24.05.2025

Köyüme Niye Dokundun? – IV (Köylerin Mahalle Olmasının Değerlendirilmesi)

Türklerde köy anlayışı, göçebe yaşamdan yerleşik hayata geçişle birlikte şekillenmiş ve tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel değişimlere paralel olarak gelişim göstermiştir.


Ülkemizin En Eski Köyü

Neolitik Dönem (Cilalı Taş veya Taş Devri’nin Avrupa, Asya ve Afrika’daki son bölümü olan arkeolojik bir dönemdir) denildiğinde, üç önemli yerleşim var ülkemizde. Çayönü, Çatalhöyük ve Aşıklı Höyük. Bunlardan Aşıklı Höyük, Orta Anadolu’nun bilinen en eski köyü. Aksaray’ın Gülağaç ilçesinde, Kapadokya ve çevresine şeklini veren üç volkandan biri olan Hasan Dağı ile Melendiz Çayı arasında bulunan yerleşim, günümüzden 10 bin 500 yıl önce bin yıldan fazla süren bir yaşamdan izler barındırmakta. Bu bin yıl süresince Aşıklı’da yaşayanlar yerleşik yaşama geçiş, bitki ve hayvanların evcilleştirilmesi, çukur evlerden dörtgen planlı evlere geçiş, mimaride kerpiç kullanımı gibi insanlık tarihini kökten şekillendirecek bir değişimi aşama aşama yaşamışlar. Bereketli Hilal içinde yer alan aynı dönem yerleşimler birbirleri ile etkileşim içindeyken, Aşıklı tüm bu değişimi tek başına bir etkileşim olmaksızın sürdürmüş.

“Kerpiç evleri, mahalle yapısı, atalık buğdayı, arpası, ocağı, tandırı, hasır sepetiyle Anadolu tarihini ve maddi kültürünün kökenlerini anlamak için bulunmaz bir örnek esasında.” (Cüneyt Sadıç)

Bazı kaynaklar ise, Diyarbakır Ergani ilçesi sınırları içerisindeki Çayönü’nü en eski köy olarak belirtir. (Haber7)

Türklerde Köy Anlayışının Tarihçesi

Türklerde köy anlayışı, toplumun tarih boyunca gelişen sosyo-ekonomik yapısıyla yakından ilişkilidir. Türkler, İslamiyet öncesinde göçebe bir hayat sürmekle birlikte, yerleşik hayata dair bazı unsurları da barındırmışlardır. Özellikle Orta Asya bozkırlarında tarım ve hayvancılık yapan Türk toplulukları, mevsimsel göçler sırasında belirli alanlarda uzun süreli konaklama alanları oluşturmuşlardır. Bu alanlar, köy benzeri yerleşimlerin ilk adımları olarak değerlendirilebilir.

İslamiyet Öncesi Dönem: Göçebe yaşam tarzı, Türklerde daha çok oba veya oymak denilen küçük topluluklarla özdeşleşmiştir. Bu topluluklar genellikle hayvancılıkla uğraşıyor ve belli bir düzen içinde hareket ediyorlardı. Yerleşik hayata geçiş sınırlı olsa da, sulak ve verimli topraklarda tarım yapabilmek için geçici yerleşimler oluşturulmuştur. Bu geçici yerleşimler, köy kavramının başlangıcı olarak kabul edilebilir.

İslamiyet Sonrası Dönem: Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle birlikte yerleşik yaşam biçimi daha yaygın hale gelmiştir. Tarım ve ziraat teşvik edilmiş, cami ve medrese gibi sosyal yapılar köylerin merkezinde yer almıştır. Anadolu’ya göç eden Türkler, fethedilen bölgelerde köyler kurmuş, genellikle bu yerleşimler tarım ve hayvancılık ekseninde gelişmiştir. Bu dönemde köyler, cami, çeşme, hamam gibi ortak kullanım alanlarına sahip, tarımsal üretimin yapıldığı küçük yerleşim birimleri olarak şekillenmiştir.

Osmanlı Dönemi: Osmanlı İmparatorluğu döneminde köyler, devletin üretim ve vergi toplama sisteminin temelini oluşturmuştur. Köyler, “tımarlı sipahi” sisteminin bir parçası olarak, devlete vergi veren ve üretim yapan yerleşim birimleri haline gelmiştir. Köylerde ziraat, hayvancılık ve bazı el sanatları faaliyetleri yoğun olarak yapılırdı. Köyler genellikle mahalle adı verilen birimlere ayrılır, bu birimler ise sosyal ve ekonomik dayanışma esasına göre örgütlenirdi.

Cumhuriyet Dönemi: Cumhuriyet’in ilanından sonra köyler, modernleşme ve kalkınma politikalarının önemli bir hedefi olmuştur. 1924’te çıkarılan Köy Kanunu ile köylerin yönetimi düzenlenmiş, muhtarlık sistemi kurulmuştur. Eğitim, sağlık ve altyapı alanında yapılan reformlarla köylerin yaşam standartları yükseltilmeye çalışılmıştır. Köy Enstitüleri gibi projeler, köy halkının eğitilmesi ve kalkındırılmasında etkili olmuştur.

Sonuç olarak, Türklerde köy anlayışı, göçebe yaşamdan yerleşik hayata geçişle birlikte şekillenmiş ve tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel değişimlere paralel olarak gelişim göstermiştir.

Yerleşme Coğrafyası

Yerleşme coğrafyası, yerleşmelerin oluşumu, gelişimi, kökenleri, geçirdiği değişimleri, fonksiyonlarını ve dağılışlarını inceleyen beşerî coğrafya dalıdır. Yerleşim coğrafyası, mesken ve yerleşim birimlerinin doğal ve beşerî çevre ile ilgisini araştırır.

Hayata avcı-toplayıcı göçebe olarak başlayan insan, kurak iklim bölgelerinde, nehir boylarında yerleşmeye başlamıştır. Bu alanlar daha kolay yiyecek ve su temin edilebilmesi nedeniyle seçilmiştir. Zamanla mesken olarak mağara, ağaç kovuğu gibi yerler yerine kulübeler yapılmaya başlanmıştır. M.Ö. 10 bin yıldan (Neolitik çağ) itibaren ekim-dikim ve hayvancılığa başlanmış olması yerleşik hayatın başlamasını zorunlu kıldı. İlk köyler bu şekilde ortaya çıktı. Kalkolitik çağla beraber madenler işlenmeye başlandı. Köyler büyüdü; etrafı surlarla çevrildi, şehirler oluşmaya başladı.

Yerleşmelerin Sınıflandırılması

A-Kırsal yerleşmeler

Nüfusu 20 binin altında olan, halkın geçim tarzı tarım ve hayvancılığa dayalı olan yerleşmelerdir. Kırsal-kentsel yerleşmelerin ayrımında yakın zamana kadar 10 bin nüfus sınır kabul edilmekteydi. 10 binden fazla nüfusa sahip 288 yerleşimde 28 kategoride yapılan araştırmaya göre göre kent nüfus sınırı 20 bine yükseltilmiştir.

Köy

Nüfus miktarı 2000’den az olan, tarım ve hayvancılıkla geçinen, iş bölümünün gelişmediği, muhtar ve ihtiyar heyetinin yönettiği en küçük yerleşim birimidir. Köylerin, cami, mera, baltalık orman, köy evi gibi ortak malları vardır.

1924 yılında çıkarılan Köy Kanununda sınır iki bin olarak kabul edilmesine rağmen, günümüzde beş bin nüfus sınırını kabul etmek daha doğrudur. Çünkü 2004 yılında yeni çıkarılan Belediye Kanununda, belediye kurulması için gereken nüfus beş bin olarak kabul edilmiştir.

Dağınık Köyler: Arazinin eğimli ve parçalı, suyun bol olduğu yerlerde, insanlar evlerini kendi arazilerine yaparlar. Ulaşımın zor olduğu bu coğrafyalarda tarlaya gidiş-geliş sırasında zaman kaybına uğramamak temel amaçtır. Su gibi temel ihtiyacın varlığı dağınık yerleşmeyi kolaylaştırır. Doğu Karadeniz kırsalında dağınık yerleşme görülür.

Toplu Köyler: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşmelerdir. Suyun kısıtlı olduğu, arazinin düz olduğu yerlerde görülür. Suyun bol bulunduğu arazilerde arazi düz ise toplu yerleşmeler görülür. Sebebi insanların sosyolojik ihtiyaçlarıdır. Orta Karadeniz veya ovadaki Ege köyleri buna örnektir.

Geçici Köy altı Yerleşmeleri (yayla, ağıl, kom ve oba): Yılın bir döneminde (çoğunlukla yazın) kullanılan yerleşmelerdir. Yerleşmeler, idari açıdan köye bağlı, fakat köyün biraz dışarısında, bir veya birkaç evin oluşturduğu yerleşim yapısıdır.

Yayla: Yazın hayvanları otlatmak ve tarım yapmak amacıyla çıkılan, yüksek platolardaki yerleşmelerdir.

Ağıl: Köyün dışında küçükbaş hayvan sürülerinin barınması için hayvan sahipleri tarafından kurulan yerleşmelerdir.

Kom: Çoğunlukla Doğu Anadolu’da hayvancılığa bağlı oluşan yerleşmelerdir. Komlarda genellikle taştan yapılmış basit evler ile bunların kenar ve çevresinde ağıllar yer alır.

Oba: Göçebe hayvancılığa bağlı, çadırlardan oluşan yerleşmedir.-

Devamlı Köy altı Yerleşmeleri

Mahalle: Köy merkezine uzakta bir grup evin oluşturduğu yapıdır. İdari açıdan köy muhtarlığına bağlıdır. Türkiye’nin batı bölgelerinde yaygındır.

Divan: Tek başına muhtarlık köy olamayacak kadar küçük birkaç mahallenin birleştirilerek köy oluşturmasıdır. Batı Karadeniz’de görülür.

Mezra: Köyün merkezinin uzağında genellikle tarım, bazen de hayvancılığın yapıldığı, Türkiye’nin doğu yarısında görülen yerleşme türüdür.

Çiftlik: Batı bölgelerimizde yaygındır. Köyün dışında, bir veya birkaç ev, ambar, ahır ve tarlalardan oluşur.

Bucak

Bucak (nahiye) coğrafi, ekonomik, güvenlik ve mahalli hizmet bakımından aralarında ilişki bulunan kasaba ve köylerden meydana gelen, ilçeden küçük idare birimidir. 1970’li yıllardan sonra emekli olan bucak müdürlerinin yerine yenileri atanmamaktadır. İşlevi kalmamasına rağmen, hukuken geçerliliği 2014 yılına kadar devam etmekte ve TÜİK bu yıla kadar yayımladığı verilerde bucaklardan bahsetmekteydi.

Belde (Kasaba)

Belediye teşkilatının kurulduğu köy ile şehir arası büyüklüğe sahip yerleşim birimleridir. Nüfusları 2 bin ile 20 bin arasındadır. Tarım ve hayvancılığın yanında, küçük işyerleri (tamirci, demirci, vb.) bulunur. Çoğunda çevre köylerin ihtiyacının karşılandığı çarşı, sağlık ocağı bulunur, haftalık pazar kurulur.

B-Şehirler

Şehirler, nüfusu 20 binden fazla, halkın çoğunluğunun tarım dışı işlerde (hizmet, ticaret, yönetim ve sanayi) çalıştığı yerleşmelerdir. Şehirler değişik şekillerde sınıflandırılmaktadır.

Büyüklüklerine göre şehirler

Küçük şehirler: 20 bin – 100 bin nüfusa sahip şehirler.

Büyük şehirler: 100 bin – 1 milyon arası nüfusa sahip şehirler.

Metropolitan (metropol) kentler: 1 milyon ile 10 milyon arası nüfusa sahip şehirler.

Megakent: 10 milyondan fazla nüfusa sahip şehirler.

2014 yılı Nisan ayı ile birlikte, köyler aynı adla mahalleye, beldeler de beldenin adıyla tek mahalle olarak köyler gibi ilçeye bağlı mahallelere dönüştürülmüştür. (Vikipedi)

Yazar

Mustafa Korçak

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar