Yükleniyor...
Metin Savaş, milliyetçi-Türkçü yazar camiası içinde sıcakkanlı halleri ve bilgisiyle ön saflarda yer alan bir yazardır. 1965 yılı Balıkesir doğumlu olan yazar, beş yaşındayken İstanbul’a yerleşir. Babasının işlerinin bozulmasıyla birlikte lise öğrenimini yarıda keserek ailesiyle yeniden Balıkesir’e döner ve 2012 yılının sonuna kadar bakkal işleterek geçimini sağlar. Bu tarihten sonra kendisini tamamen okumaya ve yazmaya adar. 1995 yılında Türk Edebiyatı Vakfı’nın düzenlediği Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda Ninemin Türküleri adlı kısa öyküsüyle mansiyon ödülünü alarak şimdiye kadar uzanan başarı macerasına atılır. Yedisi roman ve biri inceleme tarzında olmak üzere sekiz kitabı ve onun üzerinde dergide hemen hemen her ay yayınlanan yazılarıyla Metin Savaş aldığı birçok ödülle de kendinden söz ettirmeyi başarır. Çanakkale’de düzenlenen bir konferansında “İlk romanımı yazmaya cesaret edebildiğimde iki bin kitap okumuştum.” dediğinde gençlere çok güzel bir mesaj verdiğini fark ettim. “Okumadan yazamazsınız!” diyordu.
Hüseyin Nihal Atsız üzerine yaptığı okumalar ve yazılarıyla günümüz gençlerine son derece faydası dokunan Metin Savaş, sadece Ruh Adam romanını çalışırken Carl Gustav Jung’dan Franz Kafka’ya, Hilmi Ziya Ülken’den Henri Bergson’a, Mihail Bahtin’den Mircea Eliade’ye kadar birçok yazar ve eserleriyle tanışmak durumunda kalır. Nihal Atsız’ı en son Selim Pusat’la anlayıp kavramaya çalışır. Ruh Adam romanına dair yazdığı Sevda Gibi Bir Gizli Emel adlı eserinde cesur yorumlar yapmaya bu özenli ve titiz çalışması sayesinde imkân bulur.
Metin Savaş’ın Sevda Gibi Bir Gizli Emel – Ruh Adam Üzerine Çözümlemeler adlı kitabının birinci baskısı Tün Yayınlarından 2018 yılı Mart ayında çıkar. Önsöz ve Sonsöz dışında on bir bölümden oluşan kitap 142 sayfadır.
Metin Savaş’ın Ruh Adam romanından ne kadar çok korktuğunu anlattığı bu bölümde yazar, romanı kavramak adına atıldığı maceralardan söz eder. Ruh Adam’ı büyüleyici bulduğunu belirten yazar, onu, Gabriel Garcia Marquez’in büyülü gerçekçiliği ile örtüştürür. Kanonik olarak nitelendirdiği romanda mitik, psikolojik ve postmodern açılımlar olduğundan söz eder. Romanın arka planında hem mitolojik unsurlar hem de Nihal Atsız’ın bizzat kendi hayatının olduğunu belirtir. Metin Savaş, Ruh Adam’ın başkahramanı Selim Pusat ile Nihal Atsız’ın birebir örtüşen birçok yönü olduğunu da keşfeder.
Kurmaca anlatı dallarından biri olan romandan ve her anlatının bir parça kurmaca içermesi gerektiğinden söz eden yazar, tamamlanmış roman olmadığı iddiasıyla karşımıza çıkar. Hayatın ve zamanın paramparça olduğunu ve romanın da doğası gereğince bu parçalanmışlıklar içinde bireyi anlattığını savunur. Ruh Adam’ın mitik bir roman olduğunu ve özgün kurgusunun Türk mitolojisine dayandığını söyler. Nihal Atsız’ın hayatına da yer vererek romanıyla hayatı arasında paralellikler kurar. Ruh Adam romanındaki o kasvetli havaya olabildiğince sinmiş olan bireysel uyumsuzluk isterisinin ardında da Atsız’ın genç yaşındaki dışlanmışlığının bulunduğunu söyler.
Ruh Adam, bir Uygur masalıyla başlar. Sembolik bir anlatı olarak roman kurgusunun arkaik zeminini bu masalın oluşturduğunu belirten yazar, bu bölümde bahsi geçen Uygur masalını romandan ayrı olarak tek başına ele alır. Masaldaki Kamlançu ülkesini, uçsuz bucaksız topraklarıyla Türklerin kadim yurdu olan Orta Asya olarak kabul eden Metin Savaş, bu masalın her yönüyle sembolik olduğunu savunur. Bu sebeple de arka planının tamamen gerçekliğe dayandığını iddia eder. Masaldaki diğer unsurlarında çözümlemesini yaptığı bölüm sayesinde yazar, Ruh Adam için okuyucunun önünü aydınlatır.
Ahmet Bican Ercilasun tarafından Türk edebiyatının ilk postmodern romanı olarak değerlendirilen Ruh Adam’ın enteresan ve gizemli karakterlerden kurulduğunu belirten Metin Savaş, bu romanı arketipler şöleni olarak değerlendirir. Romanın başkahramanı olan Yüzbaşı Selim Pusat’ın hem psikolojik yönüyle hem de kurmaca hayat tecrübesiyle açık şekilde Nihal Atsız’ın roman kurgusu içindeki yansıması olduğunu savunur. Arketiplerin kalanları hakkında da açıklayıcı bilgiler verdiği bölümde yazar, Kafka’nın Dava’sı ve diğer başka eserlerle olan benzerliklerini ve metinlerarasılık tahminlerini sıralar.
Metin Savaş, Ruh Adam romanının bütün milli ve kanonik örgüsüyle birlikte arketipler bağlamında ve beşerî tepkiler, tavırlar ve duygular kapsamında evrensel bir boyuta sahip olduğunu savunur. Otobiyografi yazmak için yola çıkılmasa da her anlatının bireyin kendisinden izler taşımasının kaçınılmaz olduğunu belirtir. Sonrasında da Ruh Adam’da geçen Selim Pusat üzerinden Nihal Atsız’a ulaşan yolları gösterir.
Metin Savaş bu bölümde, analitik psikolojinin kurucusu olan Carl Gustav Jung’un Bilinç ve Bilinçaltının İşlevi adlı eseriyle Selim Pusat’ın hikayesini anlatan Ruh Adam romanını metinlerarasılık yöntemiyle kıyaslama uğraşına girişir.
Metin Savaş, yasak ağacının meyvesi olarak tanımlanan Açığma-Kün ile başladığı bu bölümde yasak ağacın da kozmos olduğunu savunur. Cennetteki yasak ağacın dünyevi yansıması olarak Ruh Adam romanında bu işlevi üstlenen ağacın çam ağacı olduğunu belirten yazar, bu ağacın hayat ağacı mı bilgi ağacı mı olduğunu Türk mitolojisinden yola çıkarak yorumlamaya girişir.
Ruh Adam romanında olan biten her şeyin bir düşe benzediğini savunan Metin Savaş, Carl Gustav Jung’un Bilinç ve Bilinçaltının İşlevi adlı kitabından yola çıkarak Ruh Adam romanı için, “Yazarın uyurken gördüğü bir rüyadır.” çıkarımını yapar.
Metin Savaş, kurgusal bir ortamda kendi iç dünyasının bilinmezliklerine keşif yolculuğu düzenleyerek kendisiyle çarpışıp muhasebeye girişen bir Nihal Atsız’dan söz eder. Ona göre Ruh Adam romanındaki kurgusal metafizik mahkeme hem Mahkeme-i Kübra denen Büyük Mahkeme’dir hem de Nihal Atsız’ın bizzat kendini sorgulayıp yargıladığı vicdanı ve bilinçaltıdır.
Metin Savaş bu bölümde Çamlı Koru ve çam ağacı unsurunun barındırdığı anlamlar üzerinden çam ağacı motifi üzerine bazı aktarımlarda bulunur.
Romanın bariz bir şekilde biyografik bir roman olmadığını; ancak içinde geçen Yüzbaşı Burkay, Yüzbaşı Selim Pusat ve Yüzbaşı Şeref’in birebir Nihal Atsız olmasa da onun iç dünyasının ve gerçek hayatının farklı türden yansımaları olduğunu söyleyen Metin Savaş, bu romanı hem yazarın hem de yazarın kuvvetli aidiyet duygusuyla bağlı olduğu kendi toplumunun buhranlarını sahneleyen bir anlatı şöleni olarak değerlendirir.
Nihal Atsız’ın Ruh Adam adlı romanının neden en tepedeki eseri olduğunu anlatmaya girişen Metin Savaş bu bölümde Nihal Atsız’ın vefatının kırk ikinci yılı nedeniyle de bir değerlendirmede bulunur.
Ruh Adam ile ilgili yazılarından, Ruh Adam’ın ne zor bir roman olduğundan, çözümleme ve yorumlama için dalıp çıktığı bilimsel alanlardan, incelemek durumunda kaldığı yazarlardan ve kendisine karşı çıkacaklar olduğunu bildiğinden söz eden Metin Savaş, gençlere seslenerek bu değerli kitabını noktalar.