Yükleniyor...
Kurucularından olma şerefini taşıdığım Millî Egemenlik Platformu, geçtiğimiz Haziran’da, Amasya Kongresi’nin 105. yıldönümünde “Milletin Azim ve Kararı” başlıklı bir toplantı tertipledi. Toplantının adı, Amasya Tamimi’nden alınmıştı: “Vatanın tamâmiyeti, milletin istiklâli tehlikededir. Hükûmet-i merkeziyemiz İ’tîlâf devletlerinin te’sîr ve murâkabesi altında mahsûr bulunduğundan der’uhde etdiği mes’ûliyetin îcâbâtını îfâ edememekdedir. Bu hâl milletimizi ma’dûm tanıtdırıyor. Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracakdır.”
“Milletin Azim ve Kararı” Bu toplantının adıydı. Tamimdeki bir başka ifade de ilgi çekici. Atatürk, komutanlığının ve devlet adamlığının dışında, bir entelektüel, Türkçeyi çok güzel kullanan bir hatip ve yazardır. Belli kelimeleri dikkatle seçmiş: “ma’dum tanıttırıyor”. Günümüz Türkçesine “yok tanıttırıyor” diye çevirebiliriz. Amasya Valiliği’nin sitesinde “Bu durum, milletimizi adı var, kendi yok durumuna düşürüyor.” diye verilmiş. Bugünkü hâlimiz milletimizi nasıl tanıttırıyor? 105 yıl öncesine hem benziyor hem benzemiyor. Bugün milletimizin, aziz milletimizin, tek milletimizin, kahraman milletimizin övgüsü var ama adı yok. Adı olmayınca da kendisi var mı yok mu tereddüde düşüyoruz. Bu hâl de milleti ma’dum tanıttırmıyor mu?
Platform, 7 Eylülde Sivas Kongresi’nin 105. Yılında, Sivas’ta toplandı ve “Modern Manda ve İşgale Hayır” başlıklı on maddelik bir sonuç bildirisi yayımladı. Sivas Kongresi’nin bildirisi de on maddeydi. Sonuç bildirisini Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun okumuş. Şu bağlantıda bulabilirsiniz. Yazılı metni de sağ olsun Akit gazetesi yayımlamış.
Akit’in kullandığı başlık şöyle: “Milli Egemenlik Platformu’ndan ırkçı bildiri! ‘Ortak vatan’ söylemine karşı çıktılar!” Dinbazların Türk, Türk milleti, Türk Devleti kavramlarına düşmanlığı açıktır ve malumdur. Ancak bu düşmanlığı yaşatırken PKK’nın “ortak vatan” kavramını kullanmalarına ilk kez şahit oluyorum. “Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.“ diyen bildiriyi “Irkçı” bulmuşlar. Muhtemelen “Türk” kelimesinin geçmesindendir. Gazetemizin bazı kadrolu yorumcuları da Türk dendiğinde aynı tepkiyi verir. Kadrolu dedimse, bizim gazetenin kadrosunda değil. Muhtemelen Alman stiftunglarının (vakfının) kadrosundalar.
Ben bu “ırkçı” ithamını asıl anlamında değil, küfür niyetine kullanıldığı kanaatindeyim. Küfür kelimeleri kullansalar başları derde girecek. “Irkçı” dediklerinde böyle bir tehlike doğmadığını düşünüyorlar. O hâlde onlara nasıl karşılık vermek lazım? Şöyle: Misliyle iade ederim!
Evet, “ortak vatan” PKK’nın sloganıdır. Öcalan’ın “Yol Haritası”nın bir ilkesidir. Onlar ortak vatanı niçin kullanırlar ve biz niçin reddederiz? Çünkü “ortak” birden fazla kimlik demektir. Türkiye Türklerin değildir. Sık sık söylendiği gibi birçok “ırkın” tesadüfen bir arada bulunduğu, Dubai Havaalanı transit salonu gibi bir yerdir. Siyasi ümmetçiler de bu anlayışın “yoldaşı”dır. Dinbazlar millet kavramını bilmezler. Anlamazlar. Milleti ırk sanırlar. Kavim sanırlar. Muhakkak ki asıl ırkçı düşünce budur. Bir kısmı bunu kasten yapıyor. Bir kısmı da dediğim gibi cehaletten: Millet denilen ve bugün dünyada devletlerin dayanağı olan toplum birimini anlamadıklarından, kavrayamadıklarından.
Peki, “Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.”ı ırkçı buldunuz. Ne yapacağız? O hâlde vatandaşlarımızı ırklara ve mezheplere ayrıştıracağız. Her “ırk”a muhtariyet tanıyacağız. (PKK’cada buna demokrasi deniyor.) Her ırkın başında o ırktan bir lider olacak. Böylece “ortak vatan”da paşa paşa oturacağız.
İyi de bu ortak vatana hâlâ “Türkiye” mi diyeceğiz? Nihayet bu ortak vatanın sınırları niçin bugünkü gibi olacak? Bunun bir mantığı var mı? Her “ırk” kendi sınırları içinde yaşasa daha iyi olmaz mı? İsterseniz ABD’ye bir soralım. Ülkeyi bölüp petrolü de garantiye aldıktan sonra Irak’tan askerlerini çekiyormuş ama bölgeyi bütün bütün terk etmediler. Hâlen Suriye’de “ortak vatan” kurmakla meşguller. Irak’taki ortak vatanı başarıyla böldüler. Suriye’de de o yolda emin adımlarla yürüyorlar. Suriye’deki işlerini bitirip ayrılmadan elimizi çabuk tutup rica etsek “ortak vatan” tesisinde bize de yardımcı olsalar. Mesela, Irak anayasasını ve ortak parçaların anayasasını yapmışlardı. Bizim de halkımız, canhıraş şekilde “Yeni anayasa isteriz! Yeni anayasa olmazsa yaşayamayız!” diye bağırıp duruyor ya. Yeni anayasamız yazılırken tecrübelerinden bizi de yararlandırsalar.
Sahi tek bir anayasa yeter mi? Her ırka ayrı anayasa daha uygun değil midir? Irak’ta öyle. Bizim ne eksiğimiz var?