Yükleniyor...
TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş, seçimden iki gün sonra, Meclis’te verdiği iftar yemeğinde mevcut Anayasa’dan kurtulma vaktinin geldiğini söylüyor. NTV’nin 2 Nisan tarihli haberi şöyle: “‘Aynen 1921 Anayasası’nda olduğu gibi Türkiye’nin katılımcı, güçlü bir anayasa yapma imkânı bu Meclis’te vardır.’ diyen Kurtulmuş, ‘Şunu söylememiz gerekir; artık kaç kere değiştirilirse değiştirilsin 1980 ve 1960 darbelerinin o karanlık eserlerini bünyesinde taşıyan bu mevcut Anayasa’dan Türkiye’nin sivil siyasetinin kurtulma vakti ’”
Mevcut anayasayı dövme, 1921’i övme ilk kez yapılmıyor. Kurtulmuş’un konuşması üzerine Yeniçağ’da Arslan Bulut, daha önceki benzer beyanları hatırlatmış:
Önce Abdullah Öcalan, “1921 Anayasası’na dönelim” dedi. Sonra Adalet Bakanı iken Abdülhamit Gül, “1921 Anayasası, Türkiye’de yaşayan herkesin her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir.” diyerek “100 yıl sonra aynı ruhla bunun yine gerçekleşeceğine, inancımız tamdır.” şeklinde konuştu. Tayyip Erdoğan da “milletin çeşitliliğini yansıtan bir Anayasa” yapacaklarını
Kurtulmuş, gerekçe olarak, mevcut anayasada “darbelerin karanlık izleri” bulunduğunu söylüyor. Bu anlaşılır bir gerekçe değil. Şimdi anayasa tefsir ilmini yaratıp neresinin karanlık, neresinin aydınlık olduğunu mu arayacağız? Sayın Kurtulmuş o mevcut ve ıslah olmaz anayasadan ayrılmayacağına namusu ve şerefi üstüne yemin ederek o kürsüye gelmemiş miydi? O yemin sırasında fikrini söyleseydi de bu vebalin altına girmeseydi daha doğru olmaz mıydı?
Neyse ki Öcalan’ın, Abdülhamit Gül’ün ve Sayın Erdoğan’ın gerekçeleri Kurtulmuş’unkinden daha açık.
Baştan alalım. Bu 1921 Anayasası aşkı nereden geliyor? TBMM’nin bir yayını var: Osmanlı’dan Günümüze Türk Anayasa Metinleri (Oradaki 1921 ve 1924 anayasalarını karşılaştırın. Fark nedir? Fark şudur: 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda, “Türk” kelimesi geçmiyor. Taradım. Türk, tam 0 (sıfır) kere geçiyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra kabul edilen 1924 Anayasası’nın ise her tarafı “Türk” ve “Türkler” dolu. Hatta şöyle bölüm başlıkları var: “Beşinci Fasıl- Türklerin Hukuk-ı Ammesi”
Bir fark daha var. 1921, özerk vilayetler tanımlıyor. 1921’in devleti ne üniter ne de millî. 1924 üniter ve millî.
Abdullah Öcalan, mevcut anayasayı neden beğenmediğini, 1921’i niçin tercih ettiğini açık açık söylüyor. Diğer beyanlarda da, bu derece olmasa bile bir miktar açıklık var. “1980 ve 1960 darbelerinin o karanlık eserlerini bünyesinde taşıyan…” hükmü bunlara nazaran pek de karanlıkta kalıyor. Lütfen o karanlık eserlere işaret ediniz.
Lütfen düşüncelerinizi, ne istediğinizi ne istemediğinizi açıkça söyleyin. Siz millete karşı, meclise karşı ve evet bu anayasaya karşı sorumlu kişilersiniz. “Anayasa karanlıktan izler taşıyor.”, “Anayasa sivil değil.” Bu ifadeler zifiri karanlık! Sizi rahatsız eden neyse söylemekten çekiniyor musunuz?
Bakın Öcalan açık açık söylüyor. Bir televizyon programında Korkut Özal da söylemişti: “Cumhuriyetle bir sıkıntımız yok. Fakat tek bir millet üzerine kuruldu. Sıkıntı burada.” Evet. Siz de onun gibi düşünüyorsanız, açıkça söyleyiniz: Ben Türkiye’de Türk egemenliğini kabul etmiyorum. Bütün vatandaşlara Türk denir ifadesini kabul etmiyorum. 1000 yıllık Türk egemenliğinden gına geldi. Türkiye’de egemenlik paylaşılmalıdır. Bunun nasıl yapılacağını, sizin açılımınız zamanlarında TESEV . Ben de o tarihlerde Türk’üm Özür Dilerim kitabımda yazmıştım. Yakında özür dilememe gerek kalmayacak. Türklüğü anayasadan tamamen çıkaracağız. Bakın anayasanın ıslah olmaz karanlık tarafları neler:
Anayasa’nın Başlangıç bölümü dâhil olmak üzere bütününde, Türk etnik kimliğine vurgu hâkimdir. Bu vurgu, metin boyunca sıkça tekrarlanan ‘Türk vatanı ve milleti’, ‘yüce Türk devleti’, ‘Türk milleti’, ‘Türk toplumu’, ‘her Türk’, ‘Türk vatandaşı’, ‘Türk dili’, ‘Türk kültürü’, ‘Türk tarihi’ gibi ifadelerle kendisini göstermektedir. Bu dil, farklı etnik kökene mensup insanlardan oluşan Türkiye toplumunun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, hazırlanacak yeni Anayasa’da herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde, gerekse çeşitli yasalarda yer alan ‘Türk milleti’ ifadesi ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları’ ifadesiyle değiştirilmelidir. Bazı hukukçulara göre ise, kolaylığı nedeniyle sadece ‘millet’ sözcüğünün kullanılması yeterli olacaktır. (Sayfa 22)
“Bu düzenlemeler ışığında, 6, 7 ve 9. maddeler başta olmak üzere, Anayasa’da yer alan ‘Türk milleti’ ifadeleri, ‘Türkiye vatandaşları’ ibaresiyle değiştirilmelidir. Benzer bir düzenleme, yasalar, yönetmelikler, genelgeler ve tüzüklerde, yani mevzuatın genelinde de yapılmalıdır.” (Sayfa 26)
Haydi. Kurtulalım şu Türklükten.