Yükleniyor...
Ben tam Fergana Vadisi’nde kaybolmuşken Türk dünyası ortak alfabe komisyonu bir uzlaşı kararı duyurdu. Şöyle bir basın bildirisi okudum:
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen üçüncü toplantısını 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü’de başarıyla gerçekleştirdi. Bu önemli toplantıda, Türk devletlerinden resmî olarak atanmış Komisyon üyeleri bir araya geldi. Toplantının temel amacı, iki yıllık ortak çalışma sonucunda elde edilen bilgi ve deneyimlerden yararlanarak Türk dilleri için ortak bir alfabe geliştirmekti. Toplantı sırasında, ilk olarak 1991 yılında bilim insanları tarafından önerilen Latin tabanlı “Ortak Türk Alfabesi” projesi kapsamlı bir şekilde gözden geçirildi. Komisyon detaylı tartışmalar yürüttü ve bu alfabe projesinde geliştirilmesi gereken hususlara ilişkin gerekli tespitleri yaptı. Bu özverili çalışmanın neticesinde, 34 harften oluşan “Ortak Türk Alfabesi” önerisi üzerinde uzlaşılmıştır. Her harf, Türk dillerinde bulunan farklı fonemleri temsil etmektedir. Bu toplantının başarıyla sonuçlanması tarihî bir anı temsil etmektedir. “Ortak Türk Alfabesi”nin geliştirilmesi, Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik ederken, onların dilsel mirasını da korumaktadır.
Basın bildirisinin sonunda “İlgili tüm kurumlar, önerilen Ortak Türk Alfabesi’nin uygulanmasını aktif bir şekilde desteklemeye davet edilmektedir.” deniyor.
Yani 34 harften oluşan Türk alfabesi Türk Cumhuriyetlerinde kullanılmaya başlanacak! Türk dünyasının ortak alfabesi kabul edildi!
Bu haberi Türkiye’de iken okusaydım çok sevinecektim. Fakat şimdi, söz konusu coğrafyaların içinde olunca kara kara düşünmeden edemiyorum. Kabul edilen ortak alfabe gerçekten kullanılabilecek mi? Bu karar hayata geçebilecek mi? Bu davete icabet edilecek mi? Dirayetli, cesaretli, kesin kararlı, ileri görüşlü, bilge devlet adamlarına ihtiyaçları var. Böyle isimler var mı?
Özbekistan Latin alfabesi konusunda biraz mesafe katetmiş denebilir. Daha önlerinde çok yol var ama hiç değilse bu yönde gayret gösteriyorlar. Duvarlardaki, vitrinlerdeki, yollardaki ilanlar, reklamlar, afişler, tabelalar Latin alfabesi ile yazılı. Ama meselâ, Taşkent’teki devlet basımevinin satış yerinde doğru dürüst Latin harfli kitap bulamadık. Nevaî’nin divanını aramıştım Özbek Türkçesi ile. Yok! Özbek şairlerin şiirlerinin toplandığı bir antoloji aradım, yok! Mevcut kitapların -hepsi çok yeni baskılar- yüzde 90’ı Krill ile basılmış.
Kazakistan’da ise hemen hiç bir hareket görmedim. Kazakistan’a 2015 yılında da gitmiştim. O zaman neyse şimdi de o! Ne yana baksanız Krill harfleri önünüzde bir perde! Ahmet Yesevî türbesinin girişinde görevli hanım -ki üniversite mezunu imiş- halk alfabeyi değiştirmek istemiyor, dedi. “Krill’i değiştirirsek geçmişimizle irtibatımızı kaybedeceğiz, diye korkuyorlar” dedi. Geçmişle irtibatı kaybetmek… Krill sizin yetmiş yıllık alfabeniz. Yetmiş yıllık Sovyetler geçmişini mi kaybetmekten korkuyorsunuz? Yetmiş yıl boyunca zulmü altında yaşayıp çilesini çektiğiniz Rusların alfabesi ile nasıl bir gönül bağı kurdunuz da ortak geçmiş oluşturdunuz? Bağımsızlığınızı kazanmaktan mutlusunuz, gururlusunuz ve haklısınız ama sizi sömürgeleştiren, sömüren Rusların alfabesini alfabeniz olarak kullanmaya devam ederken tam bağımsızlıktan söz edebilir misiniz? Şu anda aklın gösterdiği yol bütün Türk dünyasının bir alfabede birleşmesi değil midir? Sorular içimde kaldı. Hiç birini dillendiremedim tabiî.
Anlaşmak, kaynaşmak, ilişkilerin artması, kolaylaşması, kültürel alışveriş… Bütün bunların ilk basamağı alfabe birliğidir. Alfabe birliği lehçe farklılıklarından da önce gelir. Zaten bütün Türk lehçeleri aynı ana Türkçe’den türediği için “yabancı dil” değildirler. Latin harfleriyle yazılmış Özbek Türkçesi reklamları, ilanları, afişleri okumakta zorlanmadım. Bunda üniversitedeki dil bilgisi derslerimizin payı büyük elbette. Konuşulanları anlamak biraz daha güç. Onu sökmek için de iki ay yeterli olacak gibi geliyor bana. Kazak Türkçesi için ise biraz daha fazla zaman gerekecek.
Onlar Türkiye Türkçesini öğrenecek, biz onların lehçelerini. Türkçe’nin unuttuğumuz bazı kelimelerini, deyimlerini bulacağız onlarda, onları alıp kullanacağız. Onlar bizde yeni kavramlar, kelimeler bulup alacak. Fakat ilk adım alfabedir. Bu da gelişmiş dünyanın çoğunluğunun kullandığı Latin alfabesi olmalıdır. On beş gündür Krill’in sıkıntılarını çekiyorum ve bu işin zorluklarının farkındayım, fakat ortak alfabe kararını alkışlarla karşılıyorum.