İsmi lazım değilin biri yüksek perdeden konuşuyor: “Sorunlarımızı çözen değil katmerleştiren bir yöne işaret ediyor yükselen milliyetçilik.” Dört ana sorun milliyetçiliğin dozunu yükseltiyormuş: Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs meselesi ve İran, Irak, Suriye ile yaşanan gerginlikler. Bu dört sorun milliyetçiliğin dozunu yükseltiyor ve “milliyetçiliğin barındırdığı devletçi, reaksiyoner ve içe kapanmacı eğilimler” mesele oluyormuş.
Ve şimdi sıkı durun, ismi lazım değilin midesinin neleri kaldırabileceğine dikkat edin: “Özerklik, statü ve tabii ki bağımsızlık sözleri Türk milliyetçilerinin kimyasını bozuyor” muş. Kürtlere özerklik deyince milliyetçilerin kimyası bozuluyor ama bu vatandaşın kimyası bozulmuyor; hatta Kürtlere bağımsızlık deyince de bu vatandaşın kimyası bozulmuyor. Yani ülkenizin bölünüp bir kısmının üzerinde başka bir bağımsız devlet kurulması karşısında kimyanızın bozulmaması gerekirmiş. Bağımsızlık sözleri karşısında kimyanız bozulursa bu, dozu yükselen, devletçi, reaksiyoner ve içe kapanmacı bir milliyetçilik olurmuş.
Yeni şeyhiniz efendinizin ebced ve cifir hesaplarıyla Kur’an’ı tefsir etme kabiliyeti yok mu? Belki Kur’an bir yerde Türkiye’nin ne zaman bölüneceğini de haber veriyordur. Öyle ya merhum şeyhinizin doğum tarihini, risalelerinin yazılışını, şakirtlerinin hapisten çıkışını Kur’an haber verdiğine göre belki bunu da haber veriyordur. Yeni şeyhinizde böyle bir “gizli ilim” yoksa eski şeyhinizin ruhundan istimdad etseniz de bundan sonra neler olacağını öğrenip bize de haber verseniz! Yoksa, “Biz merhum şeyhimizin mucizeleri üzerine başka mucize gösteremeyiz; o sebeple bu işleri bıraktık; artık gazetelerimizle, televizyonlarımızla, vakıflarımızla platformlar düzenleyip yeni anayasalar hazırlıyor ve Türkiye’nin kaderini biz belirliyoruz” mu diyorsunuz?
Ne yaparsanız yapınız, ülkenin kaderini siz belirleyemezsiniz, belirleyemeyeceksiniz. Birileri, özerklik, statü ve bağımsızlık dedikçe yalnız Türk milliyetçilerinin değil, bütün Türklerin kimyası bozulacak, milliyetçiliğin dozu yükselecek ve bu menhus taleplerin hayata geçmesine asla izin vermeyecektir. Elinizdeki maddi ve manevi (!) imkânlarla ne kadar çırpınırsanız çırpınınız Türkiye bölünmeyecektir. Yıllardır ittifak hâlinde olduğunuz siyasi parti ve gruplara oy veren büyük Türk kitlesi de ülkenin bölünmesini istemez, istemiyor. Müttefikleriniz de bunu görüyor ve buna göre vaziyet alıyor. İşte bu durum sizi şaşırtıyor ve o satırları kaleme alıyorsunuz.
Evet, milletin büyük çoğunluğu yanılabilir; ülkeyi bölmek isteyenlere kimlerin göz yumacağını, hatta yumduğunu ve hatta yardım ettiğini fark etmeyebilir. Fakat ihanetin dozu yükseldikçe milletin bilinç ve heyecanının dozu da yükselir. Oy verdiği parti ve gruplara da “burada durun bakalım” der; “bu kadar da değil” der. Nitekim demeye de başlamıştır. Sizin mideniz, özerklik, statü ve bağımsızlık sözlerini kaldırabilir; fakat milletten bunu beklemeyiniz. Millet gereken yer ve zamanda gerekli tepkiyi gösterir. Bu tepkiler, sizin zannettiğiniz gibi sağlıksız bir doz yükselmesi, reaksiyonerlik, içe kapanmacılık falan değildir. Bunlar, hastalıklı olmayan, ülkesini ve milletini seven, sağlıklı bir bünyeye sahip her vatandaşın tabii tepkileridir. Hiç şüpheniz olmasın Fransız vatandaşı da, Amerikan vatandaşı da, Japon vatandaşı da ülkesinin bölünmesine karşı aynı tepkiyi verir. Ancak Irak gibi millet ve vatandaşlık şuuru oluşmamış ülkelerde netice alabilirsiniz. O da süper güçlerin bütün vahşi imkânlarını seferber etmesi yoluyla olur.
Türk milletini Irak teb’asına veya herhangi bir Afrika ülkesinin vatandaşına benzetmek gibi bir gaflete düşmeyin. Türkler bir millettir; büyük bir millettir; tarih yaratmış bir millettir; İslam emanetini alıp yüceltmiş, İslamı Haçlıya karşı asırlarca korumuş bir millettir. Hiç şüphesiz aynı potansiyel bu millette yine vardır. Haçlı karşısında İslamın kılıcı olacak olan yine Türklerdir. Bu sebeple Türkiye içinden bağımsız başka devletler çıkarıp ülkeyi bölmek aynı zamanda İslam karşısındaki en büyük gücü bölmek ve zayıflatmak demektir. Bu da, hangi ölçüyü esas alırsanız alın en büyük vebaldir. Belki işin bu tarafını düşünürseniz mideniz biraz rahatsız olabilir. Ben sadece hatırlatayım, dedim.