03.12.2024

Popüler kültür ve siyasal büyücülük

Çevresini veya izleyicilerini gerçekte olmadıkları birtakım kimlikler yoluyla yanıltan yanılsatıcıların sayısı sürekli artıyor. Buradaki kritik soru, siyaset, reklam, cemaat ve medya dünyası olmak üzere, hayatın her alanındaki günümüz çağdaş büyücülere niçin bu kadar ilgi ve kabulleniş sürüyor?


Postmodern çağda, aslında birçok görünürlük, gerçeği değil, gerçeğin farklı yanılsamasını (illüzyon) yansıtıyor. Bu yanılsamalar, düşünme yetisini ve iradesini kullanmayan kişi ve toplulukların zihinlerini teslim alıyor.  Çarşıda, pazarda, kürsüde, ekranda ve sosyal medyada, çoğunlukla etkili iletişim teknikleri kullanılarak gerçeğin üzeri örtülüyor. Gerçek hayatta karşılığı olmayan sözler ve davranış örüntüleri çoğaldıkça gerçeklik üzerindeki kalın örtü biraz daha kalınlaşıyor.

Modernleşme uyumsuzluğu olarak popüler kültür

Modernleşme hareketinin, teknolojide, ekonomide ve hayatın birçok yönünde yarattığı değişim, yalnızca çıktığı kültür ortamlarını değil hemen bütün dünya kültürlerini etkiliyor. Modernleşmenin bilimsel mantığını anlamayan ya da karşı çıkan toplum kültürleri, değişim sorunları yaşıyor ama uygun ve alternatif çözümler üretemiyor.

Modern eğitimde yetersiz olan toplumlarda, aslında yeniyi temsil eden ‘modernlik’ düşüncesi ile eskiyi muhafaza etmeye çalışan ‘gelenekçi’ anlayışlar arasında kıyasıya bir çekişme yaşanıyor. ‘Modernlik’, ‘gelenekçi’ anlayışlar tarafından çeldirildiğinde asıl maksadından uzaklaşıp kısmen toplumsal değerlere sırt çeviriyor.  ‘Gelenekçi’ anlayışlar da modernliğin baskısı ile giderek ‘geleneksel değer’ olmaktan çıkıp giderek fanatikleşiyor. Bu iki ayrı yaşam biçiminin kültürel çarpışması sonrasında, ‘modernlik’ modern kalamadığı gibi, ‘gelenekçi’ anlayışlar da kendi özüne ve toplumsal değerlere yabancılaşıyor. Zıtlaşma ve kutuplaşma sonucunda, her iki anlayışın kültür öğeleri de yozlaşıyor ve ortaya olumsuz anlamda melez bir kültür çıkıyor. Bu melez kültür, etkili olduğu kişilerin zihninde farklı derecelerde parçalanmaya yol açıyor.

Genelde popüler kültür adı verilen bu melez kültüre, ülkemiz bağlamında ‘arabesk’ kültür de deniliyor. Bu tanımlama, kavramın doğuş aşamasında Arap müziği etkisi de göz önüne alındığında, son yıllarda ülkemizde dindarlık görüntüsü altında estirilen Arap milliyetçiliği rüzgarıyla da örtüşüyor. Sonuçta, geniş bir kesim, düşünmek ve anlamak yerine yalnızca gösterilene inanmaya yatkın arabesk kültürün etkisi altında yaşıyor.

Popüler kültürün köksüzlüğü

Popüler kültür, hem akıl ve bilime dayalı nitelikli bilgilerden hem de geçmiş deneyimlere dayanan geleneksel kültür öğelerinden kopuktur. Popüler kültür, belirli bir mantığa ve değere dayanmayan köksüz kültür öğelerinden oluşur. En çok gösterilen görüntüler ve söylenen sözler, zihinsel bir işleme tabi tutulmadan ‘aynen’ tekrarlanır. Düşünmeye ve aklı kullanmaya gerek görmeden birçok şey ‘akışına’ bırakılır. Arabesk kültür taşıyıcısı kişiler, kanıtlanma ve doğrulanma ihtiyacı olan konulardan hızla uzaklaşarak, haksız da olsa ‘arkası güçlü’ olanların ve sesi çok çıkanların büyüsüne kapılır.

Popüler kültür ve zihin bütünlüğünün kaybı

Popüler kültür gölgesi altında, aslında çoğu siyasi tutum ve ideolojiler, kendi tabanlarına karşı aynı tarzda büyülü bir iletişim dili kullanıyor. Yaygın bir popüler kültür taşıyıcısı olununca, dindarlık, milliyetçilik ve ulusçuluk gibi tutumlar, çoğunlukla söylem ve simgeler üzerinden sunuluyor. Bu siyasal tutumların ve tercihlerin eylem ve davranışları, olunduğu iddia edilen tavır ve hareketlerin çoğunlukla anlam dünyasını temsil etmiyor. Bu siyasal görüşlerin yönetici kadroları ile bilinçli taraftarların değer yargıları arasında, neredeyse karşıt düşünceler kadar farklılık oluyor. Popüler kültür etkisi altında olan taraftarlar ise olanların öncesini ve sonrasını düşünmeden yalnızca ‘anlık’ inanıyor.

Popüler kültürün yarattığı zihin parçalanması, yaşanmakta olan olayların neden ve sonuçları arasındaki bağıntıyı algılamayı büyük ölçüde engelliyor. Söz gelimi, günümüzün en şaşırtıcı zihin parçalanması, sözde dindarlık iddiasında bulunan kesimler arasında yaşanıyor. Bunlardan bir kısmı, küresel sömürgeciliğin bölgesel müdahale aleti gibi işlev görürken, bir kısmı da dinin temel ilkeleri ve ahlaki dokusunu atlayarak, yalnızca söylem ve simgeler üzerinden dindarlık taslıyor. Aynı şekilde, sözde milliyetçilik iddiasında bulunan toplulukların bir kısmı, söylemlerinde düşünce temeli olarak ‘millet’ olgusunu kabullendiğini belirtmekle birlikte; küresel sömürgeciliğin Orta Doğu politikası kapsamında ‘ümmeti’ esas alan siyasal islamcı kimlik ile aynı kulvarda bulunuyor. Cumhuriyetin kurucu partisi olup millî bütünlüğün güvencesi olması gereken siyasi anlayış, özellikle son yıllarda küresel sömürgeciliğin bölücü görüşlerine yanaşmaya çalışıyor.

Bunca açık tutarsızlık ve çelişkiler ile paramparça olmuş siyasal düşüncelere rağmen, siyasetçiler kendilerine çok kolay alıcı kitle ya da topluluklar buluyor. Egemen siyaset dünyası, büyük yalanların, çarpıtmaların ve gerçek dışılığın büyülü havası içinde yol almaya devam ediyor.

Siyasal büyücülük

İnsan zihninin ve anlama kapasitesinin henüz yeterli olmadığı ilk çağlarda, insanların belirsizlikleri giderme ve bilgilenme çabalarında büyücü ataların oldukça etkili olduğu söylenir. Kabile büyücüleri, doğa ve toplumsal olaylar karşısında herhangi bir neden-sonuç ilişkisi kurma gereği duymazdı. İnsan zihninin yeterince gelişmediği o çağlarda, insanlar güçlü anlatıcıların her anlatısına, çoğunlukla hiçbir sorgulamaya gerek kalmaksızın inanırlardı. İzleyicilerin her anlatılanı doğru saymalarından dolayı büyücüler, anlatılarına biraz zeka kırıntısı katma ihtiyacı bile duymazlardı.

Günümüzde de belirli bir mantıki gerekçe ve varsayıma dayanmadan sürekli tekrarlanan söylemler ve anlatılar oldukça fazladır. Bunlarla ilgili eylemlerin tutarsızlık ve çelişkilerine rağmen, epeyce bir insan topluluğunun bunlara kolayca inandıkları görülüyor.

Niçin siyasal büyücülük bu kadar çekici?

Çevresini veya izleyicilerini gerçekte olmadıkları birtakım kimlikler yoluyla yanıltan yanılsatıcıların sayısı her geçen gün artıyor.  Buradaki kritik soru, başta siyaset, reklam, cemaat ve medya dünyası olmak üzere, hayatın her alanındaki günümüz çağdaş büyücülere niçin bu kadar ilgi ve kabulleniş sürüyor? Siyasal kültürde yaşanan bu tutarsızlık ve çelişkilere rağmen, taraftarların çoğu niçin belirli bir mantık arayışına sahip olamıyor? Aslında, basit bir akıl yürütme yöntemiyle; söylenen ile yapılan, gösterilen ile olmakta olan karşılaştırılsa, ortada çok ciddi bir yanılsama olduğu açık ve seçik bir biçimde anlaşılır.

Geniş kitleler, zamanın ruhuna uygun akılcı bilgi sistemine yeterince sahip olamıyor. Popüler kültürün temel özelliği olarak düşünme yeteneğinin aşındırılması, bu yanılsatıcı iletişimlere karşı kişi ve toplulukları tamamen propagandanın tutsağı hâline getiriyor. Eskiden kalan bilgi birikimleri ve davranış kalıpları, günümüzün bilgi temelli hızlı değişimlerine ve yönetim süreçlerine uyum sağlamaya yetmiyor. Akıl ve bilim temelli bilgi sisteminden yoksun olan siyasi taraftarlar, alışılmış eski bakış açılarını ve algılarını değiştiremiyor. Kasıtlı izlenen yüksek enflasyon ve yoksullaştırma politikaları yanında, depremden teröre kadar geniş yelpazede yaşanan krizler kitleleri çaresizlik içinde bunaltıyor.

Düşünmeden ve sorgulamadan yaşama kolaycılığına ve zihin tembelliğine alıştırılmış Türk Milleti, normal şartlarda asla kabul etmeyeceği küresel sömürgeciliğin karanlık dehlizlerine sürükleniyor.

Bu noktada, bağımlı siyasal tutumların büyüsünden kurtulmanın en etkili çaresi, akıl ve bilimin öncülüğünde nitelikli bilgilerin desteği ile Türk hâkimiyet bilincinin yeniden inşasıdır.

Yazar

Feyzullah Eroğlu

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

1 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar