Yükleniyor...
Dünyada federasyondan üniter devlete doğru bir yönelim varken ülkemizde bugün ısrarla gruplara kimlik verilmesi dolayısıyla egemenlik verilmesi tartışmaları yapılıyor. Dünyada bu tartışmalar aşılmışken bizde ısrarla gündeme getirilmesi ise Türk milletinin egemenlik hakkının elinden alınması isteğini gösteriyor.
Amerika’nın bu sürecini Prof. Dr. Konuralp Ercilasun anlattı.
Ülkemizde yıllardır bir ulus devlet tartışması sürer durur. Son yıllarda artık bizzat iktidar tarafından ulus devletlerin ömrünü tamamladığı, Türkiye’nin de ulus devlet olarak varlığını devam ettiremeyeceği, bu konuda ABD’nin örnek alınması gerektiği gibi düşünceler toplumumuza dayatılıyor. Ulus devletin ömrünü tamamladığı söylemini sahiplenen çeşitli farklı ideolojik grupların varlığı herkesin malumudur. Bu ideolojik çevreler arasında muhafazakâr zihniyetle bu söylemin propagandasını yapanların argümanlarındaki bir nokta üzerinde durulmaya değer. Muhafazakâr ideologlar ulus devletten vazgeçmeyi devletin güçlendirilmesi olarak takdim etmekte ve toplum bilinçaltına ulus devletin karşısına imparatorluk devletini veya dünya devletini koymaktadırlar. Böylece “dünya devleti” veya “(dünyaya hükmeden) imparatorluk” kavramları ile “ulus devlet” kavramı bir zıtlık hâlinde ortaya konulmakta ve “ulus devlet”in sınırlayıcı ve sınırlandırıcı bir yapı olduğu işlenmeye çalışılmaktadır. Bu söylem, şüphesiz ki Türk halkının gururunu okşamakta ve şanlı tarihe layık bir devleti tekrar canlandırma hayalini beslemektedir. Bu söylemde en sık kullanılan örnek, bir ulus devlet olmadığı, onun yerine bir imparatorluk sistemi olduğu söylenen ABD’dir. Bu konuda birçok yazı, kısa bir internet araştırması ile rahatlıkla bulunabilir. Bütün bu tartışmaları dikkate alarak bu yazıda ABD’deki gözlemlerimiz ışığı altında ulus devlet kavramının popüler anlamdaki yansımalarından bahsedeceğiz. Bu arada ABD’deki gözlemlerimizi sık sık tartıştığımız Tümen Somuncuoğlu’na da buradan teşekkür etmek bizim için bir borçtur.
Makalenin devamını okumak için tıklayınız.