Yükleniyor...
Dönüp dolaşıp geldiğim bir konu var. İnsan, insanın medeniyeti, insanın bilimi iletişime dayanıyor. Önce lisan tabi. Bu zaman ve mekânda yakın olanlara iletişimi sağlıyor. Birkaç yüz bin yıldır kullanıyoruz. İnsanı ve insan toplumunu yapan lisan. Sonra yazı geliyor. Gecikmeyle. Bu da nesiller arasındaki iletişimi sağlıyor, bir de medeniyeti, bir de tarihi başlatıyor. Geçmişi, 5000 küsur yıl. Kütüphaneler derken, yazılanın çoğaltılmasındaki devrim: Matbaa. Daha dün. 500 küsur yıl.
Geçen yazımda Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in yetenek ekonomisinden bahsetmiştim. Ve onun tekrar tekrar vurguladığı, bilim adamları arasındaki iletişimden.
Bilim adamları arasındaki iletişim gerekliliğini bir tarafa koyalım. Diğer tarafa da modern bilimin bir devrim gibi ortaya çıkıp insanın zihniyetini ebediyen değiştirdiği çağı; 17. Asrı. Anthony Clifford Grayling’in kitabında anlatılan Deha Çağı‘nı. Dekart’ın, Bacon’ın, Newton’un ve Galile’nin yüzyılına. Yazar, bu asrın başıyla sonunun zihniyet bakımından bir birine hiç mi hiç benzemediğini gösteriyor. Deha Çağı (Age of Genius) kitabının Türkçesi galiba henüz yok. Grayling, bilime matbaadan sonra ikinci ivmeyi veren bir gelişmeyi anlatıyor: Kıta çapında bilim adamları arasındaki yoğun ve hızlı iletişimi.
Bulduklarını tartışıyorlar. Neyle? Mektupla. Ve bir kişiden bir kişiye yazılan mektuplarla değil. İlgilenen bir grubun tamamına gönderilen mektuplarla. Bu, bugünkü “makale” dediğimiz, hani şu “paper” denen nesneler. Hani kim kime ne kadar atıf yaptı derken kastettiğimiz yayınlar. Onların prototipi. Bugün bile en itibarlı bilim dergilerinin bir kısmı “mektup- letters” ismiyle anılır: Physical Review Letters, Chemical Physics Letters gibi.
Posta teşkilatı 14. asırda Venedik Signoria’sına hizmet için kurulmuş ve görevi bir aile yüklenmiş. Ailenin adı Tassi. Atlarının kafası ormanlık arazide dal – budaktan, düşen taşlardan korunsun diye İtalyanca’da tasso denilen porsuk kürkünden başlık giydirdikleri için bu adla anılırlarmış. Bizim Tom-Mix, Teksas gibi çizgi roman kahramanlarının başlıklarından hatırlayacağımız kürkler. Püskülü de zavallı porsuğun kuyruğudur.
Postanın bilim adamları arasında mektup taşıyan bir kuru hâline gelmesi yine deha çağında, 17. asırda oluyor. Başı Fransız Matematikçi Marin Mersenne çekiyor. Asal sayılar üstüne çalışmasıya bugün de anılan bu zata Greyling, zamanının İnternet sunucusu diyor. Kendisine yazıyorsunuz ve o, yazdıklarınızı Tassi veya Taxi denilen posta teşkilatla dağıtıyor. Paris’ten Berlin’e, Paris’ten Londra’ya mektup demetleri yazın 9, kışın 12 günde ulaşıyor. Kim çalışmasının kitap haline gelip basılmasını bekler ki? Mersenne’nin tanıştığı, görüştüğü ve mektuplarını dağıttığı isimlerin bir kısmı şöyle: Descartes, Pascal, Pierre Petit, Gassendi, Beeckman, van Helmont, Roberval, de Peiresc, Hobbes, Giovanni Doni, Torricelli, Huygens, Galileo. Nihayet dostlarıyla Académie Parisienne isimli yarı resmî bir grup kuruyor. 150 kişilik kalem arkadaşlı gruba bazıları şakadan Académie Mersenne diyor.
Mersenne’in akademisi hem 1660’da kurulan Londra Kraliyet Akademisi’nin ilham kaynağı, hem de 1666’da Jean-Baptiste Colbert’in kurduğu Académie des Sciences – Fransız Bilimler Akademisi’nin çekirdeği oluyor. Mersenne’e gönderilen mektuplardan bugün yaklaşık 1000 tanesi elimizde. Fakat çağdaşları ona Avrupa’nın Posta Kutusu dediklerine göre gerçek sayı bunun epey üstünde olmalı.
Mersenne yalnız değil. Bilim mektuplarını toplayıp dağıtanlara intelligencers deniyor. Haberci, istihbaratçı, hatta casus anlamları var. Tıpkı “keşif- discover” kelimesinin de casusluk anlamında kullanılışı gibi. Mersenne’den başka Hartlib, öldüğünde geride 25 000 folya yazışma ve not bırakmış. 400 farklı kişiden 4250 mektupla birlikte. Çoğu İngiltere, Hollanda ve Fransa’dan. Bunlar bugün Sheffield Üniversitesi kütüphanesindeymiş. Peirecs’in 14 000 mektubu var. Matematikçi, ve astronom Ismaël Boulliau’nun 5 000.
Nihayet, Kraliyet Cemiyeti’nin ilk sekreteri Henry Oldenburg, resmî görevinin dışında 14 cilt dolusu yazışma yapıyor ve kapsama alanı yalnız Avrupa değil. Doğu Akdeniz’den Kuzey Amerika’ya kadar yazışmış. Oldenburg bilim tarihinde kilit bir isim. 17. asrın birinci yarısında bilim adamlarının iletişimi gayrı resmî mektuplaşma ile yürürken Oldenburg Akademi’nin Philosophical Transactions’ının editörü sıfatıyla ilk defa hakemli dergi usulünü uyguluyor. 17. asrın ikinci yarısında artık bilim gayrı resmî mektuplaşmalarla değil, devlet destekli kurumların yayımladığı dergilerle iletiliyor.
Kime iletiliyor, kimlerin arasında iletiliyordu? “Görünmez Kolejler”e ve mensuplarına. Bunlar hâlâ var. Onların görünen kısmına atıf indeksi, “citation index” diyoruz. Hani bizim rektörlerin %70’inin giremediği indeks. Ama zarar yok, bizimkiler yerli ve millî. Citation index’e de Yahudi işi, dış güçlerin icadı der, hallederiz. Üzülmeyin.