler. Bizimkiler mahkemeye gidilirse Deli Rafet’in ceza alacağından emindir. Deli Rafet’in mahkemeye verilmemesi için Yunanlılarla anlaşmak isterler, Yunanlılar ısrarla Deli Rafet’in cezalandırılmasını istemektedirler, ikna edilemezler.

Nihayet akıllarına Namık Kemal’e danışmak gelir. Namık Kemal şöyle der: “Yargılama açık yapılacaktır, dinleyen herkes bir Türk’ün 32 Yunanlıyı tek başına dövdüğünü öğrenecektir. Dinleyenler bunu bütün İstanbul’a anlatacaktır. Bir Türk subayının tek başına 32 Yunanlıyı dövdüğünün duyulması Yunanlıların gururunu kırar. Yunanlılar bunu istemez. Yunanlılara bunu anlatın, dava açılmasını istemekten vaz geçecekler” der. Bizim yetkililer Yunanlılarla Namık Kemal’in dediği gibi konuşurlar. Yunanlılar Deli Rafet’in yargılanmasını istemekten vazgeçerler.

Ben bu olayı ağabeyimden dinlemiştim. Belki böyle bir olay olmamıştır ama ağabeyim bu olayı bir yerde okumuş, bana anlatmıştı, doğru da olabilir. Olmuş ya da olmamış önemli de değildi, Türk’ün gücü ve zekâsını anlatıyordu. Beni de çok etkilemişti.

Bir Türk subayının 32 kişiyi dövmesi abartı gibi gelebilir ama milletimizin içinde böyle kuvvetli adamlar vardır. Yine ağabeyimden dinlemiştim. O da Haydar Paşa Lisesi öğrencisi iken hocasından dinlemiş. Anlatan hocası herhalde Çanakkale Savaşı gazilerindenmiş.

Bizim asker taarruza geçen düşmanı karşılamak için siperden çıkmış, düşmanla süngü savaşı yapmaktadır. İri yarı bir çavuşumuz mangasının önünde savaşmaktadır. Fakat çavuşumuzun süngü kullanması değişiktir. Çavuş, tüfeğini ters çevirmiş, karşısındakilere tüfeğin dipçiğiyle vurmaktadır. Ama nasıl vurmak?

Dipçiği her sallayışında 2 düşman askerini düşürmektedir. Düşmanın taarruzu devam ettirecek gücü kalmaz, siperlerine geri çekilirler. Bizimkiler de siperlerine geri dönmüştür. Kumandan dipçiğiyle dövüşen çavuşa; ”Biz size süngü savaşını böyle mi öğrettik?” diye çıkışır. Çavuş; ”Ne yapayım kumandanım, o kadar kalabalıklar ki, saplamakla bitecek gibi değiller. Bu sebeple dipçiği kullandım” der.

Haydarpaşa Lisesinin Çanakkale gazisi olduğu anlaşılan hocası, konuşmasına; “Çanakkale’de çarpışan başka türlü bir askerdi.” sözleriyle başlamış.

Yazıma başlarken tek başına 32 Yunanlıyı döven subayımızın, süngü savaşında dipçiğini kullanan kahraman çavuşumuzun hikâyesini anlatmayı düşünmüyordum. Yazının akışına kapıldım, bunları da anlattım.

Amacım kamu görevinin önemini anlatmaktır. Vatandaşımız devletin yüzünün kamu görevlileriyle karşılaştıklarında görebilmektedir. Görevlilerin işlemlerinde vatandaşlara karşı davranışlarına göre devleti değerlendirmektedir.

Ankara’nın Çubuk İlçesi Akkuzulu köyünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının bir de devlet vatandaş ilişkisi açısından değerlendirilmesi gerekir.

Cumhuriyet savcılığı ve hâkimlik de kamu görevidir. Hem de çok önemli bir kamu görevidir. Savcılar yaptıkları soruşturmalarla, hâkimler verdikleri kararlarla vatandaşa güven vermelidir. Elbette hâkimler denetimli serbestlik kararı verebilirler. Kanun onlara bu yetkiyi vermiştir. Ancak denetimli serbestlik kararı verilecek olayın iyi değerlendirilmesi gerekir.

Terörist örgüt bir askerimizi şehit etmiştir. Muhalefet lideri, şehidimizin cenazesine gitmiştir. Muhalefet liderinin şehidimizin cenazesine gitmesi teröre karşı verilen savaşta birlik beraberlik mesajıdır. Ancak muhalefet lideri o şehit cenazesinde saldırıya uğramıştır. Saldırının nasıl yapıldığını televizyonlar gösterdi. Saldırganların nasıl gözü dönmüş olduklarını Emniyet Genel Müdürü televizyonda anlattı. Vahim bir olay var. Milletimizi derinden etkileyen bir olaydır. Olayın Ahmet’le Mehmet’in herhangi bir sebepten kavga etmesi gibi değerlendirilmesi ve sanığın denetimli serbestlikle serbest bırakılması yanlıştır.

Yazar

Talat Şalk

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar