19.04.2024

Türk Şamanizmi’nde kurban sunma ritüelleri

Türk şamanizminde kurban sunma ritüellerinin İslamiyet ile benzerlik gösterir. Ve din adamı olan şaman, İslamiyetteki din adamları gibi aydınlatıcı, Tanrı’ya ulaşmanın yollarını öğreten durumundadır... Mahmut Esad Kıraç'dan ilgi çekici bir yazı.


Giriş

Stricto sensu (dar anlamda) şamanizm tipik olarak Sibirya ve Orta Asya’ya özgü bir dinsel olgudur. Terimi bile, Rusça aracılığıyla, Tunguzca “şaman” sözcüğünden gelir. Asya’nın ortalarında ve kuzeyinde konuşulan öteki dillerde buna karşılık olan terimler şöyledir: Yakutça ojun, Moğolca büga, bögii (buge, bü) ve udagan (karş. Buryatça ııdayan, Yakutça udoyan: “kadınşaman”), Türkçe-Tatarca kam (Altayca kam, gam, Moğolca karni, vb.). Tunguzca terim Pali dilindeki samana sözcüğüyle açıklanmaya çalışılmıştır.[1]

Şaman sözcüğünün yazılı geçmişinin en azından Ortaçağ’a kadar uzandığını biliyoruz. MS. 6.yüzyılda kaleme alınmış olan Çin’in Wei Sülalesi tarihi, göçebe akınlarından sonra şekillenen Hindistan hakkında bilgi verir. Burada bir Budist rahip için ‘’şamen’’ sıfatı kullanılmıştır. Sözcüğün yazılı kayıtlara geçmiş en eski örneklerinden biri de ünlü İslam bilgini Biruni’ye aittir. Biruni miladi 1000 yılında yazdığı El-Âsâr’il Bâkiye an’il Kuruni’i Hâliye (Geçmiş Yüzyıllarda Kalan işler) adlı ansiklopedik eserinde şaman sözcüğüne de yer verir:

Şeriatlar meydana gelmeden ve Budasif ortaya çıkmadan evvel yeryüzünün doğusunda yaşayan insanlar şamaniyyun idiler. Bunlar putperesttiler. Kalıntıları bugün Hindistan’da, Çin’de, Tuguzguz ülkesinde bulunmaktadır. Horasan halkı bunlara ‘’şamanan’’ derler. Bunlar zamanın sonsuzluğuna, ruhların göçüne, dünyanın sonsuz bir boşlukta düşmekte olduğuna inanırlar

Görüldüğü gibi Biruni bundan 1000 yıl önce Tuguzguz ülkesinden ve orada yaşayan şamanlardan haberdardır. Üstelik bu insanlara, Asya’nın güneyindeki Müslümanların bile şaman ismiyle hitap ettiklerini belirtir ki bu şaman sözcüğünün yaygınlığını göstermesi açısından oldukça önemlidir.[2]

Şamanizmde kurban ritüelleri

Şamanizm’de kurbanlar, kanlı kurban ve kansız kurban olmak üzere iki çeşittir. Kansız kurbanların en önemlisi saçı’dır. Saçı tanrılar ve ruhlar için yapılan bir tür libasyondur. Klasik Şamanizm’de yer alan başlıca saçı’lar şunlardır:

  • Kımız: Ekşitilmiş sütten yapılan bir içki. Ayılga denilen özel bir aletle yapılan kımız, kaşıkla veya bir ot demeti kımıza batırılarak saçılır.
  • İlk süt: İnek, kısrak ve keçilerden alınan ilkbaharın ilk sütü tıpkı kımız gibi saçı yapılır.
  • Saba: Kayın ağacının kabuğundan yapılmış bir kap ve bu kapla sunulan özel içkinin adıdır.
  • Potko: Su, arpa unu ve süt karışımından yapılan bulamaç kıvamında içki.

Saba ve potko için kullanılacak arpa, gözlerden uzakta temiz bir yere ekilir. Bu arpadan elde edilen ürünler normal yemeklerde kullanılmaz, hatta kurban törenlerine kadar mecbur kalmadıkça ona dokunmak bile yasaktır. Saba ve potko mayalanma durumlarına göre alkollü veya alkolsüz olabilirler.[3]

Kanlı kurbanlardan ise hayvanların kurban edilmesi anlaşılmalıdır. Başta at olmak üzere bazı hayvanları öldürüp Tanrı’ya sundular. Altay Dağları civarında yaşayan Türkler Göktanrı’ya beyaz, Toprakana’ya kahve ya da koyu renkli hayvanlar sundular.[4]

Rouxs’un da belirttiği üzere Türkler, gök ve göğün kutsallığında kendini gösteren diğer ruhlar için kurban verirken kurbanlık hayvanın bir damla kanının yere akmamasına büyük özen gösterirlerdi.[5]

İnsanlar kaderlerini belirleyen Tanrı’dan bir şey istiyorlar, karşılığında başka bir şey vermek uygun düşer; şamanlar Tanrı’ya yönelik kurbanı bu şekilde açıklıyorlardı. Özellikle av ile ilgili şans için Tanrı’dan kurbanla yardım dilemek ya da Tanrı’ya kurbanla teşekkür etmek ve av sırasında öldürülen hayvanın yeniden dünyaya gelişini garantilemek gerekiyordu. Bu nedenle kaynatılmış eti üzerinden sıyırdıktan sonra kemikleri anatomik bir hassasiyetle üst üste koyuyorlardı. Hayvanın derisinin güçlü ve uzun sırıkların üzerine konmasının nedeni de hayvanın ruhunun bu sayede göğe daha kolay yükseleceğine inanılmasıydı. Kısaca Sibirya halklarının hayvan kurbanları sadece Tanrı’nın iyi niyetinin sağlanması değil aynı zamanda dengenin, doğal fonksiyonların devamının garantilenmesiydi. [6]

Bunun dışında da birtakım sebepler mevcuttur. Örneğin Şamanist Türkler, kötü ruhların etkisiyle insanların huzurlarının bozulduğuna veya bozulabileceğine inanmaktadır. Huzurun yeniden sağlanabilmesi için ise; tanrılara ve ruhlara kurban sunmaları gerekmektedir. Kurbanlar, tanrı ve ruhlarla bağlantının sağlanabileceği üç dünyanın çeşitli kutsal mekânlarına bırakılırdı.[7]

Aslında kurban sunmak, şamanların temel görevlerinden biri gibi görünmüyor. K.Donner bu konuda şöyle der: ‘’Belli zamanlarda su, orman ve aile tanrılarına sunulacak kurbanlar onun görev ve yetkileri arasında değildir.’’ Fakat bu durum şamanların kesinlikle kurban törenlerine katılmadığı veya kurban sunmadıkları anlamına gelmez. Örneğin İrtiş bölgesindeki şamanlar hem törenlere katılır hem kurbanı kesme görevini üstlenirler. Kurban törenlerinde şamanların bulunması gibi bir zorunluluk yoktur. Bir şaman kurban töreninde yer alıyorsa bile onun asıl görevi kurbanı kesmek değil, kurban edilen hayvanın ruhunu gökyüzüne veya yeraltına taşımaktır.[8]

Kurban sunma ritüeli ve ülgen

Şamanların katılımında ve yönetiminde Ülgen için yapılan kurban merasimleri tıpkı üç yılda bir defa yaz ayında kutsal bilinen dağın başında yapılan Gök Tanrı kurban merasimiyle aynıdır. Tek fark Gök Tanrı’ya kurban sunma ritüeline Şamanın katılmamasıdır. Çok büyük bir olasılıkla Şamanlar Ülgen’e sunulan kurban merasimlerini, katılmadıkları, ancak Şamanlık sanatına başlamadan önce gördükleri Gök Tanrı kurban merasimlerinden örnek alarak oluşturmuşlardır.[9]

Ülgen şerefine düzenlenen kurban töreni iki veya üç gün sürer. Şaman, ikinci gün ‘’Alas,alas’’diyerek duasına başlar. A.Kalaçev’in Telengitlerden derlediği ancak orijinalini değil, yalnız Rusça tercümesini yayımladığı Şaman duasında Bay Ülgen bütün yönleriyle takdim edilir:

Ey büyük atamız Ülgen

Sen sırlı papağında

Üç renkli şerit taşırsın

Senin tahtına üç merdiven çıkar

Sen binmek için atları yarattın

Sen dünyayı barışla süsledin

Sen toprağa sonsuzluk verdin

Oradan hiç vakit kötülük gelmez

Oradan hiçbir ses gelmez

Sen yeri güvenli bir yerde yaptın

Sen insanın güzel kalbini yarattın

Üç renkli papağıyla süslü atamız Bay Ülgen

Kurban sunarak sana sığınırız

Akılla yükseliriz.[10]

Kurban edilen hayvan çizginin üzerinde Tanrı’ya doğru ilerlemeye başlar. Sunaktan başlayan çizgi önce ulu kayın ağacına ulaşır. Ulu kayın, Sibirya Şamanizminde kökleriyle yeraltını gövdesiyle yeryüzünü, tepesiyle gökyüzünü birbirine bağlayan bir köprüdür. Kayın ağacından gökyüzüne doğru yükselmeye başlayan şamanın önünde dokuz küçük çentik atılmıştır. Çünkü eski Altay inançlarında göğün 9 kat olduğu düşünülürdü.[11]

Şamanın kurbanı Ülgen’e ulaştırmasına yardımcı olan Ülgen’in yardımcıları da vardır. Kurban merasiminde Şamana yardımda bulunan Ülgen’in bilinen ve bilinmeyen yardımcı ruhlarını şöyle sıralamak mümkündür:

1-Yayık: İnsanlarla Ülgen arasında aracılık yapar.

2- Suyla: İnsanları korur ve yerde bulunur.

3- Karlık: Suyla’nın arkadaşıdır görevleri onunkiyle aynıdır.

4-Utkuçı: Kurban getiren Şamanı Temir Kazık’ın yanında karşılamakla görevlidir.

5-Kızagan: Ülgen’in hizmetinde bulunur.

6-Mergen: Ülgen’in hizmetinde bulunur.[12]

Sonuç ve değerlendirme

Türk şamanizminde kurban sunma ritüellerinin yer yer İslamiyet ile paralel olduğunu görmekteyiz. Aynı zamanda dengesini doğayla iç içe kurmuş olan ve ekosistem ile metafizik güçleri bir arada besleyen Şamanizmin son derece çevreci bir inanç sistemi olduğunu vurgulamamız gerekmektedir.

Aktarmış olduğumuz her bir ritüelde yalnızca folklorik unsurlar değil birçok alanla iç içe geçmiş uygulamalar bulunmaktadır. Bu da gösteriyor ki Şamanizm birçok sistemi ve düşünceyi bünyesinde barındıran döneminin insanına da bunlar ışığında yeri gelip aracı olan, ya da şifacı olan gibi birçok göreviyle toplumunun önünde bulunmaktadır.

Din adamı olan şaman, İslamiyetteki din adamı ile paralellik göstermektedir. Aydınlatıcı, öğretici ve Tanrı’ya ulaşmanın yollarını öğreterek ulaştırıcı bir görev üstlenmektedir.

Kaynakça

Bayat, Fuzuli,(2007), Türk Mitolojik Sistemi, İstanbul: Ötüken Neşriyat,

Hoppal, Mihaly(2012), Avrasya’da Şamanlar(çev. Bülent Bayram- H.Ş.Çağatay Çapraz), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,

ROUX,J.P.,Eski Çağ ve Orta Çağda Altay Türklerinde Ölüm, (çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul, Kabalcı Yayınları

Çirkin,Sergen(2019), Güney Sibirya Arkeolojisi ve Şamanizm, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,

Eliade, Mircea(2006), Şamanizm (Çev.İsmet Birkan), Ankara: İmge Kitabevi Yayınları,

 

  • Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Yüksek Lisans Öğrencisi esadk.ekr@gmail.com

[1] Eliade, Mircea(2006), Şamanizm (Çev.İsmet Birkan), Ankara: İmge Kitabevi Yayınları,sf.22

 

[2] Çirkin,Sergen(2019), Güney Sibirya Arkeolojisi ve Şamanizm, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, sf.321

[3] Çirkin, Sergen, a.g.e: 346-347

[4] Hoppal, Mihaly(2012), Avrasya’da Şamanlar(çev. Bülent Bayram- H.Ş.Çağatay Çapraz), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, sf.37

[5] ROUX,J.P.,Eski Çağ ve Orta Çağda Altay Türklerinde Ölüm, (çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul, Kabalcı yay.sf.121-122- 1999.

[6] Hoppal, Mihaly, a.g.e: 38-39

[7] Akgün, E . (2007). Şamanist Türk Halklarında Kurban Sungusu ve Kendisine Kurban Sunulan Varlıklar. Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 1 (2) , 139-153

[8] Çirkin, Sergen, a.g.e: 347

[9] Bayat, Fuzuli,(2007), Türk Mitolojik Sistemi, İstanbul: Ötüken Neşriyat, sf.310

[10] Bayat,Fuzuli, a.g.e: sf.311

[11] Çirkin, Sergen, a.g.e sf.348

[12] Bayat,Fuzuli, a.g.e.sf.314

Yazar

Mahmut Esad Kıraç

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar