Yükleniyor...
Suriye meselesinde ikinci perdeye geçildi. Birinci perdede uzun süren iç savaş vardı. Büyük yıkımlara yol açtı. 8 Aralık’ta bitti ve ertesi gün ikinci perde açıldı.
Suriye Türkmenlerinin dışlandığı görülen yeni Suriye’de olanları ve olacakları, yaşadığımız bölücü terörün bağlantılarından, eski ve yeni açılım sürecinden, Irak’ın ikiye bölünmesinden ayrı değerlendirmek eksik olur. Hepsi de birbiriyle ilişkili.
Devlet aklı da ilgili kurumların mutfakta hazırladığı bilgilerle; davranışların, stratejilerin ya da politikaların belirlenmesidir. Bu yaklaşımdan hareketle konuya, kurumları tartışmadan, tek adam rejimini bir tarafta tutarak anlamaya çalışacağız. Yani sadece mutfağa göz atacağız. Sanırım karşımıza ilginç̧ görüntüler çıkacak.
Önce, bugünü anlamak için çok kısa şekilde geçmişe bakalım. Bakalım ki, Türk halkına “Devlet aklı” dediklerinin kökü nerelerde, onu görelim.
Değerli gazeteci yazar Gürbüz Evren, eski “açılım” süreçlerinin ilkinde, iki yazısında, iki ABD’linin raporlarından bahsediyor. Birisi David Phillips’in Ekim 2007’de açıklanan “PKK’nın Silahsızlandırılması” başlıklı. Rapordan birkaç madde:
Diğer rapor Türk kamuoyunun yakından tanıdığı Henri Barkey. Hani şu, 15 Temmuz ihanet gecesinde Büyükada’da toplantı yapan Amerikalı. Raporunun başlığı “Kürdistan’da çatışmayı önlemek”. Ekim 2009’da eski ABD Başkanı Obama için hazırlanmış. Ondan da birkaç madde:
Bu konu ilk olarak 22 Ocak 2025 tarihli Millî Güvenlik Kurulu açıklamasında dikkatimi çekti. Dördüncü maddesinde “Suriye’deki yeni yönetimin; … toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin sağlanması ile ülkedeki tüm etnik, dinî ve mezhebî grupların temel hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınması hususundaki iradesine … tam destek verileceği bir kez daha teyit edilmiştir.” diyordu.
Bu madde Suriye için söylenmekle birlikte Türkiye’nin içindeki yeni açılım süreciyle doğrudan ilişkili. Bu konuyu önceki yazımda incelemiştim. Sonra araştırmaya devam ettim. Karşıma Millî İstihbarat Akademisi’nin ve başkanının X paylaşımı çıktı. “Başkan Prof. Dr. Talha Köse tarafından kaleme alınan ’Suriye’de Barış ve İstikrarın Sağlanması için Yol Haritası’ başlıklı analizimiz yayınlandı” diyordu.
Raporun girişinde “kapsayıcı bir toplumsal uzlaşı” aranması gerektiğini yazıyor. Sonrasında “yeni ve kuşatıcı bir Suriyeli kimliği inşa etmek; bilgece stratejiler, sabırlı ve sağduyulu politikalar” gerektirdiğini belirtiyor. Nasıl bir uzlaşma ve yeni Suriyeli Kimliği olduğu da sonuna doğru ortaya çıkıyor.
Suriye’deki çok dinli, çok mezhepli, çok etnikli ve çok siyasi gruplu yapı anlatıldıktan sonra “farklı kimlikler ve toplumsal kesimler arasında yeni toplumsal mutabakat ve ortak kimlik oluşturmak bir gereksinimdir.” tespiti yapılıyor. Sona doğru da, “Kapsayıcı yönetim ilkesi benimsenirken ülkedeki etnik-mezhepsel kimliklerin daha fazla ayrıştırılmamasına ve bu ayrımın kurumsallaştırılmamasına dikkat edilmesi gerekmektedir … hiçbir bireyin ya da grubun sistemin dışına itilerek marjinalleştirilmediği” bir sistem öneriyor. “Daha fazla ayrıştırılmaması” aynı zamanda mevcudu muhafaza anlamına gelir.
MGK’nin açıklamasındaki düşüncelerle örtüşen bir rapor. İnternette ilk aramada hemen karşımıza geliyor.
Karşımıza Talha Köse’nin başka makaleleri de çıkıyor. Bunlardan birisi de “Çözüm Sürecinin Yükseliş ve Düşüşü”. 2017 Haziran’ında yayımlanmış.
Makale çok dikkat çekici. Mesela terörist unsurları Kürt Ulusal Hareketi diye isimlendiriyor. Bölücübaşına “KUH’nin lideri” diyor.
KUH’nin yan kuruluşu Demokratik Bölgeler Partisi, Türkiye toplumu, seferberlik kapasitesi artan KUH, [Türk H.P.] Hükümet ve KUH arasında değişen güçler dengesi, KUH’nin siyasi kanadı HDP, silahlı kanadı PKK gibi isimlendirme ve kavramlaştırma dikkati çekenlerden sadece birkaçı.
Makaleden üç küçük seçki:
“İlk kez resmi aktörler Kürt Sorunu’nun yalnızca bir terörizm veya şiddet meselesi olmadığını ve güvenlik yaklaşımlı tedbirlerden ziyade diğer yaklaşımların uygulanması gereğini kabul ettiler.”
“Ağustos 2015’te KCK Türkiye’nin 12 bölgesinde ‘özyönetim’ ilan etti. KCK’nın etkili propagandası ve kamu diplomasisi başarılı seferberlik çalışması etkili oldu.”
“Üçüncü bir tarafın gözetim organı olarak varlığı sürecin şeffaflığını artırabilirdi”
Tarafların birisi bölücü unsurlar, bu belli. Diğerinin de bu süreci götüren AKP ve siyasi kadrosu olduğu anlaşılıyor. Ve bugün yapılanların “terörle müzakere değil, devlet aklı (!)” söylemini açıklıyor. AKP Genel Başkanı’nın AKP kongresindeki konuşmasındaki bölücü unsurlara hitaben söylediği, “Ya silah ya sivil siyaset” ifadesine de bu açıdan bakmak gerekiyor.
Bu cümlelerin sahibi Prof. Dr. Talha Köse, doktorasını ABD George Mason Üniversitesi Çatışma Analizi ve Çözümü Enstitüsü’nden almış.
George Mason, ABD’nin Kurucu Babalarından. Üniversitenin de ABD’nin müesses nizamıyla yoğun bir ilişkisinin olduğu internette açıkça görünüyor.
En dikkat çekici olan da adı “Yol Haritası” olan analizde de Dışişleri yahut MSB yetkililerinin ya da Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir açıklamasında veya konuşmasında da Suriye Türkmenleriyle ilgili bir cümle duyulmuyor.
Bu arada, Suriye’de yeni yönetim, Ulusal Diyalog Konferansı toplamaya hazırlanıyor. Konferansın, “Suriye kimliğinin doğası gibi son derece önemli konulara” odaklanacağı medyada yer alıyor. Ve Suriye Türkmenleri bu süreçten dışlanmış durumdalar. İsimleri hiç geçmiyor.
Suriye Ulusal Diyalog Konferansı yedi kişilik hazırlık komitesinin üyesi Hind Kabava da George Mason Üniversitesi’nden. Dünya Dinleri Merkezi’nde Dinlerarası Barış İnşası Direktörü olan Kabava Suriye asıllı bir Kanada vatandaşı.
Bölgedeki akıllar hep birbiriyle kesişiyor. Ve gayri millîlik problemi de görünüyor. Bu da Türkiye ve Türk milletini çok önemli ve sıkıntılı günler beklediği anlamına geliyor.