Terörle mücadele mi, terörizmle mücadele mi?

Türkiye terörizmle mücadele ediyor diyebilir miyiz? Ya da aynı soruyu değiştirerek soralım. Türkiye’yi yönetenlerle, terörist unsurlar ve onları destekleyenlerin “Menzilleri” aynı olunca sonuç ne çıkacak?


Paylaşın:

Türkiye uzun yıllardır terörle ve terörizmle karşı karşıya. Yıllardır terörle ve teröristle mücadele etti, şehitler ve gaziler verdi. Hâlâ da devam ediyor. Peki, terörizmle mücadele ediliyor mu? 

Bunca yıldır devam eden süreç bölgede devlet yapılarını değiştirdi. Değiştirmeye de devam ediyor. Dolayısıyla soruya cevap aramaya önce kavramların anlamlarından başlamak gerekiyor. 

3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda terör: “cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” diye tanımlanıyor.

Terörizmin ise tanımı çok fazla. Bütün tanımların ortak vurgusu siyasî hedefin ya da siyasî amacın var olması gerektiği. 

“Terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla örgütlü, sistemli ve sürekli bir şekilde kullanılmasını benimseyen bir strateji” tanımı Elâzığ Emniyet Müdürlüğü’nün internet sayfasından.

“Siyasî amaçlı şiddet kullanımı” tanımı rastladıklarım arasında en kısa olanlarından. E Jan. Tümgeneral İbrahim Aydın’a ait

“Noam Chomsky’ye göre terörizm; ‘Herhangi bir ülkenin hukuk kurallarına aykırı şekilde insan hayatını hedef alan ya da tehdit eden, belirgin ya da ürkütücü gizeme sahip, sindirici ve sivil topluma yönelik olan, bir hükümetin politikalarını etkileyecek her tür şiddet eylemi’dir.

Kullanışlı araç: terörizm

Terörizm, uluslararası ilişkilerde devletlerin kullandığı bir araç. Bu, sadece bugün değil kadimden beri böyle. Çünkü terörizmin hedefi yapıyı değiştirmek. Tabi, değiştirilmek istenen yapı başka devletlerin işine geldiğinde destekler devreye giriyor. Önce Asala’nın ve daha sonra PKK’nın desteklenmesi böyle bir şey. Birinin terör örgütü dediğine diğerinin özgürlük savaşçısı demesi de öyle. Yani, hedefe ulaşmak için vekil unsurları kullanan diplomasi söz konusu.

Irak Arap Cumhuriyeti Arap millî devleti iken, bir dönem terör unsuru muamelesi gören Barzani ve Talabani desteklenerek Irak Cumhuriyeti hâline getirildi. Anayasası değiştirilen Irak artık Arap ve Kürt federasyonu oldu. Suriye de bu yolda ilerliyor. ABD, bu sefer Suriye PKK’sı olan PYD’nin adını SDG (Suriye Demokratik Güçleri) diye değiştirerek yapıyor. Bu şekilde sözde terörden uzaklaşmış oluyor. Kırmızı Başlıklı Kız’ın babaannesinin kılığına giren hain kurt gibi.  Neticede yiyecek yani.

Bunlardan anlaşılan terörizm siyasî hedefler için strateji, terör ise her türlü suç teşkil eden eylemler. Dolayısıyla birbiriyle ilişkili olmakla birlikte aralarında çok fark var. Terörle mücadele güvenlik güçlerinin işi. Terörizmle mücadele ise siyasî. 

PKK’nın hedefi

Peki, PKK ne istiyor? Bunun için teröristbaşına bakıyoruz. PKK açılımı sürecindeki bölücübaşıyla İmralı’da yapılan görüşmelerin (aslında pazarlıkların) kitaplaştırıldığı İmralı Notları’ndan: “(Sırrı Süreyya Önder’e, yeni anayasa için) ‘Vatandaşlık maddesini sana yazdırıyorum: Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Burada Türkiye Cumhuriyeti olmayabilir. Sadece Türkiye de olabilir. Ulus aidiyeti ile devlet aidiyetini karıştırmayın … Devlete aitiz ama Türk ulusçuluğuna ait değiliz … Tekilden uzağız. Ortak bir milletin üyesiyiz.’

… ana tartışmamız yerel demokrasi temelinde demokratik bir statünün elde edilmesidir. Tüm kimlikler ve varlıkların (cemaatler, tarikatlar, etnisiteler, sınıflar, inançlar, sivil toplum vb) demokratik bir statü elde etmelerini hedefliyoruz. Demokratik statü, demokratik anayasa olarak ifade ediyorum.”

Bunlar kimliklerin eşitliğini ve eşit unsurların ortak milleti ile onların ortaklık devletini ifade ediyor. Bunun adına da demokratik konfederalizm diyorlar. 

Bölücübaşı, “Zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöp sepetine giderler” de diyor.

Cevabı can yakan soru 

Baştaki soruya dönüyoruz. Türkiye terörle (teröristle) mi mücadele ediyor, yoksa terörizmle mi? 

Bunu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Ağustos’ta (2024) Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Mezuniyet Töreni’ndeki konuşması düşündürdü. Erdoğan’ın, “Terörü, ülkemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan çıkarana kadar azim ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz.” cümlesi manşete çıkarılmıştı.

Cumhurbaşkanı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti, Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi ayrımı olmadan 85 milyonun tamamının ortak yurdudur. Bu millet bizim, bu ülke hepimizinbiz, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet aşkıyla geleceğe yürüyeceğiz. de dedi.

Bir gün önce (14 Ağustos’ta) AKP kuruluş yıl dönümünde, zamanın ruhunun toplumu dönüştürürken, siyasal alanı yeni baştan tanımladığına ve alışılagelmiş siyaset tarzlarını da değişime zorladığına” dikkat çekmişti.

Peki, bu siyasî hedefler ortadayken, Türkiye terörizmle mücadele ediyor diyebilir miyiz? Ya da aynı soruyu değiştirerek soralım. Türkiye’yi yönetenlerle, terörist unsurlar ve onları destekleyenlerin “Menzilleri” aynı olunca sonuç ne çıkacak?

Yazar

Hakan Paksoy

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar