Yükleniyor...
Kürtçe’nin seçmeli ders olarak öğretim programlarına konulması son günlerde tartışmalara yol açmıştır. Bir kesim Kürtçe’nin Kürtlerin anadili olduğunu ve anadilde eğitim yapılması gerektiğini için Kürtçe’nin seçmeli ders olamayacağını savunmaktadır. Diğer bir kesim ise Kürtçe’nin ders olarak verilmesine topyekun karşıdır. Karşı olanlar bu dersin ülkenin bütünlüğünü tehdit edeceğini düşünmektedirler ki bu düşüncelerinde haksız değillerdir. Milli Eğitim Temel Kanunu’nun genellik ve eşitlik ilkesi uyarınca eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Fakat bu madde herkesin istediği dilde eğitim alabileceği anlamına gelmemektedir. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Şu halde Kürtçe’nin seçmeli ders olması resmen bir imtiyazdır çünkü ihtiyaçtan ya da öğrenci velilerinin taleplerinden kaynaklanmamaktadır. Eğitimin kalitesini artırma ya da vatandaşların ihtiyaçları karşılamayla ilgili olmayan bu girişimin milli birlik ve beraberliği zedeleyeceği açıktır. Ancak ülkenin bütünlüğü meselenin dışında tutularak önce Kürtçe’nin nasıl bir dil olduğundan biraz bahsetmek gerekir.
Dilbilim açısından bakıldığında akademik çalışmalarda Kürtçe’nin özgün değil, Osmanlı Türkçesi gibi karma bir dil olduğu ve karma dillerin anadil olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmektedir (Buran, 2006; Aksoy, 2010). Özgün olmayan bir dili eğitim dili yapmak oldukça sakıncalıdır. Milli hassasiyetleri bir kenara bıraksak bile böyle bir dilin uluslar arası hiçbir geçerliliği olmayacağı için öğrenciyi de ilerleyen zamanlarda sıkıntıya sokacaktır. Aldığı eğitim ona hiçbir katkı sağlamayacaktır. Yazılı edebiyatı olmayan bir dil eğitim dili olarak nasıl önerilebilir? Kürt edebiyatının kökenleri belirsizdir. 19.-20. yy’dan sonra yazılı Kürt edebiyatı sahneye çıkmıştır. Eğer böyle bir dil ve edebiyat çok eski tarihlerden beri varsa neden yazılı olarak ortaya çıkışı bu kadar zaman almıştır? Bazı kesimlerce Baba Tahir Kürt edebiyatçısı olarak kabul edilmektedir. Ancak eserlerini Arapça, Türkçe ve Farsça olarak vermiştir. Bu durumda Baba Tahir’in Kürt edebiyatçısı olduğunu iddia etmek ne kadar doğrudur?
Köklerinin sağlam olmaması itibariyle eğitim ve bilim dili olamayacak olan Kürtçe’de bir ortaklık olmadığı da açıktır. Örneğin eğitimde Kurmançça’ya mı, Soranice’ye mi Kürtçe denilecektir? Kürt topluluğu olmamasına rağmen Zazalar için de Kürt denmeye çalışılmaktadır. Ancak Zazaların da farklı bir etnik grup olduğu ve farklı bir dillerinin olduğu bilinmektedir (Buran, 2011). Şu halde Kürtçe’nin eğitim dili olması demek eşitlik, demokrasi, özgürlüğü sağlama niyetiyle yola çıkıp diğer etnik grupları gerçekten ikinci sınıf vatandaş, azınlık pozisyonuna düşürmek demektir. Bu durumda da refah sağlanması pek mümkün olmaz. Aksini düşünürsek; yani Doğu Karadeniz’de az da olsa Rumca’yı, Artvin’de yaşayan ve Ermenice’nin bir lehçesi olan Homşetma dilini konuşan vatandaşlarımızın da kendi dilleri ile eğitim alabilsinler (ki o bölgede Ermenice konuşan halk kendilerini Türk olarak tanımlamakta ve kullandıkları dilin Ermenice’nin bir lehçesi olduğunu yeni yeni öğrenmektedirler (Gökdağ, 2011)). Bu durumda da ülkede eğitim açısından bir bütünlük kurulamayacaktır. Eğitimde bir bütünlük sağlanamadığı takdirde diğer alanlarda bütünlük sağlamanın mümkün olması beklenemez. Bu ülkede yaşayan insanların her biri farklı dillerde eğitim alırlarsa nasıl iletişim kuracaklardır? Aslında yukarıda ifade edilenler Kürtçe’nin eğitim dili veya seçmeli yabancı dil olarak öğretim programına konulmaması için yeterlidir. Ancak Kürtçe eğitim verilmesinin sakıncalı olmasına neden olan başka birtakım talepler de söz konusudur.
Bir araştırmacı Kürtçe’nin sadece Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde değil her yerde eğitim dili olması gerektiğini savunmaktadır. Kürt dilinin eğitim dili olması da onlar için yetmemektedir. Anadilde eğitimle Kürtlerin kendi tarihlerini ve uluslarını inşa edeceklerine inanmaktadır (Apaydın, 2011). Bu ve benzeri düşüncelerin varlığı herkes tarafından bilinmektedir, sadece bazı kesimler bu düşünceyi görmezden gelip Kürtçe’nin seçmeli dil olmasının ülkeyi demokrasiye bir adım daha yaklaştıracağını düşünmektedirler. Art niyetli bireylerin varlığı nedeniyle Kürtçe’nin seçmeli ders olması göründüğü kadar masum bir girişim değildir ve demokrasi yolunda bir ilerleme sağlamayacaktır. Kimsenin kendini kandırmaması gerekir. Gerçek şudur ki ülkenin bütünlüğü konusunda herhangi bir hassasiyet taşımayan kişiler Kürtçe’nin seçmeli ders olarak konulmasını bir merdiven olarak kullanıp asıl niyetlerine bir adım daha yaklaşacaklardır.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda karma bir dili anadil yapma ve bununla da yetinmeyip eğitim dili yapma gibi bir uğraşın varlığı aşikârdır. Kürtçe’nin eğitim dili olarak sunulması oldukça yanlıştır ve var olmayan bir ulusun inşasına kendi elimizle yardım etmemiz demektir. Bu da kendi devletimizin bütünlüğüne zarar verecek tehlikeli bir adım olur.
Kaynakça
Aksoy, M. (2010). Neden Kürtçülük Yapılıyor? Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi. Mart 2010. 60-61.
Apaydın, C.(2011).Dilin Siyaseti. Qijika Reş.Ocak-Şubat 2011. 94-99.
Buran, A.(2006). Karma Diller ve İki Örnerk: Klasik Osmanlıca ve Türkçe. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Sayı 20. Yıl 2006/1. 19-33.
Buran, A. (2011). Kürtler ve Kürt Dili. Turkish Studies. International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Volume 6/3 summer. 43-57.
Gökdağ, B.A (2011). Doğu Karadeniz’de Konuşulan Diller ve Türkçe ile Etkileşimleri. Karadeniz Araştırmaları Güz Sayısı Sayı 31. 111-134.
Milli Eğitimi Temel Kanunu