Totaliter Eğilimler Bozdukça Bozar

“Hükûmeti devirmek istemek” gibi tuhaf bir suç bile konuşuluyor. Oysa partilerin varlık sebebi iktidar olmak, yani hükûmeti değiştirmek. Halkın, seçtiklerini türlü şekillerde denetleme hakkı var.


Paylaşın:

Dünya hızla değişiyor. Akla sığmayan akıllı işleri bu hızla geldi ve akılsızlığı da besledi. Böyledir, her iyi veya kötü zıddını davet eder ve beslendiği ölçüde değilse bile onu da besler. Tuhaf bir dengedir. Ve ağacın kurdu içindedir.

Son yılların hızı kafaları karıştırmakla kalmadı. Denebilir ki akıldan bunalan zaman, başına buyrukları doğurdu. Tuhaf bir şekilde akılsızlığı öne çıkardı.  Akıldan-kuraldan kaçan, kendisi kural haline gelmek isteyen yeni tip totaliterleri semirtti. İleri dediğimiz memleketlerde de, bizim gibi geriden gelenlerde de oldu.  Trump gibi bir adamın Amerika gibi bir dünya devinde seçim kazanacağını kim düşünebilirdi? Şaşarsınız, seçildi(ler).

Yirmi beş yıl önce biri çıkıp da şimdi yaşadıklarımızın onda birinin olacağını söylese hangimiz inanırdık? Bir yerden patladı. Dünya ve hayat da birbirine akan bileşik kaplar modelinde ilerler. Trump, Putin, Macron, Erdoğan ve diğerleri birbirini besleyen tipler halinde yönetimdeler.

Amerika ve Batı Avrupa için bu tiplerin tam hâkimiyeti şimdilik söz konusu değil. Çünkü kanun ve kurallar işliyor. Orada yetki kadar da sorumluluk ve denetim var.

Problem Bizim Gibi Ülkelerde

Trump, başkanlığının üzerinden üç ay geçmeden ortalığı karıştırdı. Bu deliliğin ülkelerine zarar verdiğini gördüler. Amerika’da keyfî harekete sonuna kadar müsaade etmezler.  Bakınız, yargı onu takip ediyor. Bununla da kalmıyorlar, ülkenin her tarafında gösteriler başladı. Trump’ı herhalde dizginleyecekler. Belki kısa zamanda olmaz ama olur. Olmazsa ülkeye verdiği zararlarla beraber sonu da iyi olmayacak.

Problem bizim gibi ülkelerdedir. Kanunlar kurallar askıda. Kurumlar işlemiyor. Türkiye gibi binlerce yıllık devlet geleneği bulunan bir ülkede devlet fikrinin yerini bir kişinin dedikleri aldı. Bu duruma nasıl düştüğümüz açık: Tepki vermedik. Kuralları savunmadık. Az çok benimsediğimiz ve uyguladığımız demokrasiyi rafa kaldıracak uygulamaları normalleştirecek hale geldik. Suç bizdedir.

2010 referandumu bir miladdır. Fetö uygulamalarının 2007’de başlayan ilk adımlarının yargı altyapısını orada kurdular. Sonrası malum. Fetö darbesinden sonra Fetövârî daha feci işler yaptık. Kanunları askıya aldık. Cumhurbaşkanımız, tam tarafsız anayasa hükümlerine göre seçildiği halde parti başkanı gibi davranıyor. Denge denetim yok. İstediği şekilde davrandı. Sonra Bahçeli, bu anayasa ihlalini giderelim, fiili durumu meşrulaştıralım dedi. Partili Cumhurbaşkanlığı öyle geldi. Olacak iş değildi, oldu.

Bilelim ki bizim gibi devlet ve adalet fikri şuuraltında saklı ülkelerde bu kuralsızlık devam edemez.

Peki Kanun Ve Kurallara Ne Oldu?

Yeni düzen denen sistemsizlikte, Cumhurbaşkanı’yla ilgili anayasadaki tarifler ve tutumlar değişmedi. Sadece partili bir Cumhurbaşkanı olması kanuna bağlandı. Anayasadaki yemini bile değişmedi. Cumhurbaşkanımız herkesin Cumhurbaşkanı olarak tarafsızlığına yemin etmeye devam etti. Evet, yanlış duymadınız, herkese eşit derecede davranacak, eskiden olduğu gibi milleti temsil makamında bir kişidir. Peki yaşadığımız öyle mi?

Uygulama tam tersi. Cumhurbaşkanı istediğine istediğini söylüyor. Birisi o sözü tekrar etse bile Cumhurbaşkanı’na hakaret sayılarak dava açılıyor.

Yeni sistemin sistemsizliğinde suç tarifi değişmiş görünüyor. Sadece Cumhurbaşkanı’na değil, yapılanlara karşı söz söylemek de büyük risk. Sadece Cumhurbaşkanı’nın değil, etrafının dedikleri de tartışılamaz doğrular halinde sunuluyor. Yapılacak her hareket, her karşı düşünce yıkıcılık ve terör gibi algılatılmaya çalışılıyor.

Hükûmeti devirmek istemek” gibi tuhaf bir suç bile konuşuluyor. Oysa partilerin varlık sebebi iktidar olmak, yani hükûmeti değiştirmek. Halkın, seçtiklerini türlü şekillerde denetleme hakkı var. Mesela herhangi bir konuda gösteri ve protesto hakkı, anayasada teminat altına alınmış. Ama hayır, “Sokağa çıkamazsın. Çıkarsan teröristsin!” diyen bir baskıcılık var.

Öğrencilerin Öğretici Gösterileri

Üniversite öğrencilerinin gösterileri benim için çok öğreticiydi. Aslında onu yazmak istiyordum. Söz başka vadiye gitti.

Ümit Özdağ’ın, İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasının bir hukuk skandalı olduğu konuşuluyor. FETÖ’den bildiğimiz ve tamamı haksız ve hukuksuz uygulamaların aynısı olduğunu yazan söyleyen çok. Böyleyse çok yakında bunu yapanların da ipliği pazara çıkacak. Türkiye’nin üç beş sene arayla aynı çukura bir daha düştüğü görülecek.

Hükumetimizin son zamanlarda yaptığı her işin kendisine bile yaramayacağı açık. Haksızlık hukuksuzluk algısı vardır.  Bu memlekette totaliter eğilimler uzun ömürlü olamaz. Baskıcı-susturucu usullere devlete saygısı olan halk susarak da tepki verir. Kaldı ki susacağını düşünmek milleti tanımamaktır. Ayağına basıldığı, midesine dokun(ul)duğu anda yapacağı herkesi şaşırtır.

Bilinsin ki milyonların sokağa çıkışı CHP’nin başarısı değildir. CHP halka henüz o güveni vermiyor. Tepkiler, iktidarın halkı yoksullaştırmasına, yağmaya-talana, hukuksuzluğa ve baskılara karşıdır. Başlamıştır ve devam eder.

Yazar

A. Yağmur Tunalı

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar