Yükleniyor...
Ülkenin siyasetiyle uğraşmak partilerin işidir. Elbette bütün vatandaşlar da iç siyasetle uğraşma hakkına sahiptir. Vatandaşlar siyasi partilerde görev alarak Türkiye’nin iç siyasetine yön vermeye çalışırlar.
Mutlaka siyasi partilere girmek de gerekmez. Sivil toplum kuruluşlarıyla da siyasete yön vermeye çalışmak mümkündür. İnsanlar tek başlarına da çeşitli biçimlerde siyasetle uğraşabilirler.
Başlıkta hitap ettiğim kitle tabii ki bunlar değildir. Kendilerini devletin yerine koyan bazı memurlukları kastediyorum. Kamuoyu da “devlet aklı, devlet politikası, derin devlet” gibi kavramlarla bunları anlatır.
Şu anda devlet politikasını, bütün yetkileri elinde toplamış bulunan iktidar belirlemektedir. Onların arkasında, onları yönlendirdiğini ileri süren bazı kurumlar varsa işte ben onları kastediyorum.
Söz konusu kurumlar, ülkeyi yönetenlere bağlı kurumlardır, yönetenlerce tayin edilen memurlardan oluşur. İnsanlarımızın çoğu onları “derin devlet” veya “devlet aklı” zanneder. Onların kendileri de böyle düşünüyor olmalılar ki ülkenin iç siyasetine karışma yetkisine sahipmiş gibi davranırlar. Bir de kendilerine “çok bilmiş” havası verirler, kimsenin bilmediği gizli bilgilere sahipmiş gibi bir havaya girerler.
Eğer gerçekten bu memurların böyle güçleri varsa artık iç siyasete karışmaktan vazgeçmelerinin zamanı gelmiştir. Eğer gerçekten ülkeyi onlar yönetiyorlarsa ülkenin geldiği hâl ortadadır.
Türkiye, Eski Türkiye’de hiç olmayan tehlikelerle karşı karşıyadır. Tarikat mensupları beyaz cüppeleri ve sarıklarıyla İstanbul caddelerinde dolaşıp açıkça kanunları çiğnemektedirler. Çeşitli cemaat ve tarikatlar dernek veya vakıf adı altında okullarımıza sızmakta, özel okullar ve yurtlar açarak çocuklarımızın ruh ve beyinlerini çalmaktadırlar.
Öte yandan bölücüler, daha önce hiç olmadığı kadar gemi azıya almışlardır. Meclis’te “Kürdistan” demekte, “biji serok Apo” diye zılgıt çekmekte, Diyarbakır caddelerinde Apo’ya özgürlük yürüyüşleri yapmakta ve Türk polisinden “düşman” diye söz etmektedirler.
Derin memurlar, artık ellerinizi iç siyasetten çekiniz. Birtakım siyasilere hulul ederek çözüm ve açılım gibi cici laflarla kamuoyunu etkilemeyi bırakınız. Türk mahkemesinin ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm ettiği bir caniye siyasi önder muamelesi yapmayı bırakınız.
Bugüne kadar yaptıklarınızla bu meseleyi çözemediğiniz gibi daha da içinden çıkılamaz hâle getirdiniz. Verdiğiniz tavizler bölücüleri güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Siz taviz verdiniz, onlar on adım ileri gitti; bir daha taviz verdiniz, on adım daha ileri gittiler. Artık açıkça “Kürdistan” diyorlar.
Suriye belasına da ülkeyi siz soktunuz. Bir yandan ülkemize dolan milyonlarca Suriyeli, bir yandan o ülkede ordu hâline gelen bir PKK. Şimdi bunu temizlemeye çalışıyorsunuz.
Siz geri çekilin, biz de “devlet aklı, derin devlet” filan demeden gerçek sorumluları görelim.
Şimdi sıra Kıbrıs Türklerine mi geldi? Birilerinin aklına “ilhak” söylemini de siz mi soktunuz? Kıbrıs Türk’ünü Türkiye’den soğutmak için bundan daha etkili bir formül bulunamazdı. Kendinizi çok mu akıllı sanıyorsunuz? İşte o akılla ülkeyi getirdiğiniz durum ortada. Çekilin, siyasileri yönlendirmeye kalkışmayın ve size verilen işleri yapın.
1 Yorum