Yükleniyor...
Toplumların kendi ülkelerinde ve dünyanın geri kalanında olan bitenlerle ilgili bilgi alabileceği başlıca kaynak kitle iletişim araçlarıdır. Bu araçlar tarafından üretilen ve yayılan içerikler toplum üzerinde etkili olmaktadır. Kamuoyunun oluşma zincirindeki ilgiÞbilgiÞfikirÞkamuoyu çizgisinin en başında basın vardır. Basın her şeyden önce toplumun neye ilgi duyulacağını belirlemektedir. Kitle iletişim araçlarının görmediği, görmezden geldiği herhangi bir konu toplumun radarına giremeyeceği için doğal olarak o konuya ilgi de oluşmayacaktır. İlgi uyanmayınca bilgi edinilmeyecek, bilgi sahibi olunmadığı için fikir oluşmayacak ve uzun vadede kamuoyu oluşmayacaktır.
Kitle iletişim araçlarının bir konuyu görüp görmemesinin yanı sıra o konuyu nasıl gördüğü, ne şekilde yansıttığı da kamuoyunun şekillenmesinde belirleyicidir. Hatta kamuoyunun ötesinde, uzun vadede toplumun nasıl bir kültürel yapı oluşturacağı ve nasıl bir kültürü yaşatacağı da medya içerikleri ile doğrudan ilgilidir.
Medya 4. güç olarak tanımlanmaktadır. Yasama, yürütme ve yargının yanında toplumun haklarını koruyan, onun taleplerini, ihtiyaçlarını yöneticilere duyuran, yöneticilerin tasarrufları hakkında da toplumu doğru, tam, olabildiğince yansız ve çok yönlü bilgilendirmesi beklenen araçlardır. Ülkenin, milletin yararını başka bütün kaygıların üstünde tutması gerekmektedir.
Medyanın politika, ekonomi, eğitim, sağlık, bilim, kültür-sanat, spor, çevre gibi geneli ilgilendiren konularda kamu yararını her şeyin üstünde tutması beklenmektedir.
Kuşkusuz popüler kültürün de kitle iletişim araçlarında yeri vardır. Ancak bu renkli haberlerin dahi belli bir yayın sorumluluğu ve ciddiyet sınırları dâhilinde şekillendirilmesi gerekmektedir. Olması gereken medya, ideal olarak tanımlanan medya çok genel çerçevesi ile bu şekilde ifade edilebilir. Günümüzün kitle iletişim araçlarına bakıldığında istisnalar hariç ideal yapıdan uzak bir nitelik arz ettiği görülmektedir. Bunun çok ve çeşitli nedenleri vardır. Başlıcaları şu şekilde sayılabilir:
-Gazete, televizyon, radyo kurmak ve işletmek çok maliyetlidir. Özellikle gazeteler için bu daha da zordur. Kâğıt temel malzemedir ve dövize bağlı ithal kâğıt ağır bir maliyet kalemidir. Ayrıca çalışanların emeğinin karşılığı, dağıtım gibi pek çok gider de bulunmaktadır. Sadece satış gelirleri ile yaşaması çok zordur. Bugün ana akım medya çapraz tekelleşmelerin bir kolu olarak varlığını sürdürmektedir (gazete patronunun aynı zamanda akaryakıt, inşaat vb. sektörlerde de iş yapması). Bu koşullarda gazete politik ve ekonomik güç odaklarından bağımsız sadece kamu yararını önceleyen bir içerik sunamamaktadır.
-İnternet yayınlarına ücretsiz ulaşılabilmesi de yazılı basını ayrıca zora sokmaktadır.
-Gazetelerin çoğu her konuda uzman muhabir çalıştırmak yerine pek çok habere bakan az sayıda muhabir ile çalışmayı tercih etmektedir. Bu da içeriğin kalitesini düşürmektedir. Oysa başta yazılı basın olmak üzere geleneksel medyanın internet karşısında rekabet gücünü koruyabilmesinin tek yolu kaliteli, orijinal, doğru, güvenilir içerik oluşturabilmesidir.
-Reklam verenlere olan bağımlılık, kamu yararının ikinci plana düşmesine neden olabilmektedir. Olabildiğince ilgi çekici, dikkat çekmesi için gerçeklik bağlamından uzaklaştırılmış haberlerin (!) öne çıkarılması sık rastlanan bir durumdur. Sakallı bebek, Maya takvimine göre 2012 yılında dünyanın sona ereceği, dünyayı kara deliğin yutacağı gibi gerçek dışı haberler Türk basın tarihinde karşımıza çıkan olumsuz örneklerden bazılarıdır. Bilim, ekonomi gibi en ciddi konuların bile popüler kültür unsuru haline getirilerek sunulması bugün basının öne çıkan olumsuz yönlerinden biridir. İstisnalar hariç, bu olumsuz görünümünün temelinde yayıncılık işini yayıncılıktan yetişmeyen kişilerin eline almış olması da yatmaktadır.
Ancak Türk basın tarihinde pek çok olumlu örnek de vardır. Bunlar arasında 9 Nisan 1988’de aramızdan ayrılan Şevket Rado ve yayınları da gösterilebilir. Rado, TDV İslam Ansiklopedisi’ndeki[1] öz geçmişine göre henüz lise öğrencisiyken gazeteciliğe başlamış, kökten yetişme bir yayıncıdır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Akşam gazetesinde yazarlığa başlamıştır. Gazetecilik Enstitüsü’nün ilk hocalarındandır ve yazı türlerine dair ders vermiştir. Ayrıca liselerde sosyoloji ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Edebi, tarihi, ilmi süresiz yayınlarının yanı sıra başta Hayat dergisi olmak üzere süreli yayınları da bulunmaktadır. Hayat Tarih, Hayat Spor, Resimli Hayat, Ses, Ayna bunlardan bazılarıdır.
Şevket Rado, çıkardığı yayınlarda Türk milletinin ilgisini yönlendireceği konuları özenle belirlemiştir. Rahatlıkla söylenebilir ki Rado’nun yayınları okurlarının her yönden kaliteli bireyler olmasını amaçlayan bir genel yayın politikası izlemiştir.
Rado’nun yayınları içinde Hayat’ın özel bir yeri vardır. 6 Nisan 1956-6 Temmuz 1979 yılları arasında çıkan dergi bugün bile ulaşılması çok zor olan 200.000’li satış rakamlarına ulaşmıştır. Sadece kendi döneminin değil Türk basın tarihinin en önemli aktüalite yayınlarından biridir.
Hayat dergisi hakkında genel kanı Batılılaşma taraftarı bir popüler yayın olduğu yönünde ise de bu eksik bir kanıdır. Çünkü Hayat bir yandan bilimi, sanatı, popüler kültürü, tekniği, kimi yaşam alışkanlıkları ile Batılılaşma yönünde içerik sunsa da diğer yandan Türk tarihinin çeşitli dönemlerini, Türk kültürüne ait çeşitli unsurları işleyen içerikleri ile de öne çıkmaktadır. İslam öncesi Türk tarihinden, İslami devirlere, Milli mücadele yıllarına kadar geniş bir yelpazede bilgilendirici yazılar yayınlamıştır. Örneğin Türk tarihinde iz bırakmış kişilerin yaşam hikâyelerini, onların bugün hayatta olan yakınları ile yapılan röportajlarını sunarak renkli, merak uyandırıcı ve bilgilendirici bir içerik sunmuştur. Bir yandan Batı’nın uygarlığa, bilime olan katkılarını yansıtır ve benimsetmeye çalışırken bir yandan da Türk geleneklerine, tarihine, köklerine sahip çıkmanın önemine ilişkin yazıları ile dengeli ve ideal bir çizgide yürümüştür.
Rado’nun yayınlarında içeriğe ilişkin sergilenen özen Türkçenin, ana dilimizin kullanımında da karşımıza çıkmaktadır. Türkçede yer alan sözcüklerin doğru kullanımları, etimolojik anlamları hakkında da düzenli olarak bilgi verilmiştir. Ayrıca Şevket Rado bilgili, donanımlı, ülkesini ve dünyayı iyi tanıyan bir gazeteci olarak “Sohbet Köşesi” adlı bölümde okurlarına akıl öğretmeden, üst perdeden konuşmadan adeta sohbet eder gibi bir üslupla makaleler yazmıştır. Bu makalelerin konuları değişmekle birlikte temelinde kaliteli ve uygar insan olmakla ilgili mesajlar vermiştir. Sade ve akıcı bir dil ile yazdığı için okurları üzerinde etkili olmuştur.
1961 yılının 32. Sayısında Osmanlı Hanedanı mensubu Prenses Hanzade ve kızı Fazıla’nın İstanbul’da bir günü okurlara sunulmaktadır. Dergi Türk tarihinin bütün safhalarını dengeli bir şekilde okurlarına yansıtmaya özen göstermiştir.
Rado’nun başta Hayat olmak üzere tüm yayınlarında Türk milletinin temel değerleri daima canlı tutulmuştur. Örneğin Atatürk’ün birbirinden güzel portreleri okurlarına armağan edilmiştir. Hatta kimi köy okullarından Hayat mecmuasına gönderilen mektuplarda “Derginizin armağan ettiği Atatürk fotoğraflarıyla okulumuzda Atatürk köşesi yaptık” yazan köy öğretmenleri de yer almaktadır. İşte bu, basının kamu yararına çalışmasının, ideal gazetecilik yapmanın küçük ama değerli bir örneğidir.
Dergide, Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen okur fotoğraflarına da yer verilmiştir. Atatürk sevgisi derginin yayın hayatı boyunca vurgulanmıştır.
Türk tarihinin çeşitli dönemlerine ait tarihçilerin yazdığı makalelere yer verilerek Türk okurunun köklerini tanıması, sevmesi ve okurda raştırma isteği uyandırması da yine ideal bir yayından beklenen örnek bir hizmettir.
1961 yılının 16. Sayısında Türk tarihinin Osmanlı Devleti dönemine ait bir kesit sunan yazı. Makale “Tarkan” çizgi romanının da yazarı olan Sezgin Burak’ın güzel çizimleri ile renklendirilmiştir.
Rado’nun yayınlarında İlmi gelişmelere de sık sık yer verilmiştir. Örneğin 1961 yılının 41. Sayısında Rusya’da arka arkaya patlatılan atom bombalarının insan sağlığı üzerinde ne gibi olumsuz etkileri olabileceği okurlara anlatılmaktadır.
Burada örneğini verdiğimiz Hayat dergisi ve diğer yayınlarını bu kadar kaliteli yapan kuşkusuz Şevket Rado’nun işinin ehli, yayıncılık donanımı ve ahlakı olan, meslekten yetişme bir gazeteci ve yazar olmasıdır. Sadece süreli yayınlarda değil, süresiz yayınlarda da değerli eserler ortaya koyan, işi okumak-yazmak olan bir kişidir. Örneğin Nihal Atsız Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde onun için:
“Şevket Rado, Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa Sefaretnamesi’ni bir miktar sadeleştirerek ve o çağa ait güzel ve bol resimler koyarak Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin Fransa Seyahatnamesi” adıyla yayınladı. Eski eserlerimizi yeni harflere çevirerek ve dilini bugünkü neslin anlayacağı hale getirerek basmak büyük hizmettir. Bir milletin çocukları kültür, edebiyat ve sanat eserleri diye yalnız tercümeleri okursa “Benim milletimin eseri yok mu?” diye aşağılık duygusuna kapılabilir. Nitekim Kapılanları bol bol görüyoruz. Bu bakımdan Şevket Rado’nun bu eseri büyük bir milli hizmettir. Daha önce de Barbaros’un hatıralarını aynı şekilde, Hayat Tarih Mecmuası’nda yayınlamıştı”[2] şeklinde söz etmektedir.
Atsız “Sessiz Hizmet” başlıklı makalesinde yine Şevket Rado’nun yayıncılık alanında Türk milletine yaptığı hizmetleri şu şekilde dile getirmiştir:
“Şevket Rado” adı işitilmiş ve tanınmış olmakla beraber onun da hizmetleri henüz gereğince kavranmış değildir. Çünkü Şevket Rado bir parti adamı veya şöhret yolcusu değildir. Şimdiye kadar bilhassa “Hayat” mecmuasındaki yazıları ve radyodaki konuşmalarıyla tanınmıştı, bu yazı ve konuşmalar milli kültür ve ahlâk bakımından çok değerli olduğu halde bunlar da lâyık olduğu ehemmiyetle karşılanmış değildir. Daima akıl, mantık, itidal ve ahlâk çerçeveleri içinde kalan, vatandaşlık, görgü ve insanlık öğütleri veren bu yazılar ve konuşmalar tamtam müziği arasındaki bir keman melodisi gibi kaybolmuş veya pek az işitilmiştir. Anlaşılıyor ki Şevket Rado da bugünden ziyade yarına hitap etmiştir.
(…).
Şevket Rado”nun milli kültüre son hizmeti de 17. Asırda yazılmış tarihlerimizden Subhatü”l Ahbâr”ın Viyana nüshasını tıpkıbasım olarak neşretmesidir. Eserin tarihi bilgi bakımından ehemmiyeti yoksa da Viyana nüshası nefis minyatürlü bir nüsha olduğu için Türk Güzel Sanatlar Tarihi bakımından fevkalâde mühimdir,
(…)
İstanbul kütüphanelerinde buna benzer pek çok sanat eserleri neşredilecekleri günü beklemektedir. Şevket Rado bir tanesini yapmakla bir çığır açmış ve Türk kültürüne büyük bir hizmette bulunmuştur. Himmetini tebrik ederiz”[3].
Türk sporcularının uluslararası başarıları öne çıkartılarak Türk çocuklarına, Türk gençlerine örnek olarak sunulmaktadır. Derginin rol model olarak öne çıkarttığı isimler başarı ve üstün nitelikleri olan kişilerdir.
Her ülkenin simge bir dergisi bulunmaktadır. Bu dergiler sundukları zengin içerik ile okurlarının saygısını ve güvenini kazanmıştır. Bu dergilerin kapağında veya sayfalarında yer almak dahi anlam ifade etmektedir. Türk basın tarihinde de Hayat dergisi kendi döneminde Türkiye için böyle bir simge yayındır.
Bugün geleneksel medyanın internet karşısında var olabilmesinin yolu orijinal, derinlemesine araştırılmış, güvenilir, çok yönlü içerik sunmasıdır. Bunu okurlarını sıkmayan renkli ve akıcı bir üslup ile yapması gerekmektedir. İnternetin hız ve ulaşım kolaylığı avantajları karşısında güçlü ve sağlam içerik geleneksel medyanın yegâne gücü olacaktır. Şevket Rado’nun yayınları bu bakımdan örnek olacak niteliktedir. Atsız’ın da ifade ettiği gibi Rado kendi döneminden çok yarınlara, yani bugünlere hitap etmiştir. Radyo’yu vefatının yıl dönümünde saygı ile anıyor ve Türk kültürüne yaptığı katkıları için şükranlarımızı sunuyoruz.
[1] TDV İslam Ansiklopedisi, 34. cilt, s.390-391
[2] Nihal Atsız, Türk Edebiyatı Tarihi, https://www.otuken.com.tr/u/otuken/docs/turk_edebiyati_tarihi.pdf
[3] Nihal Atsız, Sessiz Hizmet, http://www.nihal-atsiz.com/yazi/sessiz-hizmet-h-nihal-atsiz.html