Yükleniyor...
Yerel bilgilenme, yaşanılan şehir, ilçe ve köy hakkında bilgilenmedir. Kişi aklının ermeye, çevresini gözlemlemeye başladığı zamanlardan itibaren yakın çevresi hakkında bilgiler edinmeye başlar. Bilecen kişiler, kitaplar, dergiler, gazeteler, CD’ler kişinin yaşadığı çevre hakkında bilgilenmesini sağlar. Bilgilenmenin sağlanması için de o il veya ilçede kitap, dergi, gazete ve CD’ler yayımlanması gerekir; bir de ilgili devlet kurumları yöneticilerinin yerel bilgilenme konusunda şuurlu ve uyanık olması…
Ya bilecenler, yayınlar yoksa! Belediye başkanı, vali, kaymakam, ilçe millî eğitim müdürü, kültür müdürü vd. yöneticiler yerel bilgilenme konusuna uzaklarsa! İşte o zaman millet olarak büyük kayıplara uğruyoruz. Bu konuda, doğup büyüdüğüm Denizli’nin Sarayköy ilçesinden bir örnek vereceğim.
Sarayköy ovasından Büyük Menderes nehri geçer. Büyük Menderes üzerinde, Denizli-Aydın sınırına yakın bir yerde, Eski Tekke Hamamlarına 200 m. mesafede Timurtaş Köprüsü vardı. 20. yüzyıla, tamamı olmasa bile taşlardan örülmüş ayaklarıyla kalmıştı. Bu köprüden Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine giderken ordusuyla birlikte geçmişti. Yine Timur bu köprüden ordusuyla geçerek Denizli’de konaklamıştı. Ömrünün son yıllarında Halil İnalcık hoca, Timurtaş köprüsünü görmek için gelmiş, ancak köprünün bir ayağında kalan taşları görebilmişti. Şimdilerde köprü ayağının o taşları da kaldı mı bilmiyorum. Çünkü nehrin suları onları da söküp götürmüştür. Bir diğer ayağı da köprünün şeklini gösterecek özellikte idi. O ayağı da nehrin taşmasını önlemek için set olarak düzlendi. Bugünlerde, bir jeotermal enerji şirketinin döşediği borular sebebiyle Timurtaş Köprüsü’nün bulunduğu yere yaklaşmak ve ayaklarını teşkil eden son taşları -eğer kaldıysa- görmek mümkün değil.
Timurtaş Köprüsü bilgilenme ve dolayısıyla sahiplenme olmaması sebebiyle büyük bir kayıp. Ancak bilgilenme sağlanınca kazanımlarımız da oluyor. Yine Denizli’den örnekler vereceğim.
*Denizli’nin Ahiliğin önemli bir merkezi olduğu ortaya çıkmıştır. Hatta Ahiliğin kurucusu olarak bilinen Ahi Evran’ın, Denizli’ye gelerek bir Ahi büyüğünden el ve bilgi aldığı; bu büyüğün hayat ağacı motifli baştaşlı bir mezarda yattığı tespit edilmiştir. Denizli merkez ve ilçelerinde toplam 51 Ahi tekkesi ve şeyhinin adı belirlenmiştir.
*Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı Cabar köyünde Yunan askerleri 1921 yılında, 1 Nisanı 2 Nisana bağlayan gece 83 insanımızı katletmiştir. Şehit düşenlerin adları ve yattıkları mezarlık belirlenmiştir. Kaybolmaya yüz tutan eski mezarlık Büyükşehir Belediyesi tarafından Cabar Şehitliği adıyla düzenlenmiş ve katliamın 100. yıldönümünde, 1 Nisan 2021’de açılışı yapılmıştır.
*Türkiye Cumhuriyeti’nin şehrimize kazandırdığı Denizli Endüstri Meslek Lisesinin taş binaları müze yapılmak üzere korumaya alınmıştır.
*Denizli’de yerel bilgilenmeyi sağlamak amacıyla kitap, dergi, CD yayımlanmaya başlamıştır. Büyükşehir Belediyesinin, akademisyenlerin ve yerel yazarların destek ve katılımlarıyla son yirmi yılda 200’den fazla eser Denizli halkıyla buluşturulmuştur. Öncekilerle birlikte, Denizli ile ilgili 635 eser tarafımdan kayıt altına alınmıştır.
Yerel bilgilenmenin önemini konu edinen bu yazıyı yazmaya Ahmet Bican Ercilasun hocamın, 30 Temmuz 2022 tarihli “Son Şaman” başlıklı yazısı sebep oldu. Hocam, 1900 yılında Ruslara karşı verdiği mücadeleyi kaybeden Azerbaycan’ın Şeki şehrinin Göynük, Şabalıt ve Cumuk köylerinden 53-54 kişinin Türkiye’ye göçmeleri ve Denizli’de Akhan köyünü kurmalarını anlattığım “Şeki’den Denizli’ye Akhan Mahallesi” başlıklı yazımı okur. Uğurlama sırasında Şeyh Ahmet’in, göç edenlerden Hacı Mahmut’a okunmuş üç taş vermesi; “Bu üç taş sizde olduktan sonra Allah’ın hikmeti ortaya çıkacak, doksan-yüz yıl geçse de buraya sizlerden bir nefer gelecek.” demesi onları dualarla uğurlaması üzerinde durur. Bu taşları yada taşı, Şeyh Ahmet’i de son şaman olarak yorumlar. “Hasan Kallimci’nin Denizli’den Birkaç Kişi Birkaç Eser kitabını okuyuncaya kadar yada taşı mucizesinin, 1900’lü yılların Azerbaycan’ına dek uzanacağını asla düşünemezdim. Eski Türklerin kamı / şamanı Şeki’de “şeyh” olmuştu.” der.
Yerel bir yazımdan, Türk dünyası ile ilgili bilgi ve tespitler çıkarılacağı hiç aklıma gelmemişti. Hocamın bu yazısını okuyunca yerel bilgilenmenin önemini bir daha anladım.
Yazımı şu düşüncemle bağlıyorum: Kişi, yerel bilgilenme sayesinde yaşadığı köyü, ilçeyi, şehri tanır. Tanıyınca sever. Sevince benimser, korumaya ve geliştirmeye çalışır. Yerel bilgilenme gerçekleşmediği takdirde de Timurtaş Köprüsü örneğinde olduğu gibi nice kayıplar elimizin altından, gözümüzün önünde kayar gider. Hepsinden önemlisi, millet olma şuurunu da yitiririz…