Barış, demokrasi ve kardeşlik (!)

Anayasa’daki tanım çok nettir. Türk devletine bağlılık etnik unsur aramaz, mezhep aramaz. Büyük kurtarıcının dediği gibi: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”


Paylaşın:

27.02.2024 tarihinde eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşı (basın her ne kadar son zamanlarda İmralı dese de) bölücü terör örgütü PKK’nın feshedildiğini ve silah bırakması gerektiğini açıklamıştır. Üstüne üstlük otelde eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşı ve “İmralı Heyeti’nin” çekilmiş olduğu fotoğraf önünde önce Kürtçe olmak üzere anayasaya meydan okurcasına mektup okunmuştur. Mektuba geçmeden önce yansıtılan fotoğrafa dikkat çekmek isterim. 7 kişi olan “İmralı Heyeti” fotoğrafta 10 kişiydi. Fazladan 3 kişi kimdi, yoksa eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşının sıkılmaması için yanına getirilen bölücü terör örgütü sözde yöneticileri miydi? Umuyorum ki böyle bir şeyi gözümüzün içine sokacak kadar yapmamışlardır.

Açıklamanın içeriğine gelince 50.000 kişinin kanı elinde bulunan, milyonlarca kişinin hayatını mahveden, yetim ahı almış bir mahlukun barış, demokrasi, kardeşlik gibi vurgularının samimiyetini tartışmaya gerek yoktur.

Buradaki asıl amaç nedir? Bölücü terör örgütü zaten faaliyet olarak bitmiş, Türkiye ayağı PKK’nın feshini istemiş lakin KCK çatısı altındaki Suriye kolu olan PYD/YPG terör örgütünün cevabı durumu özetler niteliktedir: Feshi istenen PKK’dır. Eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşı ve bu sürece önayak olanlar herhâlde KCK yapılanması ve PKK ile PYD/YPG farkını benden iyi biliyorlardır. Peki sözde barış güvercinleri şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerinin asıl mücadele ettiği örgütü feshetmeden “terörsüz Türkiye” hayaline nasıl erişecek? Gözümüzün içine bakarak alay edildiği ortadır. Çünkü PKK’nın silahlı üyelerinin birçoğu Türkiye’de büyük bir hüsrana uğramış, mühimmatları ile PYD/YPG saflarına geçmiştir. Buna rağmen böylesine bir taviz verilerek zaten Türk devletinin gücü altında ezilen PKK’nın feshi ne anlam ifade etmektedir?

Anayasa

Buradaki asıl amaç, karşılıklı pazarlıklar ile al gülüm ver gülüm hesabı bir şeyleri garantilemektir. Söz konusu tavizlerden ilki nedir? Anayasamızdaki millî-üniter devlet yapısıdır. En baştan beri özellikle Anayasa’nın 66. maddesine yönelik bir saldırı mevcut. Peki siyasi ödevler ve haklar bölümü altında incelenen ve Türk vatandaşlığını düzenleyen  bu meşhur 66. madde ne diyor bakalım:

MADDE 66- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. 

Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. 

Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hâllerde kaybedilir. 

Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. 

Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. 

Anayasa’daki tanım çok nettir. Türk devletine bağlılık etnik unsur aramaz, mezhep aramaz. Büyük kurtarıcının dediği gibi: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Bu netliğe rağmen etnikçilik yapanların amacı bellidir. Türkiye’nin küreselcilere teslimi için çabalamaktadırlar. Türkiye’yi bir bütün olarak sağlam tutan her bir yapıya zarar vererek bu teslimiyete olanak sağlanmaktadır.

Sınırların her gün değiştiği bir bölgede sağlam kalmanın en önemli iki unsuru millî-üniter  devlet yapısı ve laikliktir. Ne hikmetse bu bölgedeki iç karışıklıkların en temel kaynağı da bu iki unsurdur. Bunu herkes çok net biliyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinde nasıl bir ayrımcılık var ki 50 yıl silahlı bölücülük faaliyeti sonucunda 50.000 cana mâl olmuş katillerin sözcüleri bugün TBMM milletvekilleridir? Dünyanın neresinde böyle bir ayrımcılık görülmüştür? Eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşına önder diyecek kadar mı ayrımcılık vardır?  Kürt kökenli Türk vatandaşlarından fazladan vergi mi alınıyor? Memur olamıyorlar mı? Sosyal hizmetlerden yararlanamıyorlar mı? Dillerini konuşamıyorlar mı? Söz hakları mı yoktur? Ayrımcılık nedir? Nasıl bir hak istenmektedir?

Bu topraklarda huzurun ve refahın parolası bellidir: Millî-üniter devlet yapısı ve laiklik. Bu topraklar üstünde emeli olan küresel güçler Türk devletinin 101 yıllık cumhuriyetinin bu iki ilkesine üzerinden saldırmıştır ve saldırmaya devam etmektedir.  Laiklik ortadan kalkarsa din yönetimi ile mezhepsel ayrılıklar ortaya çıkacak veya millî-üniter  devlet yapısı ortadan kalkar ise etnik ayrımlar ortaya çıkacaktır. Ortadoğu buna örnektir. Örneğin Fransa’da ve Almanya’da bir siyahi Fransız olmayı kabul ederken, Türkiye’de Türk kimliğine itiraz nedendir? Günümüzde herhangi bir ayrımcılık yokken binlerce yıldır beraber yaşamışken Avrupa’nın emperyalistleri ile ezdikleri milletler ulus olabiliyor ama biz olamıyoruz öyle mi? Hem de bu emperyal güçlerin tezlerinin desteği ile. Her şey ortada değil midir? Küreselcilerin Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırma ve sömürme amacı bellidir. Eli kanlı bebek katili bölücü terör örgütü elebaşından beklenen barışın, demokrasinin ve kardeşliğin sonu Suriye, Irak, Lübnan Afganistan olur. Türk devleti cumhuriyeti sayesinde, millî-üniter  devlet ve laiklik ile bu emperyal planlara direnmiş ve direnmeye devam etmektedir. Ondandır ki eski sol yeni liberallerin, siyasal İslamcıların, etnik bölücülerin ve ikinci cumhuriyetçilerin savaşı bu iki ilke üstünden dönmektedir. Siyasi çıkar için Anayasa’nın temel ilkelerinden taviz vermek geçmiş değerlere ve geleceğe en büyük ihanetlerden biridir. Türk milletine düşen doğusu ve batısı ile birlikte 85 milyon olarak küreselcilerin bu emeline, 100 sene önceki gibi Anadolu’dan bir yumruk indirerek planlarını alt üst etmektir. Hep birlikte ulus bilinci ile küreselcilerin ve onların hizmetkârlarına karşı durmalıyız. Aksi durumda kaybedecek yine biziz, 85 milyonuz.

Ondan dolayıdır ki başta Türk milliyetçileri, vatanseverler, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler olmak üzere 85 milyon olarak üstümüzdeki ölü toprağını atmalı bir ulus bilinci ile küreselcilerle ve maşaları ile mücadele etmeliyiz. Cumhuriyetin ne hayrını gördüm diyen nankörlere 85 milyon olarak cumhuriyeti göstermeliyiz. Gazetecilerin, öğrencilerin, sokak röportajına konuşanların, siyasi parti liderlerinin, akademisyenlerin hapiste olduğu bir ülkede bu düzeni tesis edenler ile bölücülerin barış, demokrasi ve kardeşlik getiremeyeceği ortadadır. Bunların getireceği; kan, gözyaşı ve hiçliktir. Büyük kurtarıcı ve önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize mirası olan bu değerlere sahip çıkmalıyız. Bunun için her zamankinden daha çok ulus bilincimize sarılmalı ve kardeşçe mücadele etmeliyiz. Aksi takdirde yok oluruz.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

 

Yazar

Mustafa Burak Erkan

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar