Siyasetin paralel evrenleri

Yandaş kanallar, yandaş basın. Sonra muhalif kanallar, muhalif basın. Bunlar 20. asrın teknolojileri. Biz, 21. asır sakinleri, şimdi yankı odalarımızı sosyal medyada yaratıyoruz. Sosyal medyayı tasarlayanlar da bu yankı odaları oluşsun diye kurmuşlar mekanizmaları.


Paylaşın:

Türkiye’de, paralel evrenlerde yaşayan, birbirinden pek de haberi olmayan halklar var. En az iki paralel evrende. Belki daha küçük birkaç evren daha var.

Ne demek istiyorum? Aynı ülkeye, aynı olaylara bakıyoruz ve birbirine taban tabana zıt şeyler görüyoruz. Olaylar aynı, algılar bambaşka. Hadi biz subjektif değerlendiriyoruz. Peki, anketlere ne oluyor? İktidarı önde, muhalefeti arkada gösteren anket hatırlıyor musunuz? Bir düzine şirket varsa ikisi doğru bildi deniyor; peki öteki 10 şirketin verileri başka bir dünyadan mı alınmıştı?

Bunca gazeteci, bunca kanaat önderi, bunca fikir adamı, hatta bilim adamı? 14 Mayıs’a rap rap, emin adımlarla geldi ve 15 Mayıs’ta ağzı açık, şaşkın çıktı.

Biz, yirmi küsur yılın ardından bir ekonomik yıkıntı görüyoruz. Hukuktan eğitime, adaletten üniversiteye düşüşte bir ülke görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki biz azınlıktayız. Diğer evren, aya gitmeye hazırlanan, dünyanın imrendiği bir Türkiye görüyor.

Yankı odaları mı?

Bu son paragraftan bile emin değilim. Şimdi birileri çıkıp diyecek ki “Son güne kadar erzak dağıttılar, para saçtılar. Bu sonucun, şöyle veya böyle görmekle bir ilgisi yok. Parayı veren düdüğü çalıyor.” Ben buna da inanamıyorum. Hadi yüzde bir, iki böyle etkilensin.

Biraz makul görünen açıklama, yankı odası etkisi. Yankı odasının ne olduğunu bilenler yazının sonuna atlasın.

Bu, ithal bir tabir. Dış dünyadan tecrit edilmiş bir oda düşünün. Siz, odanın ortasında durup müthiş birnutuk atıyorsunuz. Ne olur? Sesiniz gider, o odanın duvarlarına çarpar ve size geri döner. Siz de “Vay be!”, dersiniz, “Ne güzel tepki! Herkes, ama herkes tıpkı benim gibi düşünüyor!”

İşte Türkiye’deki (en az) iki paralel evrenin  kendi yankı odaları var. İktidarın, iktidara tam yerleşirken yaptığı ilk iş, eski ana akım medyayı cebren veya hile ile veya kredi ile ele geçirmekti. Bu operasyonda gayet de başarılı oldular. Daha birkaç gün önce gördük. 29 televizyon kanalından “gazeteciler” Sayın Cumhurbaşkanımız’ın önünde hilal formasyonunda dizilmiş onu dinliyorlardı. Herhâlde basın toplantısıydı. Biliyorsunuz bizim yankı odasının kötü niyetlileri, bu  toplantılarda, o hilal formasyonundaki “gazeteciler”in önceden kendilerine verilen soruları sorduğunu söyler. Önceden hazırlanan cevaplar da onların arkasında bir yerdeki prompterden akmaktadır.

Tekrar Altay Tankı

Ne olursa olsun. Bunca kanal aynı anda aynı şeyleri söylüyor. Bundan iyi yankı odası mı olur? Sonra, bir o kadar günlük gazete de aynı mesajları tekrarlar: Altay tankı sahaya çıkıyor! Bu mübarek Altay tankı, 2011 seçimlerinde, Ak Parti’ye en çok oy getiren vaatti. Partinin sitesinde yayımlanan bir anket böyle söylüyordu. (Baktım, şimdi siteden kaldırılmış.) Olsun, erkek adam sözünden dönmez. Aradan 12 yıl geçse de sözümüz söz, vaadimiz vaattir. Daha daha? Muhalefet teröristtir. Su saatlerinizi PKK’lılar okuyacak. Yeterince PKK’lı bulunamazsa FETÖ’cüler okuyacak. 29 kanal ve bir o kadar gazete!.. Siz bunları okuyup dinlemişseniz, muhtemelen komşunuz da bunları okuyup dinlemiştir. Sabah karşılaşırsınız. “Selamünaleyküm komşu. Duydun mu, Altay tankı sahaya çıkıyormuş.” dersiniz ve komşunuz da “Aleykümselam. He ya.” diye cevap verir.

“İktidar vadediyor. Vaadini gerçekleştiremiyor. Ama yine vadediyor. Muhalefet teröristtir deyip duruyor. Halk cahil, kanıyor.” Bu da bizim evrenimizin yankı odasının bakışı ve anlayışı. “Bunlar kandırılır. Kandırılmasa Türkiye fakirleşirken, kendileri fakirleşirken, onları fakirleştirene oy vermeye devam ederler miydi?” dersiniz, derim. Sabahleyin de komşumla günaydınlaşırken o da beni teyit eder, “Evet, kandırılıyorlar.”

Sosyal yankı

Yandaş kanallar, yandaş basın. Sonra muhalif kanallar, muhalif basın. Bunlar 20. asrın teknolojileri. Biz, 21. asır sakinleri, şimdi yankı odalarımızı sosyal medyada yaratıyoruz. Sosyal medyayı tasarlayanlar da bu yankı odaları oluşsun diye kurmuşlar mekanizmaları.

Facebook’ta 5.000’e yakın “arkadaş”ım var. Facebook, bu sayının üstünde arkadaşa izin vermiyor. O yüzden arkadaşlık isteklerinde seçici davranmak zorundayım. Peki, nasıl seçiyorum arkadaşlarımı? Bakıyorum, biri benim 150 arkadaşımın da arkadaşı. Öbürü benim arkadaşlarım arasında kimseyle arkadaş değil veya sadece 15’iyle arkadaş. Tabii birinciyi seçiyorum. Bundan iyi yankı odası mı inşa edilir?

Twitter’de, beğendiğim fikirleri tweet edenleri takibe başlıyorum. Beni de benim yazdıklarımı beğenenler takip ediyor. Buyurun size yankı odası. İsterseniz postmodern kabile deyiniz.

Eh seçim sonuçları bizim ağzımızı da açık bırakır, onların ağzını da. Tek ortak noktamız, ağzı açık kalmaktır.

Bizim gördüğümüzü onlar görmüyor; onların gördüğünü biz görmüyoruz. Bizim gördüğümüzün de onların gördüğünün de gerçekle ilgisi ne kadar acaba?

Yazar

İskender Öksüz

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar