Deva Partisi, Millet İttifakı ve Türk Milleti!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz. Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.


Paylaşın:

Bu hafta canım hiç yazmak istemiyordu. Elim klavyeye gitti gitti geldi. Kafam bunlu, gönlüm darlık içindeydi. Tâ ki Ali Babacan’ın açıklamasını duyana, söylediklerini okuyana kadar.

Babacan ve Babacan gibi Türk millî kimliğine hasım olanlar konuşmaktan usanmadı. Ama bilsinler ki biz de yazmaktan, söylemekten usanmayız. Zaten usanırsak korkulmalı. Sabrımız bitmiş ve artık yeter sınırına gelmişiz demektir. Gerçi çok da kalmadı doğrusu.

Bugün bir basın toplantısı yapan Ali Babacan “Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden, sağcı-solcu demeden, Sünni-Alevi demeden, inançlı-inançsız demeden herkesin eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Türkiye hedefliyoruz.” demiş. Başka dedikleri de var. Ana dili ile eğitim hakkı (!) vereceklerinden bahsetmiş, Anayasanın 66. Maddesini değiştirmeyi teklif etmiş… Demiş de demiş.

Bu konuları ne kadar biliyor veya nereye kadar ilgilendi bilinmez. Sadece kendi partisinin sınırları içinde hareket eden birisi olsa diyeceğimizi der ve bir daha ilgilenmeyiz. Zaten kendisi ve partisi Türk Milliyetçileri için yok hükmünde. Ancak Millet İttifakı’nın bir üyesi olunca işin rengi değişiyor.

Unsurların eşitliği

“Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden” derken siyasete başladığı AKP’nin etkisinden hâlâ kurtulamadığı görülüyor. Etnik kimliklerin Türk kimliğine eşitliği anlamındaki bu ifadelerin maksadı millet yapısını unsurların eşitliğine taşımaktır. Sadece etnisiteler değil, sağcı solcu derken fikir gruplarını, Alevi Sünni derken de İslâm dini içindeki yaşayış farklılıklarını iyice ayrıştırmaktadır. İnançlı inançsız ayrımı da diğerleri kadar anlamsızdır. İktidar olsalar, her grubu da farklı bir coğrafyada iskân ederler mi ki sorusu bile akla geliyor.

Anayasamız, Türk vatandaşı olan her yurttaşın insan, birey ve vatandaş olarak eşit olduğuna hükmediyor. Görülen o ki, herkesin eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Türkiye hedeflediklerini söylerken bunu görmek istemedikleri anlaşılıyor. Üzerinde biraz düşünüldüğünde bütün bu söylenenlerin kelimenin tam manasıyla etnik temelli ayrımcılık olduğu görülecektir.

Bu kadarıyla da yetinilmiyor

Grupların eşitliği de yetmiyor. Üzerine ana dili ile eğitim verilmelidir de diyor. Dayanağı da Türkiye’nin insan hakları ve hukuk devleti olma konusundaki eksikleriymiş(!) Türkiye’nin eksiklikleri var mıdır? Evet vardır. Peki, bu eksiklikler devletin yani yasaların eksiklikleri midir? Hayır, değildir. Yöneticilerin eksiklikleridir. Tarih bilmeyen, sosyolojiden habersiz olan, sadece ideolojilerden hareket eden yöneticilerle, yetersiz idarecilerin hatalarıdır.

Mesela, ”Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz” ya da “Benim memurum işini bilir” diyen mantığın ürünüdür. Türk kamuoyunun çok iyi hatırladığı bu sözler, Babacan’ın da siyasi kılavuzu denebilecek Özal’a aittir. Hukukun çiğnenebilmesinin önü açılmıştır. Geldiğimiz aşamada da yasanın hükmüne rağmen içtihat etmeye, ‘fiilî durumu hukukileştirmek için anayasa değiştirmeye’ kadar varmıştır!

Sadece ekonomiyle ve ideolojik öğretilerle siyaset yapılabileceğini düşünen kifayetsiz muhteris siyasilerin yaptıkları tarihe yüklenemez. Bugün bu alışkanlık hâlâ devam etmektedir. Etraflıca düşünülmeden söylendiyse vahim bir hatadır. Yok, düşünülerek söylendiyse de hata bile denemez.

Ayrıca, son yazılarımda ortaya koyduğum bir hususu yine hatırlatacağım. Bu söylenenler, 2006’daki Şemdinli kumpasının iddianamesindeki, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan ve Cumhuriyet’in ilanında da kabul edilerek devam ettirilen modernlik projesi, Kürt milliyetçiliğinin ve siyasal İslam’ın devletin temel yaklaşımlarına hâkim olmasını temel tehdit unsurları olarak belirlemiştir.” cümlelerindeki düşünceyle de örtüşmektedir.

Babacan, bunların çözümü için yeni bir vatandaşlık öneriyor. Anayasanın 66. Maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” ifadesinin gözden geçirilmesi teklif ediyor. Bu cümlede neyi gözden geçireceğiz, ne değişecek? Türk yerine başka bir isim mi gelecek? Bunun hayata geçmesi anayasanın Başlangıç, 1, 2, 3’üncü maddeleriyle egemenliğin sahibini açıkça ortaya koyan 6’ncı maddesini ortadan kaldırır. Bunun anlamı egemenliğin sahibini değiştirmektir. Dördüncü maddedeki değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddeler açısından da anayasaya aykırıdır.

Ve en önemlisi anayasanın 10’uncu maddesi; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” demektedir. Eğer Babacan uygulanmadığını düşünüyorsa, kurduğu parti ve üyesi olduğu hükümetlerin de sorumluluğu vardır. Yani, kendisi de büyük bir siyasi sorumluluk taşımaktadır.

Millet İttifakı neresinde?

Çok değil daha bir ay önce Millet İttifakı, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş için mutabakatlarını ortaya koydu. Bu geçişi anayasa değişikliğiyle yapacaklarını, hangi konularda değişiklik olacağını açıkladılar. Bütün bunlar yapılmışken böyle bir açıklama Türk Milletinin sinir uçlarıyla oynamak demektir. Altılı Masa’nın düzenine müdahaledir. Hatta bu açıklamaların Millet İttifakı’na zararı Deva Partisi’nin faydasından fazla olacaktır demek abartı da değildir.

Sadece sinir uçlarıyla oynamayla kalsa da iyi. Pişmiş aşa soğuk su katmaktır. Babacan’ın açıklamaları, AKP’nin Türkiye Yüzyılı açıklamasıyla bire bir örtüşmektedir. Dolayısıyla Millet İttifakı’nın üyesi partilerin genel başkanları bu konularda açıklama yapmalıdırlar. Aksi takdirde tartışma devam edebilir.

Hatırlatmakta fayda var

27 Mart 2013’te, TÜRK MİLLETİNE ÇAĞRI başlığı ile Millî Düşünce Merkezi öncülüğüyle bir açıklama yapılmıştı. Kamuoyunda 300 Aydın Bildirisi diye de bilinen açıklamada Sadi Somuncuoğlu, Mustafa Kafalı, Halil İnalcık, Ahmet Bican Ercilasun, İskender Öksüz, İlber Ortaylı, Emine Işınsu, Ethem Ruhi Fığlalı, Hüsamettin Cindoruk, Alaettin Parmaksız, İbrahim Metin, Ahsen Batur, Mümtaz Soysal gibi yüzlerce ilim, siyaset ve fikir insanının imzası vardı.

Bu üç madde bugün de geçerlidir. Yeniden böyle bir açıklama yapılmasını gerektirecek şartlar oluşturulmamalıdır.

AŞAĞIDA İMZASI BULUNAN BİZLER,

TÜRK MİLLETİ’NİN AKLI SELİMİNE SESLENİYOR, TARİHİN BU DÖNEMECİNDE TÜRK MİLLETİ ADINA HAREKET EDENLERİ UYARIYORUZ!

  1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz.
  2. Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.
  3. Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu millî devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.
Yazar

Hakan Paksoy

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar