Kalkınma, zekâ ve müfredat

Kültür de integral de türev de soyut kavramlardır. Bunların ne olduğunu bilmezseniz, bunları bilmemekle neleri kaybettiğinizi de bilemezsiniz. Kaldı ki IQ da soyut bir kavram. Onun artışı veya eksilişi de birçoklarını ilgilendirmeyebilir. 


Paylaşın:

Eğitim kalitesinden bahsettiğim yazılarıma dostlarım ilaveler yaptı. İstatistik dalında bir akademisyen arkadaşım, gözlemlerini anlatmış: “%100’ün 100 bölü 100, onun da 1 yaptığını bilmeyen öğrenciler var. Virgülden sonra 3 basamaklı üç sayıyı küçükten büyüğe doğru sıralayamayan finans lisans öğrencileri var. Değil integrali, bölmeyi, hatta toplamayı bile çıkarmak ve en baştan başlamak lazım bence hocam.”

Bir öğretmen dostum da şöyle yazmış: “Daha vahim bir şey söyleyeyim. Yeni nesil soru denilen ALES tarzı matematik sorularını çözemeyen matematik öğretmenleri var.”

Buyurun felaket sarmalına: Bilmeyen öğrenci sistemin ucundan çıkıp bilmeyen öğretmen oluyor. Bilmeyen öğretmen, kendinden de az bilen öğrenci yetiştiriyor. Bir tur daha, bir tur daha ve sonra integral zordur, evrim zordur diye müfredattan çıkarıyoruz. Daha da bilmeyen öğrenciler, daha da bilmeyen öğretmenler yetişmesi yolundaki engelleri kaldırıyoruz. 

Zekâmız ne âlemde?

Bu yılın başında basında bir haber vardı :  Türkiye’de ortalama IQ yani zekâ düzeyi, bir yıl içinde 1,5 puan gerileyerek 95,63’e inmiş. Dünya sıralamasında da 115 ülke arasında 73. sıraya, yani ortanın altına düşmüşüz. Güney Kore 107,54’le birinci. IQ’da standart sapma 15’tir. Güney Kore ile aramızdaki fark, 12 puan. Bu ne demek? Bizim üstün zekâlılarımız, Güney Kore’nin orta zekâlıları. Fakat biz integral bilmediğimiz için, istatistik de öğrenemiyoruz. Standart sapmadan habersiziz ve bu yazdıklarımı anlamıyoruz. Çok şükür… Cehalet bir lütuftur. 

Richard Lynn ve Tatu Vanhanen denen iki akademisyen on yıllardır şu tezi savunur: Ülkelerin IQ’ları ile zenginlikleri arasında ilgileşim vardır. Zor olduğu için “ilgileşim”i de öğrenmedik. İsterseniz “ilgi” diye okuyun. Kabacası şu: Fakir ülkeler aptal oldukları için fakirdir. Fakir ülkeleri kalkınmış ülke hâline getirmek beyhude bir çabadır. 

Zekâ artar da azalır da

IQ ölçümleri ilk çıktığında, bilgiden, tahsilden bağımsız oldukları zannediliyordu. Sonradan yapılan birçok araştırma ve özellikle Rus bilim adamı Luria’nın çalışmaları, IQ’nun eğitimle ve hızlı bir şekilde yükselebildiğini gösterdi. Zekânın şüphesiz genetik bir bileşeni vardı ama eğitim bileşeni de onun kadar güçlüydü. Alt Akıl kitabımda (2. Baskı, Panama Yayınları, 2017) bu konuda geniş bilgi var. Aslında o kitabı IQ hakkındaki ırkçı iddialara karşı yazdım. Görülen şu: Ülkelerin IQ ortalaması sabit değil. Bizim gibi gerileyenler var, fakat yükselenler, hatta bir asırda 30 puan birden yükselenler var. 

Bu, Lynn ile Vanhanen’in “aptalsın sen aptal kal” tezini çürütüyor ama onların iddiasındaki kalkınmışlıkla ortalama IQ arasındaki ilgileşim hâlâ geçerli. Geri kalmışlık mı düşük zekâya, düşük zekâ mı geri kalmışlığa yol açıyor? Tam bir tavuk – yumurta hikâyesi. Gerçek ikisinin de doğru olduğu… Zekâ ile kalkınmışlık bir birinin hem sebebi hem sonucu. Sizin eğitim ve kültür politikalarınız bu sarmalı aşağı doğru da yukarı doğru da yönlendirebilir. 

Biz hangi yönde gidiyoruz dersiniz?

Zekâ nedir ve nasıl arttırılır? Güzel bir soru, değil mi? İşte tam bu soruyu cevaplandırmak için yapılmış bir çalışma var. Richard E. Nisbett’in 2010 tarihli, Zekâ ve Nasıl Elde Edileceği – Okulların ve Kültürlerin Önemi. Maalesef Türkçesi yok. Benim Alt Akıl’da o araştırmadan bazı sonuçları bulabilirsiniz. Nisbett’in, Flynn’ın ve özellikle Luria’nın buldukları birbirini destekliyor. IQ’nun asıl ölçtüğü şey, insanların soyut kavramlara hâkimiyeti. Luria, düşük IQ’lu ülkelerde insanlara bir daire resmi gösterip bu nedir diye sorduğunda, daire yerine, “tabak”, “tekerlek” gibi cevaplar alıyor. Dikdörtgene, “kapı”, “pencere”, v.s. diyorlar. Soyut kavramlar yok. 

Bilim ve teknik gözlüğü

Bir başka bilim adamı, James R. Flynn, ülkelerin IQ ortalamasının yıldan yıla değiştiğini bulmuş. Endüstrileşmiş ülkelerde ortalama zekâ yılda 0,35 puan artmış. Bu, 10 yılda 3,5; altmış yılda 20 puandan fazla bir artış demek. Gelişmiş ülkele insanlarının 60 yıl önceki ataları, bugünkülere kıyasla geri zekâlı kalıyor. Flynn’ın Akıllanıyor muyuz? (Are We Getting Smarter?, Cambridge 2012) kitabının Türkçesini bulamadım. Türkçe alt yazılı bir TED Talks videosu var: Endüstri ülkelerinin zekileşmesinin sebebini ararken Flynn de Luria ile aynı sonuca varmış. IQ testleri soyutlamayı, kategorilere ayırmayı, ilişkilendirmeyi ölçüyor. O yüzden Flynn, IQ’su düşük çıkan topluluklara “Henüz bilim-teknik gözlüğünü takmamış” diyor. 

Eğitimden beklenen bilgiden çok kavramları öğretmesidir. Fakat kavramların öğretilmesi de anlaşılması da bilgi naklinden daha zordur. Flynn IQ artışlarını anlatıyor. Bizim IQ gerileyişimizin sebebi nedir dersiniz? 

Kültür de integral de türev de soyut kavramlardır. Bunların ne olduğunu bilmezseniz, bunları bilmemekle neleri kaybettiğinizi de bilemezsiniz. Kaldı ki IQ da soyut bir kavram. Onun artışı veya eksilişi de birçoklarını ilgilendirmeyebilir. 

Keşke ortalamanın, dağılımın, çan eğrisinin ne olduğunu bilen bir toplum olsaydık. Çan eğrisinin integrali S eğrisidir. S eğrisi, teknolojilerin, keşiflerin, nasıl yavaştan başladığını, sonra hızlanıp yükseldiğini, nihayet doygunluğa ulaştığını gösterir. Ama bunlar zor. Öğrenmesek de olur. 

Yazar

İskender Öksüz

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar