Yükleniyor...
Değerli bilim insanımız Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun’un yazılarından yararlanarak, Türk’ün geçmişiyle ilgili bilgiler vermeye devam edeceğim. Yer darlığı sebebiyle yazılardan bazı paragrafları alabiliyorum. Ama merak edenler tarihlerini verdiğim yazıları bulup okuyabilirler.
Hoca, “Ne zamandan beri Türküz?” başlıklı (29/06/2011, Yeniçağ) yazısında; “Hiç şüphe yok ki Türkler milattan önceki üçüncü, ikinci binlerden beri mevcuttur. Çivi yazılı Sümer metinlerinde bulunan… 330’dan fazla Sümerce-Türkçe ortak kelime ile bu durum apaçık ortadadır. Ancak o zamanlar Türk adı yoktu… Göktürklere gelinceye kadar Hun, Kırgız, Usun, Toba, Tabgaç, Ogur, Sabir, Töles gibi adlar taşımışız. Altıncı yüzyılda ortaya çıkan Göktürklerden beri de Türk adını kesintisiz olarak bugüne dek getirdik. Çinliler, r sesini söyleyemedikleri ve hece sonunu da kapatamadıkları için Türk diyememişler; Tu-kyu demişlerdir. Türk kelimesi, Köktürkler çağına ait Soğdak, Orta Fars ve Arap kaynaklarında Turk, Süryani kaynaklarında Turkaye, Yunan kaynaklarında Turkos, Sanskrit kaynaklarında Turuşka, Tibet kaynaklarında Drug olarak geçer. O dönemlerde biz de artık kendimize Türk diyoruz.
Göktürklerin ‘Bengü taş’ dedikleri Orhun Anıtlarının tarihi günü gününe bellidir: 21 Ağustos 732.
10.yüzyılda Uygur Türkçesine çevrilmiş bir kitap var: Maytrisimit. Hangi dilden hangi dile çevrildiği bakın kitabın kendisinde nasıl ifade edilmiş: ‘İl-Balık şehrinde doğmuş olan üstat Prajnâraksita’nın Tohar dilinden Türk diline çevirdiği Maytrisimit adlı kitap…’ Demek o zaman da Türk imişiz ki dilimizin adı da Türk dili diye geçiyor…”
Ercilasun hoca, “Çin kaynaklarında Türk” başlıklı (22/05/2022, Yeniçağ) yazısında; “Çin kaynaklarında Türk sözünün kullanımı Orhun anıtlarından öncedir. En eski kaynak 629 tarihli Cou-şu’dur. Cou-şu, Çin’in Cou hanedanının tarihi demektir. Ondan yedi yıl sonraki (636) Sui-şu da en eski kaynaklardandır. Sui-şu, Sui hanedanının tarihi demektir. İşte bengü taşlardan 100 yıl kadar önceki bu kaynaklarda Türkler için özel bölümler vardır…
Aslında bengü taşlarda olduğu gibi Çin kaynaklarında da Göktürk/ Köktürk değil Türk/Türkler ifadesi kullanılmıştır…
Ciu Tang-şu, ‘Eski Tang Tarihi’ demektir; Çin’in Tang hanedanının resmî tarihidir… Batı Türkleri terimi, Türk Kağanlığı 580’lerde ikiye bölündüğü zaman batıda kalan kısım için kullanılmıştır.
Liu Mau-tsai’nin… eseri de… Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri adıyla Almancadan Türkçeye çevrilmiş ve 2006’da Selenge Yayınevi tarafından yayımlanmıştır.
…Çin tarihlerinde ve ansiklopedik eserlerinde de Göktürklerden daima Türk/Türkler olarak söz edilir. Tabii ki Çincede Türk sözü bizim telaffuz ettiğimiz gibi söylenmez ve yazılmaz. Bugünkü Çincede Türk, Tu-cüe biçimindedir. Türk Kağanlığı (Köktürkler) dönemindeki Orta Çincede ise Tu-kyu, Tu-küe biçiminde…”
Yine, hocanın “Soğdakça kaynaklarda Türk” başlıklı (26/06/2022, Yeniçağ) yazısında da; “Soğdaklar bir Doğu İran kavmidir. Kök Türklerle ve eski Uygurlarla çok yakın ilişkiler içinde olmuşlardır. Eski Uygur yazısı da Soğdak yazısından çıkmıştır. Batı literatüründe genellikle Soğd olarak anılırlar. Ancak Türk Kağanlığı bengü taşlarında biz Türkler onlara Soğdak diyoruz…
Özbekistan’ın genç tarihçilerinden Gaybullah Babayar, Türk Kağanlığı (Kök Türk) dönemi paraları uzmanıdır. Onun 2007 yılında TİKA tarafından basılan Köktürk Kağanlığı Sikkeleri Kataloğu adlı eseri çok önemlidir… Bu, Soğdakça yazılı kaynaklarda da Türk kelimesinin geçtiğini ve Kök Türklerin batı kanadındaki hükümdarlara Türk Kağan denildiğini gösterir. Babayar, çeşitli teknik özelliklere ve tarihî bilgilere dayanarak sikkenin tarihini 6.yüzyılın son çeyreği ve 7.yüzyılın başları olarak belirlemekte ve ‘belki de Türk adının yazıya geçtiği en ilk örneklerden biri’dir, sonucuna varmaktadır.
Türk adının geçtiği Soğdakça bir diğer metin Bugut yazıtıdır… Bugut yazıtı, 1956’da Moğolistan’da keşfedilmiş bir yazıttır… Yazıtta Tapar Kağan zamanında (572-581) geçen bazı olaylar anlatılır. …yazıt 580 civarında dikilmiş demektir. Bugut yazıtının Soğdakça metninin ilk satırında Türk sözü Türküt olarak geçmektedir. Kelimenin sonundaki +(ü)t, çokluk bildiren bir ektir ve ekle birlikte kelime ‘Türkler’ demek olmaktadır. ‘Bu… yazılı taşı Çin hükümdarı Kwts’tt (zamanında) Türkler diktiler.’
Uygurların dokuzuncu hükümdarı Alp Bilge Kağan adına dikilmiş bulunan 3.Karabalgasun yazıtında da Soğdakça metin vardır. …bu Soğdakça metinde de Türk sözü geçer…’ 3.Karabalgasun yazıtı 9.yüzyıl başlarına aittir, muhtemelen 810 yılı civarında dikilmiştir…”
Hocanın, “Antik kaynaklarda Türk” (19/07/2022, Yeniçağ) başlıklı bir diğer yazısında; “Türk adının geçtiği en eski kaynak Herodot Tarihi’dir. M.Ö.430 yılında Klasik Yunan diliyle yazılmış olan Herodot Tarihi’nde Azak denizinin kuzeyi şöyle anlatılır: ‘Budinlerin kuzeyi ence yedi günlük çöldür; bu çölü aşıp az doğuya kayınca Thyssagetae yurdudur, kalabalık ve ayrı soydan bir ulustur, avcılıkla geçinirler. Bunların sınırında aynı bölgede Iyrcae denilen kimseler otururlar.’
Son cümlede Iyrcae biçiminde geçen kelime aslında Tyrcae’dir…’ şeklinde açıklama yaptıktan sonra yazısının sonunda, ‘Sonuç olarak M.Ö.5. yüzyılda Herodot’ta, miladın birinci yüzyılında Mela ve Plinius’ta geçen kelimelerdeki +ae ekini çıkardığımız zaman Türk sözüyle neredeyse aynı olan Turk/Tirk kelimesi açıkça ortaya çıkar. Bu da Türk sözünün M.Ö.5.yüzyıla kadar uzandığını gösterir…”
Hoca, “Taberi Tarihi’nde Türk” (18/09/2022, Yeniçağ) başlıklı yazısında ise; “Muhammed bin Cerîr Taberî, 839-923 yılları arasında yaşamış büyük bir tarihçi ve din bilginidir. Arapça yazılmış Târîhü’l-Ümem ve’l-Mülûk adlı eseri, yaradılıştan 915 yılına kadar gelen olayları anlatır; İslam tarihçiliğinin en büyük eserlerinden biridir.
2006 yılında Ali Dadan… Taberî Tarihindeki Türklerle İlgili Rivâyetlerin Tespiti ve Değerlendirilmesi. Bu tezin 2.sayfasında verilen bilgiye göre Taberî tarihinde 210 kez Türk (et-türk), 101 kez Türkler (el-etrâk), 69 kez Türkî (et-türkî) kelimesi geçmektedir. Ayrıca 125 kez hâkan, 5 kez de hâtun kelimesi.
Taberî tarihi, Zâkir Kadirî Ugan ve Ahmet Temir tarafından Milletler ve Hükümdarlar Tarihi adıyla Türkçeye çevrilmiş ve Maarif Vekâleti tarafından klasikler dizisi içinde basılmıştır. …çeviriden birkaç örnek verelim. ‘Minuşehr, ‘büyük babası İrec’in öcünü almak üzere Türk memleketi üzerine yürümüş(tür)… Efrasyab bin Feşneç bin Rüstem, Şehrasp’ın oğlu olup, Türkler kendilerini ona nispet ederler… Erşisiyatir bir ok attı. Tanrı’nın verdiği kuvvetle onun Taberistan’dan attığı ok Belh (Amuderya) ırmağına düştü ve böylece Belh ırmağı İran ile Türk yurdu ve Toç oğullariyle İrec evlâdı arasında sınır teşkil etti… Minuşehr’in hakimiyetinin otuz beşinci yılında, Türkler memleketin sınırlarını ellerine geçirerek orada yaşıyan tebaasına el uzatmışlardır.’
‘Sencebu Hakan, Türklerin en kuvvetlisi, en cesuru ve en çok askere sahip olanı idi.’
‘Hürmüz, Kisra Nuşirevan’ın oğludur. Annesi büyük Hakanın kızıdır… Rivayete göre Hürmüz daima muzaffer bir hükümdardı, neye el uzatırsa onu elde ederdi. Bununla beraber terbiyeli, akıllı, becerikli ve cin fikirli bir adamdı ki, bu yönden dayıları olan Türklere çekmişti… Türkler Hürmüz’e karşı savaş açmışlardı. Diğer bir rivayete göre de Türklerin büyük hükümdarı Şabe, hükümdarlığının on birinci yılında üç yüz bin askerle Hürmüz’ün üzerine yürümüştü…’
Afrasiyab’dan söz eden satırlar, İskitlerin de Türk sayıldığını göstermektedir… Hazarlardan da Türk olarak söz ettiği gibi 915 yılına kadarki olayların ilgili bölümlerinde hep Türk/Türkler kelimelerini kullanır.”