Yükleniyor...
Öncelikle bir itirafım olacak. Son zamanlarda edebî eser (ya da kurgu dalında eser diyelim) okumuyorum. Akademik kitapların yanı sıra kafa dağıtmak için başladığım oldu. Ancak bitiremediğim birkaç kitaptan sonra kurgudan iyice soğudum. Çok seçici davranarak okuma zevkine güvendiklerimin tavsiyelerine göre hareket eder oldum. Ancak bu kitabı kimse tavsiye etmedi. Bu kitabın referansı yazarın Türk Kültüründe Vampirler Oburlar, Yalmavuzlar ve Diğerleri adlı akademik eseri oldu. Bu eseri de daha önce tanıtmıştır. Aşağıda yine biraz bahsedeceğim.
Kitap kısaca bir vampir hikâyesi. Ancak Türk vampiri. Her şeyiyle Türk’e has bir vampir. Vampirin Türk’ü olur mu, demeyin! Vampirin hası Türk’tür. Yamalı bohça Amerikan toplumu bunu da kendine mâl etmiş. Sonra bize satmış. Kitabın yerlilik kısmı burada işte. Okuyacağınız bizden bir vampir. Allı pullu vampir Edward tipiyle uzaktan yakından alâkası yok. Romanın bu özelliği sizi şaşırtacak yönlerinden bir tanesi.
Roman elbette ki bir kurgudan ibaret. Ancak bu kurgunun arkasında harika bir edebî eser var. Yukarıda bahsedeceğimi yazmıştım. Bu eser yazarımız ile Seçkin Sarpkaya’ya ait Türk Kültüründe Vampirler Oburlar, Yalmavuzlar ve Diğerleri adlı hayli kıymetli akademik bir çalışma. Yazarımız roman boyunca zaten okuyucuya Türk vampirini tanıtıyor. Bununla birlikte akademik çalışmasını okuduğunuz takdirde romanın kıymetini daha derinden kavrayacağınızdan emin olabilirsiniz. Şöyle bir deyim vardır: “Künhüne varmak” ya da “künhüne vâkıf olmak”. İşte bu kurgunun anahtarı yukarıdaki akademik çalışmadır. Edebî eser okurken empati kurmamak olmaz. Kitapta işlenen Türk kültürünün korkutucu varlıklarını tanırsanız, kitabın kahramanları ile daha iyi empati kurabilirsiniz. Akademik çalışmadır, dili ağırdır, kendisi sıkıcıdır, diye çekinmeyin zîra öyle akademik çalışmalar vardır ki değme edebî eserlerdeki üslûba sahiptir. Türk Kültüründe Vampirler Oburlar, Yalmavuzlar ve Diğerleri de bu türden akademik bir çalışmadır.
Romanda iki ayrı zaman diliminde geçen iki hikâye mevcut. Bir tanesi tarihî bir kahramanın hikâyesi kabaca 400 yıllık, diğeri yine kabaca 4 aylık bir hikâye. Tabii her iki kahramanda hayal ürünü. Yeri gelmişken kitabın bu özelliğini de belirtelim. Roman hem korku türünde hem de tarih. Viyana bozgunundan itibaren Balkanlardaki değişime Türk vampirimizle birlikte şahit oluyorsunuz. Balkanlarda (eskisi Rumeli) geçen bölümler, eşkıya hikâyeleri sizi büyüleyecektir. Kitabın başından sonuna kadar her iki hikâyeye de dönüş yapılıyor. Sonunda aynı tarihte kahramanların yolları kesişiyor. Tahminimce kitabın bu özelliği yazarı yormuş olmalı zîra yazarken devamlı suretle geriye dönüp yazdığı kısımları okuması gerekir.
Romanda esrar perdesi aralanmamış kısımlar mevcut. Bu kısımlar kahramanımız Abdülharis’in hikâyesinin devam edeceğini gösteriyor. Belki bir üçleme ya da beşleme gelecektir. Zaten yazarın kendisinin de bu kitabın devamının geleceğine dair beyanı var. Romanımızın baş kahramanının Türklüğü, Türk devletine bağlılığı vurgulanıyor. Devamı olacak kitaplarda sanki Türk vampirler ile başka milletlerden olanlar çarpışacak gibi.
Yukarıda biraz bahsettim, yazarımız hem akademik çalışmaları hem de edebî çalışmaları olan ödüllü bir yazar. Eserlerinin bir kısmı; Türk Kültüründe Vampirler Oburlar, Yalmavuzlar ve Diğerleri, Anadolu Korku Öyküleri -2, Yedikuleli Mansur, Gölgeli Öyküler Korku Öyküleri Derlemesi, Güçoburlar, Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikâyeleri-1.
Hem edebî hem de akademik yazabilen olması hasebiyle yazarımız pek sık rastlanan şahsiyetlerden biri değil. Bu kısmı da vurgulayalım. Zîra iki türde de yazabilmesi eserlerinin kıymetini arttırıyor.
Eh! Artık benden tanıtması, sizden okuması…