Turan – Turancılık

Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey’in ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır.


Paylaşın:

Tarih sahnesine çıktığımızdan beri “Türk-Cihan Hakimiyeti (Cihangirlik)” ülkümüz vardır. Bu ülkü, bir anlamda Türk töresini ve Türk adaletini dünyaya yaymayı amaçlar. Hatta bu ülkünün; Türk boylarının kendi aralarında egemenlik mücadelelerine ve dolayısıyla dünyanın her yerine dağılmalarına (göçmelerine) sebep olmuştur, diyebiliriz. Bazı Türk boyları hariç, Müslüman olanlar dini terimlere büründürerek aynı ülküyü devam ettirmişlerdir.

Türkler, “asker ve teşkilatçı bir millet” olarak bilinmektedir. Kaşgarlı Mahmut “Divan-ı Lugat-it Türk” adlı eserinde diyor ki: “Devlet kurmak Türkün milli karakterinin gereği ve Türk’e Tanrı’nın lütfu ve ihsanıdır.” Burada, dikkatinizi çekmek için “Türklerde kut, kutlu ve kutluluk” sözcüklerini anacağım. Mümkünse, bu konuyu kaynaklardan okumanızı isterim.

Turancılık

Bugün “Türk Birliği” diye tanımladığımız “Turan ve Turancılık” çok eskiye dayanan idealimizdir. Ama maalesef! Ülkemizde bir dönem, Türk Milliyetçilerine baskı ve işkence yapılmasının sebebi olarak görülmüştür.

Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun, “Kavramları ayırmak” başlıklı köşe yazısında; “Irk, ‘kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu’ demektir. Bu anlamda siyah, beyaz, brakisefal, dolikosefal ırklardan söz edilebilir. Biyolojide canlı türlerinin alt bölümleri de ırk kelimesiyle ifade edilir.

Sözlüğünü 1900 yılında yazan Şemseddin Sami, ırk kelimesinin üçüncü anlamı olarak ‘nesil, sülale, zürriyet, nesep’ kelimelerini vermiştir. Biyolojideki alt tür (cins, nevi, şube), Şemseddin Sami’de beşinci anlamdır. Soy kelimesinin ilk anlamları da Şemseddin Sami’de ‘ırk, nesep, ecdat, sülale, zürriyet’tir.

Görüldüğü üzere 20.yüzyılın başlarında ırk kelimesinde ‘soy’ anlamı hâkimdir.

‘Türk birliği’ demek olan Turan ise ırk ve ırkçılıktan tamamen farklı bir kavramdır (27/12/2020, Yeniçağ).”

Ercilasun Hoca, “Turan Kavramı ve Turancılık” başlıklı makalesinde de; “…1930’ların başında Turancılık ülküsünü hararetle savunan bir akım, yeniden gündeme gelmiştir. Bu akımın öncüsü Hüseyin Nihâl Atsız’dır.

1930’ların sonunda ve 1940’ların başında genç bir isim de Turancılık akımı içinde öne çıkar: Reha Oğuz Türkkan. Çıkardığı Ergenekon, Bozkurt, Gökbörü dergileriyle, Türkçülüğe Giriş gibi bazı kitaplarıyla ve kurduğu Kitap Sevenler Kurumu ile 1939-1944 arasında, Türkkan önemli bir isimdir. Kitap Sevenler Kurumu, Gökalp’ın Türkçülüğün Esasları’nı ve Müftüoğlu’nun Çağlayanlar’ını yeni harflerle ilk kez yayımlamıştır.

…Çanakkale’ye Yürüyüş adlı küçük eserde de Atsız, Turan kavramını kullanır: ‘Turancılık ülküsü… Bizi kurtaracak ve yükseltecek biricik yol…’ (Atsız 2019: 27).

Orhun dergisinin, 23 Haziran 1934 tarihli 8.sayısındaki başyazı, Atsız’a aittir ve ‘Yirminci Asırda Türk Meselesi I-Türk Birliği’ başlığını taşır.

Turan ülküsü için Atsız, 1950’lere kadar ‘mefkûre, dilek, ülkü, kızıl elma, Türk birliği’ gibi kavramları kullanır.  …1952’deki ‘Türkçülüğün Önemli Meseleleri’ başlıklı yazısında açıkça kullanmış ve açıklamıştır: ‘(Türkçülüğün) değişmeyen iki unsuru vardır: Soyculuk, Turancılık…’ Türkçülüğün ikinci unsuru olan Turancılık, bütün Türklerin birleşmesi düşüncesidir. (Atsız 1966: 53-54).

1950’lere dek Turan ve Turancılık kelimelerini çok az kullanmasına rağmen Atsız’ın bu konuda öncü olmasının sebebi, 1944’teki yargılamalardır.

19 Şubat 1945 tarihli savunmasında da Atsız, Turancı olduğunu belirtir: ‘Türkçüyüm. Türkçülük milliyetçiliktir. Irkçılık ve Turancılık da bunun şümulüne dâhildir.’ (Bâkiler 2010: 110).

7 Eylül 1944 tarihinde gizli cemiyet kurmak suçlarından 23 kişi yakalanmış ve yakın tarihimize -resmî yazışmalarda- “Irkçılık-Turancılık Davası” diye geçen soruşturma başlatılmıştır. Bu isimler şunlardır: Nihal Atsız, Namık Kemal Orkun, Necdet Sancar, İsmet Yasin Tümtürk, Hikmet Tanyu, Sait Bilgiç, Hasan Ferit Cansever, İlhan Darendelioğlu, Cemal Oğuz Öcal, Zeki Özgür, Zeki Velidi Togan, Fethi Tevetoğlu, Cihat Savaşer, Reha Oğuz Türkkan, Nurullah Barıman, Cabbar Şenel, Fazıl Hisarcıklı, Yusuf Kadıgil, Muzaffer Eriş, Saim Bakrak, Hamza Sadi Özbek, Fehiman Altan ve Alpaslan Türkeş’tir.

“Irkçılık-Turancılık Davası”nı; ülkeyi yönetenlerin, 2.Dünya Savaşı sonunda SSCB’nin galip devletler arasında olması, Türkiye ve boğazlar üzerindeki emelleri sebebiyle Ruslara şirin görünmek için açtığı bir dava olarak görebiliriz.

Dr.Arslan Tekin; “Turancılık’ bir zaman ülkemizde öcü gösterilmiş ve hiç kimsenin Sovyetlerdeki Türkler hakkında bilgi alması istenmemiştir. Çünkü Türkiye’de, kapısı Moskova’ya açık çok etkili sol-komünist yapı vardı. Maalesef bu etki hâlâ sürüyor (Türk Dünyasında Repressiya, 19/08/2023, Yeniçağ).”

29 Kasım 2020’de A.Ü (DTCF) mezunlarının oluşturduğu Akademi “Turancılık Bildirgesi” yayınlamıştır. 179 eğitimci ve akademisyenin imzaladığı bildirgenin bazı satırlarını aktarmak istiyorum:

“Turan ülküsü; bazı çevrelerce hayalci bir düşünce olarak yaftalanıp değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bu yüce ülkü; Türk’e muhteşem tarihinin yüklemiş olduğu sorumlulukların özüdür. Bu yüzden çağın şartlarına uygun biçimde yeniden tanımlanıp gündeme taşınması zaruri hâle gelmiştir.

Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey’in ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır.

Turancılık, tarihi, töresi, ahlakı, coğrafyası, mitolojisi ve sanatıyla Türk uygarlığından beslenen millî bir düşünce sistemidir.

Turancılık düşüncesinin günümüzdeki ilk amacı, Türk devletlerinin sınırlarının birleştirilmesi değil; siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, silahlı kuvvetler gibi hayatın pek çok alanında iş birliği yapılmasını sağlamaktır.

Turancılık, Türk milletine dönük bir yapıyı ifade eder. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, Turan ülküsünün doğal temsilcisidir…”

Ercilasun, “Turan Birliği” başlıklı makalesinde; “Turancılık, Türklerin kızıl elmasıdır. Türk milletini hem bütün olarak hem de tek tek her ferdiyle, olabilecek en yüksek refah ve güç seviyesine çıkarma ülküsüne Turancılık diyoruz. Buradaki Türk milleti ifadesiyle kastedilen elbette bütün Türk Dünyası’ndaki Türklerdir. Böyle bir ülkü, her Türk’ün ruhunda derin bir heyecan uyandırır.

Bağımsız Türk devletlerinde de artık Turancılığı düşünen insanlar vardır. O hâlde Türk birliği, hiç de olmayacak bir hedef değildir.” demektedir.

Artık soğuk savaş dönemi (1947-1991) bitmiş, yeni bir süreç başlamıştır. Nasıl ki, bugün Arap Birliği, Afrika Birliği, Avrupa Birliği ve benzerleri varsa “Türk Birliği” de kurulabilir, kurulmalıdır. Sonra, dünyanın en eski, kadim bir milleti olan Türklerin; böyle bir birlik kurmasından daha makul ne olabilir. “Türk Devletleri Teşkilatı” ile temel atılmıştır; Tanrı’nın yardımıyla devamı da gelecektir.

“Türk Birliği”ne bakarken, kendi coğrafyamızdan değil daha geniş çerçeveden bakmamız gerekmektedir. Turan ve Turancılık kavramları günün şartlarına göre bazı değişikliklere uğrasa da Turan ile kastedilen amacın yönü değişmemektedir.

Artık “Turan ve Turancılık”la ilgili çeşitli çevrelerce veya devletlerce yürütülen yalan-yanlış ve kara propagandadan kurtulmalıyız.

“Hedef! Turan=Türk Birliği” deyip hem bireysel hem de kurumsal olarak hedeflerimizi tespit etmeliyiz ve devletimizin temel politikası haline getirmeliyiz.

Yazar

Yaşar Yeniçerioğlu

1 Yorum

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar