Yükleniyor...
Türk Milleti’nin bütün dikkati 31 Mart seçimlerine yönelmiş vaziyette. Ondan ötürü dış ilişkilerde olan bitene bakamıyor. Ancak çok önemli gelişmeler yaşanmakta. ABD ilişkilerinde de yeni bir aşamaya geçildiği görülüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 7 Mart’ta ABD’ye gitti. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve başka yetkililerle görüştü. Bu seyahatte yapılan görüşmeler Türkiye ABD ilişkilerinde yeni bir yola girildiğini işaret ediyor.
Bu gelişmeleri daha iyi anlamak için, çok kısa geçmişe, biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Aralık 2023’te Atina’ya gitti. “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi” imzalandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan işgal altındaki adalarımıza rağmen “Ege’yi barış ve iş birliği denizi hâline getirelim istiyoruz. Türkiye ve Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla dünyaya örnek olalım arzusundayız” demişti.
Yunanistan başbakanının basın toplantısındaki, “Doğu Ege adalarını yılda yedi gün vizesiz ziyaret” sözlerindeki Doğu Ege adaları vurgusu çok önemliydi. Ama başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, kimse üzerinde durmadı.
Bu görüşmeden bir ay sonra, 6 Ocak’ta, ABD Dışişleri Bakanı İstanbul’a geldi. Cumhurbaşkanı kabul etti. Görüşmede Dışişleri Bakanı Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın da vardı. Toplantı sonrasında beylik bir açıklama yapıldı.
ABD bakanı İstanbul’dayken Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis’in açıklamasını gazeteci Müyesser Yıldız yazdı. Türk dış ilişkilerini çok yakından takip eden detaylarda değerlendiren Yıldız, “Size şunu söylemek isterim ki [sınırda yaşayan Yunan vatandaşlarının] hem egemenlikleri hem de refahları asla tartışmaya açılmayacaktır … Türkiye tarafından bir egemenlik meselesi hiçbir zaman gündeme getirilmedi. Askersizleştirme veya gri bölgelerle ilgili tartışmaları sık sık duyuyorum … böyle bir konu da benim dikkatime hiç getirilmedi ve sizi … temin ederim ki bunun gündeme getirilmesine izin vermezdim … Yunanistan sahip olduğu haklardan bir milim bile taviz vermeyecektir. Çok net söylüyorum; egemenliği asla tartışmayacağız.” açıklamasını yazısına almıştı.
Bu “egemenliği tartışılamayacak sınır bölgelerini “ işgal altındaki Türk adaları diye okumak gerekiyor. Diğer yerler zaten uluslararası antlaşmalarla belirlenmiş yerlerdi.
ABD’li bakan, aynı gün, Yunanistan Başbakanıyla Girit’te görüştü.
Blinken Hanya’dan ayrılırken gazetecilerin sorularına cevap verdi. ABD ile ilişkilerin girdiği yolun işaretleri bu cevaplarda. Bunların bir kısmını “Devleti sıfırdan kurmak” başlıklı yazımda ele almıştım.
Soru: Birincisi, çatışmanın yayılmasının önlenmesi, geriliminin azalmasının önlenmesi; onların yapmasını istediğiniz şey … ikinci olarak, ertesi gün ve özellikle güvenlik ve yeniden yapılanma açısından? Türklerden, … en azından dikkate almaya istekli oldukları herhangi bir taahhüt aldınız mı?
Blinken: Yani
Soru: Peki aynı şey Yunanlılar için de geçerli miydi, yoksa Yunanlılar için bu daha az sorun muydu?
Blinken: … bugünkü görüşmelerimizden, Türkiye’nin, çatışmaların sona ermesinin ertesi günü yapılması gereken çalışmalarda … üretken bir rol oynamaya hazır olduğu açıkça görülüyor. Bunun hakkında konuşmalar yaptık. Üretici bir rol oynamaya açıkça hazır olduklarını bir kez daha söylemek dışında hiçbir ayrıntıya giremem.
Ayrıca bölgedeki bazı kritik oyuncularla ve bazı kritik ülkelerle olan bağlarını, sahip oldukları etkiyi, sahip oldukları ilişkileri kullanmaya, daha önce olduğu gibi bu durumu çözmek için mümkün olan her şeyi yapmaya hazır olduklarını düşünüyorum … Bunu yaparken bizimle ortak çıkarları olduğu açık ve ben bu görüşmelerde onların mümkün olan her türlü çabayı göstereceklerine inanıyorum.”
Yunanistan Başbakanı Miçotakis Blinken’le görüşmesinden birkaç gün sonra “Pek çok kez dile getirdiğimiz husus çok açıktır: bir ittifakta savunma malzemeleri, bu durumda uçaklar, örneğin Yunan adaları üzerindeki uçuşlar için kullanılamaz.” dedi.
TBMM, İsveç’in NATO’ya girmesini 23 Ocak 2024’te onayladı. Bunun üzerine ABD, F16 sürecini başlattı. Yeni F16’ların satışı ve elimizdeki F16’ların modernizasyonu ABD tarafından onaylandı. Hem de astronomik bir fiyata, yaklaşık 23 milyar dolara mâl olacaktı.
İsveç’in NATO’ya girmesini PKK/YPG/PYD ve FETÖ’ye desteğinin kesilmesi, Türkiye’ye uygulanan silah ambargosunun kaldırılması gibi şartlar öne sürerek onaylamamıştık.
TBMM kararından sonra ABD Ankara Büyükelçisi “Biz DEAŞ’a karşı kurulan koalisyonda Türkiye’nin rolüne çok önem veriyoruz. Aynı alanda aynı hedefe yönelik mücadele ederken fikir ayrılıklarımız olabilir, bu görüş ayrılıklarını gidermeye çalışıyoruz … umudum gelecekte daha iyi iş birliği halinde çalışabileceğimiz yönünde.” açıklamasını yapmıştı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan görüşmeler sonrasında büyükelçiliğimizde basınla buluştu. Yaptığı açıklamalarda, “Suriye’de YPG ile olan ilişkilerinden memnuniyetsizliğimizi, bunun iki ülke arasında iki NATO üyesi ortak arasında ortaya çıkardığı stratejik tehlikenin ne olduğunun altını bir kez daha çizdik. Bu konuda hangi adımlar atılabilir bu konuları gözden geçirdik.” dedi.
Görüşmelerden sonraki ortak açıklamada: “Türkiye ve ABD, Stratejik Mekanizma kapsamında, ulusal güvenliklerine tehdit teşkil eden terörizme karşı iş birliğini artırmak, organize suç ve uyuşturucu kaçakçılığına karışan şebekeleri ele almak amacıyla Türkiye-ABD Terörle Mücadele İstişarelerini yeniden başlatmıştır. // Bakan Blinken, ABD’nin Türkiye’yi ve Türk çıkarlarını hedef alan terör örgütü PKK, DHKP-C ve DEAŞ’ı kınadığını yinelemiştir.” ifadeleri var.
Sonuç metnindeki cümleler, Hakan Fidan’ın ABD Büyükelçiliğimizdeki açıklamasındaki “Suriye’de YPG ile olan ilişkilerinden memnuniyetsizliğimizi, bunun iki NATO üyesi ortak arasında ortaya çıkardığı stratejik tehlikenin ne olduğunun altını bir kez daha çizdik. Bu konuda hangi adımlar atılabilir bu konuları gözden geçirdik. FETÖ ile ilgili hassasiyetimizi, FETÖ’nün ABD’deki faaliyetlerinin bizim için teşkil tehdidi tekrar vurguladık.” ifadelerle aynı olduğu açıkça görülüyor.
ABD’nin Ankara büyükelçisi Flake’in açıklamaları da değişen bir şey olmadığını söylüyor. Flake, “Türkiye DAEŞ karşıtı savaşta önemli bir müttefik. Türkiye ve Amerika Suriye’nin kuzeyi özelinde her zaman aynı fikirde değil fakat bölgede barışı sağlamak ve DAEŞ’i bitirmek için iki ülke başka konularda iş birliği yapmanın yollarını arıyor.” açıklamasını yaptı. İsveç’in NATO’ya girme kararı ardından yapılanın aynısı.
Yani ABD’nin, terörizm ve teröristlerle ilişkisi açısından değişen hiçbir şey yok.
Ama bizim açımızdan değişen çok şey var. Geriye gidiş söz konusu. Eğer yeni geleceklerle modernize edilecek uçaklar, Ege Denizi üzerinde, işgal edilen adalarımız (topraklarımız) üzerinde uç(a)mayacakları doğruysa bu Türkiye’nin geleceğini ipotek altına sokmak değil midir?
Dahası da var. Ortak açıklamada, “ABD, kısa süre önce duyurulan Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu ile tahıl sevkiyatı ve diğer uluslararası ticaret için hayati önem taşıyan güvenli rotaların kolaylaştırılması da dâhil olmak üzere Türkiye’nin Karadeniz’deki çabalarını memnuniyetle karşılamaktadır.” cümleleri var. Anlaşılan Montrö üzerinde de karabulutlar dolaşıyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan Haliç Kongre Merkezi’ndeki bir toplantıda (9 Mart 2024), “İsrail, batılı güçlerin sınırsız askerî ve diplomatik desteğini arkasına alarak, Filistinli kardeşlerimize yönelik tam anlamıyla bir soykırım politikası uygulamaktadır”
“Tayyip Erdoğan 15 sene önce katillerin yüzlerine karşı ‘one minute’ diye haykırırken nerede duruyorsa bugün de aynı yerde dimdik durmaktadır. En fazla hassasiyet gösterdiğimiz ve bedel ödediğimiz bir konuda bize haksızlık edenleri, kendilerini sorgulamaya davet ediyorum.”
Türkiye’nin olağanüstü çabalarını görmezden gelme yerine her konuşmalarında işgalci İsrail’e selam çakanların foyasını ortaya dökmeliyiz” sözlerini ve Gazze meselesini yukarıdaki bilgiler ışığında değerlendirmek daha iyi olmaz mı? Yanına da İsrail’le hiç kesilmeyen ticaret ve devamlı seferde olan gemileri de ekleyebiliriz.
Türk Milleti’nin de “One minute” deme zamanı gelmedi mi, ne dersiniz?