İktidar çevrelerinde ve onları destekleyen kitlenin büyük kısmında bir telaş, bir panik ve bir korku havası var. Demek ki, “iktidarın vazgeçilmez cazibesi” var ve herkes bu cazibeye bir tarafından sarılmış bırakmak istemiyor.
Bakalım kim ne için korkuyor?
- Muhafazakâr kesimlerde ve bunların STK’larında; muhafazakâr hayat tarzı ile ilgili kazanımları kaybetme korkusu,
- Rantiyecilerin ve iktidarın gölgesinde kısa sürede zenginleşen yandaş sermayede; rant düzeninin bozulması ile para musluklarını kaybetme korkusu,
- Hırsızlarda; “kısa sürede bu kadar malı, mülkü ve parayı nereden buldun?” diye sorulacağı korkusu,
- İkbal basamaklarında hızla yükselen bürokratlarda; hak etmedikleri makamlarını kaybetme korkusu,
- Yandaş basın ve yayın organlarında; kamu bankaları, yandaş belediyeler, kamu bankaları ve iktidar sayesinde iyice semiren “süslüman” işadamlarının desteklerini kaybetme korkusu,
- Bölücü İslamcılarda; ülkeyi bölünmeye kadar götürecek “Çözüm süreci”nin başarısızlığa uğrayacağı ve bu süreçte kazanılanları kaybetme korkusu,
- Delikanlılık ve yüksekten konuşma cazibesine kapılan fanatik partililerde; delikanlı ve karizmatik liderlerini kaybetme korkusu,
- İktidar sahiplerinde; aileleriyle birlikte kazandıklarını ve saltanatlarını kaybetme korkusu ve bunların yolsuzluk ve rüşvete bulaşanlarında “Yüce Divan” korkusu,
- İyi niyetli, doğru, dürüst ve istikrar yanlısı büyük taraftar kitlesinde ve dürüst işadamlarında; istikrarın bozulacağı, sonucunda ekonominin de bozulup enflasyonun tavan yapacağı korkusu,
- Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarında; son on yılda Cumhuriyetin kazanımlarından kaybedilenlerin yeniden yerine konacağı ve Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının yaşatılmaya devam edeceği korkusu.
Bu korkuların çoğunda gerçek payı var. Sadece birinci maddede belirtilen iktidarı destekleyen muhafazakâr kesimlerin muhafazakâr hayat tarzı ile ilgili kazanımları kaybetme korkusuna gerek yok. Çünkü unutmayınız ki, bu kazanımlarda en büyük katkıyı muhalefetin ılımlı, destekleyici ve yapıcı tavrı yaptı. Yoksa iktidar tek başına bu konudaki hoşgörü ortamını oluşturamazdı.
İyi niyetli, doğru, dürüst ve istikrar yanlısı büyük taraftar kitlesinin ve dürüst işadamlarının da korkmasına gerek yok. Bu ülke doksan yılda çok sıkıntılı dönemlerden geçti. Hepsinden de güçlenerek çıktı. Önemli olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni “millî, çağdaş, demokratik ve sosyal hukuk devleti” olarak yaşatmak. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir yerde her türlü zulüm, haksızlık ve yolsuzluk egemen olur.
Diğerleri için söyleyeceğim tek söz var: Korkularınızda haklısınız. Ama unutmayın ki, korkunun ecele faydası yoktur.