Sakarya: Türk bitti demeden bitmez!

Tam teçhizatlı Yunan Ordusu'na karşı yıpratma savaşı veren Türk Ordusu'nun Sakarya'daki mücadelesini roman tadında inceleyen eser.


Paylaşın:

100 sene önce İnönü Muharebeleri, ardından Kütahya ve Eskişehir Muharebeleri sonrasında Yunan Ordusu ileri harekâtına devam etti. Türk Ordusu ise bazen tabur ve alaylarına varıncaya kadar küçük birliklerini çok dikkatli, tasarruflu, yerli yerince kullanmasının yanında basiretli komutanları, fedakâr erleri sayesinde başarılı bir yıpratma savaşı vererek düşman ordusunu Sakarya’da durdurdu.

Bu bizim için elbette ki bir var oluş mücadelesiydi.

Kitap, İnönü Muhabereleri’nden başlayarak, sırasıyla, Kütâhya ve Eskişehir Muharebeleri’nden sonra Sakarya Meydan Muharebesi ele alınmakta.

Askerî terimlere ve askerliğe uzak kişilerin dahi çok rahat okuyabileceği üslupla kaleme alınmış. Zaten yazar Selim Erdoğan da kitabın girişinde üslubu özellikle bu şekilde seçtiğini vurguluyor. Bir araştırma kitabının sıkıcılığı bulunmuyor. Tarihe mâl olmuş kişiler yer yer hikâyeleştirilmiş, konuşturulmuş. Bu da okuyucunun empati kurmasını kolaylaştırmış.

Kitabın arka kısmında muharebelere dair orduların hamleleri, 90-100 yıl sonra yazarın takdire şâyân gayretiyle bulunan İstiklâl Harbi şehitlerinin kabirleri, harp coğrafyasını ayrıntılı şekilde tanıtacak haritalar, döneme ait çok sayıda fotoğrafla birlikte okuyucuya sunulmuş. Eser bu yönüyle harp coğrafyasını ve millî mücadeleyi somutlaştırmış, böylelikle yaşananları anlamak daha da kolaylaşmış.

Sakarya kitabının en öne çıkan özelliği yazarın adım adım gezdiği harp coğrafyasına bağlı kalarak 100 sene önce yaşanan ölüm kalım mücadelesini saati saatine okuyucuya aktarabilmesi.

Bu bakımdan Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaş kanı ile ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için, küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephede teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar azim ve mukavemete mecburdur.” meşhur emrinin somut biçimde Türk Ordusu’nca nasıl tatbik edildiği gözler önüne serilmiş.

Yıpratma savaşı ile çekilen Türk Ordusu çoğu zaman şehitlerini toplayıp defnedememiş. Bunun neticesinde de bu aziz insanlar ya kaçak ya da kayıp olarak zabıtlara geçmiş. Kitabın hazırlık çalışması müddetince yazar tarafından gezilen bölgelerde bu şehitlerin bir kısmı bulunmuş. Bu fedakâr insanlar artık kaçak ya da kayıp değil. Belki de şehitlere karşı yapılabilecek son hizmet de yazar tarafından bu şekilde ifa edilmiş.

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’ndeki bozgundan sonra Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk Ordusu özellikle cepheden silahlarıyla firar eden 30.000 asker nedeniyle ciddi anlamda sarsılmış, muharip gücü neredeyse 25.000 tüfeğe düşmüştür. Yunan Ordusu ise 76.000 tüfek, 284 top, 2800 makinalı tüfek ve 18 uçak ile Ankara önüne gelmiştir.

Bozgundan sonra bir ay gibi bir sürede Tekalif-i Milliye Kanunu ile ilan edilen kısmi seferberlik bu savaş makinesinin karşısına dikilecek ordunun tüfek mevcudunun yeniden 55.000’e çıkmasını sağlar.

Yaklaşık olarak Yunan tümenleri 11.000-12.000 kişiden, Türk tümenleri ise 4.200-4.500 savaşçıdan oluşmaktadır. Yani bir Yunan tümeni sayısal olarak üç Türk Tümeni’ne denktir. Taarruz edecek Yunan asker mevcudu bizim sistemimizde 4.500 kişilik tümenlerle teşkilatlandırılmış olsa; Türk Ordusu’nun 27 Yunan tümeninin taarruzuna karşı 16 tümenle savunma yapacağı söylenebilir.

Güzelcekale Muharebeleri’nin en ağır yükünü çeken birliklerden 23üncü ve 24üncü tümenlerin toplam zayiatı; 3.824’ü şehit olmak üzere 8.540’tır. Yani Sakarya Meydan Muharebesi sonunda her iki tümende vücuduna kurşun değmemiş yaklaşık 400 asker kalacaktır.

Kitaptan aldığımız bu pasajlar İnönü, Kütahya ve Eskişehir ile birlikte Sakarya Meydan Muharebesi’nin ne şartlarda kazanıldığına dair küçük birer örnek.

Yazar

A. Selim Babaoğlu

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar