TÜRKLÜĞÜ BUHARLAŞTIRMA PLANI

Emperyalizmin “Şark Meselesi” adını verdiği büyük plan yeniden ambalajlanarak sahneye konulmaktadır. Türk milletinin “millet olma” bilincini buharlaştırma ve Anadolu’yu Türksüzleştirme, Türklüğü yok etme projesi ile karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. AKP iktidarıyla başlayan; Atatürk’le ilgili karalama kampanyaları, Gençliğe Hitabe’nin okullardan kaldırılması, 19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim bayramlarının kutlanamaz hale getirilmesi, Dersim tartışmaları, köy kasaba […]


Paylaşın:

Emperyalizmin “Şark Meselesi” adını verdiği büyük plan yeniden ambalajlanarak sahneye konulmaktadır.

Türk milletinin “millet olma” bilincini buharlaştırma ve Anadolu’yu Türksüzleştirme, Türklüğü yok etme projesi ile karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. AKP iktidarıyla başlayan;

  • Atatürk’le ilgili karalama kampanyaları,
  • Gençliğe Hitabe’nin okullardan kaldırılması,
  • 19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim bayramlarının kutlanamaz hale getirilmesi,
  • Dersim tartışmaları,
  • köy kasaba ve şehir isimleri,
  • Kürt ve Ermenilerden özür konuları,
  • Seyit Rıza, İskilipli Atıf hoca ve Şeyh Sait’lere itibar iadeleri,
  • etnik farklılıklara yapılan vurgular…

 Bütün bunlar, bu kavramsal kargaşa ve oluşturulmaya çalışılan bilgi kirliliği, toplumsal çözülmemiz ve millet bilincimizi yok etmek için yapılmaktadır. Bu konularda ve “İslamiyet” konusunda dahi, toplumun önüne ‘uzman’ olarak çıkarılan herkes doğru bilgiye ulaşmak ve kafa karışıklığını gidermek yerine, zihinlerin daha da bulanmasına, bilgi kirliliğinin daha da artmasına hizmet etmektedir; esasen amacında bu olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye’miz, çeşitli dış kaynaklardan fonlanan; yerli işbirlikçi aydınlarımızla birlikte, yabancı istihbarat örgütlerinin rahatlıkla günlük gazete çıkarttığı, televizyon kanalları kurduğu, partilerimize sızdığı, çok çeşitli sivil toplum örgütleri kurarak her türlü polemiğin yaratıldığı, her türlü kavram ve değerin tartışıldığı, devlet ve milletimiz aleyhine her şeyin söylendiği, millete ve devlete apaçık küfürlerin alenen yapıldığı bir savaş sirkine dönüştürülmüştür. Bu sirke bir de sihirbaz gerektiği için, ‘O’ da bulunarak sahneye sürülmüştür, milletin gözü, her gün, her saat boyanmaya devam edilmektedir.

Bu sihirbaz Türk milletini her vesileyle 36 etnisiteden bahsederek ayrıştırmaya çalışmaktadır. Sorumluluklarının gereği olarak milletin bütünlüğüne vurgu yapması gerekenler, bin yıldır bu coğrafyada kardeşçe yaşayan ve adına bütün dünyanın Türk Milleti dediği halkı, 36 ayrı etnisiteye ayrıştırmak suretiyle işe başlamıştır. Dünyada bu anlayışın eşine ve benzerine rastlamak mümkün değildir. Millet; ortak kültür, dil, din, ortak geçmiş ve ortak gelecek tasavvuru olan topluluğun adıdır. Milletleşme uzun yıllar içinde oluşmuş bir sosyolojik kanuniyettir. Farklı etnik kökenden gelmiş olsalar dahi Türk kültür çevresinde Türkçe konuşarak yaşayan, dinleri ve ortak anlaşma dilleri aynı olan Kürtler dâhil bütün insanları Türk kabul etme anlayışı bir inkâr politikası değil, erdemli bir tevhit anlayışıdır. Türk kültürü, Türkiye’de yaşayan 74 milyonu kapsadığı gibi, bugün Kuzey Irak, Suriye, İran, Balkanlar ve Kafkasları da içine alan geniş bir coğrafyada ve Orta Asya’da hâkim kültürdür. Türkçe, bu geniş coğrafyanın tek ortak dilidir.

İhanetin ilk adımı, bu millet gerçeğini, Türklüğü, binlerce yıllık Türk tarih ve kültürünü, 300 milyonun konuştuğu Türkçeyi görmemezlikten gelerek ve Türk Milletini inkâr ederek atılmaktadır. Dünyada bütün devletlerin bir millete dayanarak ve bir millet tarafından kurulduğu halde, tek dil ve tek millet esasına dayanmayan bazı devletlerin parçalandığı bilinmesine rağmen, bu apaçık gerçeğin aksine “Milli Devletler” döneminin kapandığı yalanı, ihanetin devamı olarak sürekli tekrarlanmaktadır. Hâlbuki dünyada ‘milli devlet’den tek dönüş örneği dahi yoktur, millet olma ve milliyet bilinci dimdik ayaktadır. Bu yalan Türk milletine yutturulmaya çalışılmakta ve böylece çok dilli, çok uluslu bir yapı oluşturularak ileride parçalanmanın kapısı aralanmaya çalışılmaktadır. Hatta Türklüğün milliyet bilinci yok edilmek istenirken milletimizin içinden başka bir millet çıkarılmaya ve onlara milliyet bilinci verilmeye çalışılmaktadır.

Bu bir Haçlı projesidir ve Türklüğü Anadolu’dan buharlaştırarak yok etmeyi amaçlamaktadır. Projenin sahibi ABD ve AB ülkeleri ile İsrail’dir; PKK ise bu ülkelerin kurdurup desteklediği taşeronlarıdır. “Memleketin dâhilinde iktidara sahip olan” AKP’nin de bu projeye eş başkanlık yaparak ortak olduğu görülmektedir.

Süreci doğru anlamak için Tayyip Erdoğan’ın 1991 de RP. Beyoğlu ilçe başkanı iken, Necmettin Erbakan’a verdiği ‘Kürt Raporu’na bakmak yeterlidir. Bu raporda Erdoğan’ın, etnik bölücülüğü meşru bir hak talebi olarak gördüğü ve PKK’yı değil, devletimizi suçladığı ve PKK’lılara terörist dahi denilmesine gönlünün razı olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim Erdoğan 2002 Kasım’ında iktidara geldikten sonra ‘olağanüstü hal’i kaldırarak ve terörle mücadele yasalarını değiştirerek PKK’yı rahatlatmış ve o yıllarda bitme noktasına gelmiş olan terörün yeniden canlanmasına sebebiyet vermiştir. Daha sonra artarak devam eden terör karşısında ABD ile anlaşma yolunu tercih etmiştir. ABD, Erdoğan’a terörle mücadele yerine PKK’nın siyasallaştırılmasını ve Kuzey Irakta oluşan bölgesel Kürt yönetimi ile birlikte müzakereyi dayatmış hatta 2005 deki ABD seyahatinde Erdoğan’a Türk ordusu ile mücadelenin ve ‘Ergenekon’ un şifreleri, PKK ile müzakerenin yöntemi anlatılmıştır.

Artık PKK saldırmakta ve memleketin her bölgesine dağılan şehit cenazeleri karşısında, iktidar bir yandan milletin yükselen öfkesini bastırmaya ve şehit cenazelerine gösterilen ilgiye engel olmaya çalışmakta, diğer taraftan, bu terörün askeri tedbirlerle önlenemediğini, otuz yıldır devam ettiğini ve müzakereden başka çere kalmadığını millete kabul ettirmeye çalıştığı görülmektedir.

Bu sürecin en büyük yalanlarından birisi de bu ‘otuz yıldır terörle başa çıkılamadığı’ yalanıdır. Türk milleti ve Ordusu terörü her zaman yenmiştir ve yenecek gücü her zaman vardır. Yeter ki terörle mücadele edilsin ve siyasi irade arkasında dursun…

2007 ye gelindiğinde terörle mücadele eden Türk Ordusu’nun tasfiye, terör elebaşısı ile müzakere süreci başlatılmıştır. Terör elebaşısı ile Başbakan’ın müzakerede tam bir mutabakata vardıkları ve bu mutabakatın üzerinden uzunca bir süre geçtiği halde, Başbakan’ın bunu Türk Milleti’ne anlatmakta zorlandığı için yaklaşık beş yıldır yandaş medya aracılığı ile bu defa Türk Milleti ile müzakere yapıldığı, mutabakatın hazmettirilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Türk Milleti’ne yutturulmaya çalışılan ve Apo ile varılan mutabakat Türkiye Devletinin tasfiyesi ve Türk Milletinin buharlaştırılması mutabakatıdır. Başbakanın ve Apo’nun açıklamalarının satır aralarından ve birbirinin aynısı olan cümlelerden anlaşılan budur.

Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde Pkk’nın Diyarbakır bayramı, Dışişleri Bakanının bir gün öncesi Diyarbakır ziyareti ve açıklamaları, ABD ve AB ülkelerinin bu sürece ilişkin destek ve memnuniyet mesajları ve mandacı yandaş medyanın sevinç çığlıkları ile son olarak İsrail’in hükümetin itibarını kurtarma destekleri gelinen noktanın vahametini göstermeye yetecek mahiyettedir.

Proje bir ‘Kürdistan’ projesi olmaktan daha kapsamlı ve Türklüğü imha planıdır. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da yendiğimiz ve İzmir’de denize döktüğümüz Emperyalistler, başka bir metotla ve tekrar karşımıza çıkmışlardır…

Yeniden bir zafer, yeniden bir diriliş ihtiyacı doğduğu anlaşılmaktadır. Tarih ve talih Türk milliyetçilerine yeni bir misyon yüklemiştir.

Bu vatan ya bizimdir, ya da hiç kimsenin…

Yazar

Ömer Ay

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar