Yükleniyor...
Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti, İngiliz, Fransız ve Rus büyükelçileri tarafından yönetiliyordu. Değişen sadrazamlar, döneme ve duruma göre ya İngiliz, ya Fransız ya Rus büyükelçilerinden gelen talimatlarla devleti yönetirlerdi. Memur tayinlerini bile yabancı elçiler yapardı.
Böyle bir zillet dönemi, tekrar Atatürk’ün ölümünden sonra günümüze kadar devam eden süreçte maalesef yaşanmaktadır. Atatürk’ten sonra işbaşına geçen ya da geçmek isteyen siyasetçilerin, yöneticilerin çoğu, Amerika’dan, Avrupa ülkelerinden, onların büyükelçilerinden emir, talimat ve icazet almadan siyasete girmiyorlar, girenler de devleti kendi bağımsız iradeleriyle yönetmiyorlar.
Halbuki şahsiyetli Türk beyi, Allah’tan, vicdanından ve milletinin iradesinden başka hiç kimseden emir ve talimat almaz, yabancı devlet ve odaklardan korkmadığı gibi onlara bağımlı da olmaz, ezik bir duruş da sergilemez.
İşte Türk tarihinde bu anlamda son şahsiyetli Türk beyi Atatürk’tür. Emperyalist Haçlı Batıya karşı, teslim olarak değil, savaşarak, destansı bir Millî Mücadele vererek vatanı kurtardı ve bağımsız millî Türk devletini kurdu. Cumhurbaşkanı olmak için Amerika’ya icazet almaya gitmedi, devlet yönetiminde iken de Batılılardan emir ve talimat almadı. Tam tersine bağımsızlıkçı şahsiyetini korudu. İşte bu tutumuna bir örnek:
Türkiye’de sinema sektörünün kurucularından olan Cemil Filmer, Hatıralar (İstanbul 1984) adlı kitabında İzmir’de Atatürk’ü ziyaretiyle ilgili olarak şöyle bir hatırasına yer verir:
“Atatürk’le görüştüğümde:
-Paşam bahçe kapısı yanındaki bahçıvan kulübesinde 7-8 adam gördüm, ecnebiye benziyorlardı, acaba niçin orada bulunuyorlar? diye sordum. Beni kolumdan tutarak pencerenin yanına kadar götürdü, eliyle İzmir Körfezini gösterdi. Bir iki torpido körfezde duruyordu. Atatürk:
-Bunlar ecnebi sefirler, beklesinler bakalım. Vaktiyle bunlar bizim elçilerimizi kabul etmeden geri gönderirlerdi. Beklemeye alışsınlar bakalım, diye cevapladı.” (s.124)
Türk milleti bu şahsiyetli duruş sahibi yöneticilerine kavuştuğu zaman, tekrar tarihin efendisi olacak ve gerçek özgürlüğüne kavuşacaktır.
Türk beyi, emperyalist Haçlı Siyonist devletlerin kapısında bekleyen değil, onları kapısında bekletendir. Derebeyler, kralların kapısında bekler, beyler ise kralları kapısında bekletir. Türk milleti başında derebeyi değil bey görmek istiyor.