Biz Kimin Aynasıyız?

Camın bir tarafına “sır” denilen bir madde sürülünce, cam ayna adını alır. Artık camın iki tarafını gösterme meziyeti kalmaz. Cam bu sırla yeni bir meziyet kazanmıştır. Bu meziyet, kendisine bakan varlığın nasıl olduğunu, şeklini, yapısını, görüntüsünü, eksiğini, gediğini kendisine göstermektir. Bir bakıma insan sırlanmış cam gibidir ve nice sırlar saklamaktadır. Şu halde insan, aynaya benzemektedir. […]


Paylaşın:

Camın bir tarafına “sır” denilen bir madde sürülünce, cam ayna adını alır. Artık camın iki tarafını gösterme meziyeti kalmaz. Cam bu sırla yeni bir meziyet kazanmıştır. Bu meziyet, kendisine bakan varlığın nasıl olduğunu, şeklini, yapısını, görüntüsünü, eksiğini, gediğini kendisine göstermektir.

Bir bakıma insan sırlanmış cam gibidir ve nice sırlar saklamaktadır. Şu halde insan, aynaya benzemektedir. Ama nasıl bir ayna?

Kutlu Peygamberimiz buyurmuşlar ki:

Mümin müminin aynasıdır”.  Bu üç kelime, bir hayat felsefesi, bir yaşayış biçimini anlatan belki de, en kısa ve özlü sözdür.

Mevlana Celaleddin Rumi, “Fihi Ma Fih” adlı kitabında bu hadisle ilgili diyor ki:

“Yüce peygamber buyurdular ki, “mümin, müminin aynasıdır”. Bu sözü şöyle de söyleyebilirdi: Mümin müminin, kâfir de kâfirin aynasıdır. O böyle demedi. Çünkü sırlı camın ayna olabilmesi, kendine bakanın kim olduğunu ve şeklini göstermesi için Hakkın Nuru olan ışığa ihtiyaç vardır. Küfür, yani kâfirlik karanlıktır. Karanlıkta, ne cam kendi işini iki tarafını, ne de ayna kendi işini yapıp, yani kendine bakanı gösteremez.”

Aynaların yalan söylemez diyen merhum Bayrak Şairi Arif Nihat ASYA’da, “cam, ayna haline geldikten sonra, sahip olduğu sırra sadık kalır; ne güzelin güzelliğini kendisine bakan çirkine gösterir; ne de kendisine bakmış çirkinin çirkinliğinden güzele haber verir” der.

Demek ki, kendi işini iyi yapmakta, kıskançlığa, fesada ve başka anlayışlara fırsat ve imkân vermemek çok önemlidir.

* * *

3 Mayıs 1944 günü ülkemizi sarmak isteyen komünizm belasına karşı ilk defa yürüyen milliyetçi Türk gençleri arasında bulunan ve “bayraklaşmış 23 insan” arasında yer almış merhum Şair Fazlı oğlu Cemal Oğuz ÖCAL, bir hastanenin önünde gördüğü manzara karşısında:

 

Bu dertli kadın anam, şu hasta kız bacımdır;

Sevinçleri sevincim, acıları acımdır.

 

der. Bu bakış tarzı, bu anlayış Şanlı Peygamberimizin anlattığı, “mümin müminin aynasıdır” ifadesini en iyi gösteren örneklerden biridir.

Eğer inanıyorsak, kendimizi İslam’a inanmış bir mümin kabul ediyorsak, gözümüzün gördüğü bütün insanları kendimizden bir parça gibi görmek ve değerlendirmek gibi bir sorumluluğun sahibiyiz, demektir.

40-50 yıl kadar önceki hastanelerimizi, hastane önlerindeki manzaraları bugün tasvir etmekte, anlatmakta imkânsız denilebilir. Yokluk, yoksulluk, perişanlık, ilgisizlik tarif edilmeyecek boyutlardadır. Ağlayanlar, yardım için yalvaranlar… O manzarayı gören pek çok insan, gözünü kapatıp görmek istemezken, birileri insanların ne kötü durumlara düştüğünü, karikatürize ederek, gülünç manzaralar resmeder; aşağı sınıfın, köylülerin şehirleri kirlettiğini anlatmak için bunları yazıp çizerlerdi.

Şair Cemal Oğuz Öcal, onlar gibi yapmıyor: ilk gördüğü dertli kadın, anasını, yanındaki hasta kız da bacısını hatırlatıyor. İnsanın anasının, bacısının sevinci ve kederi kendisinin sevinci, kederi veya acısı değil midir? O işte bunu hissediyor. O müminlerde, kendi anasını ve bacısını görerek, dertlerini, acılarını yüreğinde hisseder. Kutlu Peygamberin beyanıyla, mümin olduğunu, kendi aynasında görüyor ve gösteriyor.

*   *   *

Yolda giderken, önünüzde, yanınızda giden birinin “haak” deyip yere tükürmesinden veya bir başka yanlış davranışından rahatsız olmuşsanız daha sonra da bu davranışı siz yapmaya devam ediyorsanız, doğrusu yaptığınızı düşünmeniz lazım.

Eğer, müminseniz, bir ayna olması gereken diğer mümine baktığınızda gördüğünüz yanlışı, nefsinizde terk edemiyorsanız, kendinizi sorgulamalı değil misiniz?

-Mümin müminin aynasıdır; ben de şurada karşılaştığım bir aynaya aksetmiş bir yanlış, bir çirkin davranış görmüştüm, ben bunu niçin yaptım? Ben mümin olarak, nasıl bir aynayım?

Hiç olmazsa, bu soruyu sorabiliyorsak, korkmayın, bu dünyanız da, ahiretiniz de kolay ve rahat olacaktır.

İman, yaşandıkça, bilgi hayat buldukça gelişir ve güçlenir.

*   *   *

Ahlâk, dinin topluma akseden yüzüdür, davranışlarımız da dindarlığımızın aynaya akseden kısmıdır. Onun için mümin, zaman zaman kendi aynasında, kendisine bakmalıdır.

Bu iş için diğer müminleri ayna olarak kullanması da mümkündür. Eğer, sokakta, yolda, alışverişte, dükkânda, markette ve başka yerlerde gördüğünüz, işittiğiniz yalandan, fesattan, dedi-kodudan, hileden, rüşvetten, adam kayırmadan, dalavereden ve benzerlerinden rahatsız oluyorsanız; bir de aynaya bakınız. Acaba bunlardan ben de yapıyor muyum? Bunlardan bende de var mı, deyiniz

%99.9 unun Müslüman olduğunu söylediğimiz toplumumuzda aynaya baksak yaşanan yolsuzluklar, hortumculuklar ve sayılamayacak yanlışlar olur muydu?

*   *   *

Folklorumuzda aynayla ilgili çok güzel şeyler vardır. Bunlardan olsun ibret almamız ve arada bir bakmamız lazım, diye düşünüyorum. Hani Nuri Sesigüzel’in okuduğu bir türkü var ya:

Aynaya baktım, saç beyaz olmuş

Bir gün hepimiz, geç kaldığımızı, bildiren pişmanlık ifadesiyle bunu söyleyebiliriz. Önemli olan, geç kalmadan aynaya bakmaktır.

Bir şey daha var: bize bakanlar, bizde kendilerini nasıl görüyor, dersiniz?

Millet olarak da geç kalmayalım ve hemen soralım:

– Biz kimin aynasıyız?

Yazar

Abdülkadir Sezgin

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar