Yükleniyor...
21 Şubat 2016
İskender Öksüz’ün kaleme aldığı eser, bence son on yılların millet ve milliyetçilik konusundaki en önemli eseridir. Ben bu eseri, Ziya Gökalp’ın “Türkçülüğün Esasları”, Sadri Maksudi Arsal’ın “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları”, Atsız’ın “Türk Ülküsü”, Osman Turan’ın “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” kitapları ile aynı sıraya koyuyorum. Öksüz’ün yıllar önce çıkmış ve son zamanlarda yeni baskısı yapılmış olan “Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi” de aynı derecede önemlidir. Bence okuyucular İskender Öksüz’ü bir bütün hâlinde okumalıdırlar. Bu iki esere ilaveten “Türk’üm Özür Dilerim” ve “Niçin?” adlı kitaplarıyla birlikte.
“Millet ve Milliyetçilik” eseri iki yaygın düşünceyi yerle bir ediyor.
Öksüz öncelikle sosyoloji ve siyaset bilimi literatüründe, millet ve milliyetçilik konusunda 1990’dan sonra Batı’da bir patlama olduğunu tespit ediyor: “Milletler ve milliyetçilik konusundaki önde gelen bilim adamlarına, önemli kitaplara, bilim dergilerine bakarsanız, büyük çoğunluğunun 1980’den sonra ortaya çıktığını görürsünüz. Son yirmi beş yıldaysa tam bir patlama yaşanmaktadır.” (s. 193). Ve bir tespit daha: “Erken doğmuş globalcilerin ve dünyalı kozmopolit kâhinlerin şaşkın bakışları altında milliyetçilik dünyanın her köşesinde yükselmeğe devam ediyor… Milliyetçiliğin sonunun yakın olduğu iddiaları bilim çevrelerinden gelmiyor. Bunu Batı’da da artık duymuyorsunuz. Bu iddia sınırların yeniden çizilmek istendiği bölgelerde savunulmaktadır.” (s. 192).
Eserde, milliyetçiliğin, modası geçmek bir yana en parlak çağını yaşadığı, Batı’nın çeşitli bilim adamlarından alıntılarla destekleniyor. Ben sadece ikisini vermekle yetineceğim. Birincisi Tom Nairn. Millet ve milliyet teorisinin önde gelenlerinden Nairn, Marksist bir siyaset bilimci ve Edinburg Üniversitesi profesörü. Şöyle diyor:
“Her panayır tellalı size milliyetçiliğin ‘icat edilmiş’liğini ve ‘millet devleti’nin devrinin çoktan geçmiş olduğunu söylemese patlayacak.” (s. 109). “Babil kulesi çökmedi ve bu yüzdendir ki -Anthony Smith’in dediği gibi- sırf internet yüzünden veya birçok insan kırık dökük Amerikanca konuşuyor diye, televizyonda ER (Acil Servis) seyrediyorlar diye veya Big Mac yiyorlar diye çökeceği de yok. Galip ihtimalle, milliyetçiliğin altın çağı henüz gelmedi bile.” (s. 124-125).
Nairn, milliyetçilik karşıtlarının durumunu da çok net ortaya koyuyor: “Milliyetçiliğe muhalefet, kesinlikle eski veya yeni
İkinci isim Azar Gat. Tel Aviv Üniversitesi siyaset bilimi profesörü. Dünyanın birçok tanınmış üniversitesinde araştırmacılık ve hocalık yapmış. O da millet ve milliyet teorilerinin en önemli isimlerinden biri. Üstelik millet olgusunun, modern çağlardan çok önce de var olduğunu ileri sürenlerden. Şöyle diyor: “Gerçekte imparatorluklar muhakkak ki seçkin iktidar yapılarıydı ama aynı zamanda hemen hepsi hâkim bir etnik çekirdeğe dayanıyordu… Hemen hemen nerede devlet varsa, orada onu kuran bir millet var. (s. 267, 270). Azar Gat Osmanlıların da “son tahlilde Türk bileşeninin askerî üstünlüğüne”dayandığını belirtir (s. 268
İskender Öksüz son kırk yılda artık “millet nedir?” diye sorulmadığını, sorunun “millet ne zaman?” şeklinde değiştiğini belirtiyor. Milletin ne zaman ortaya çıktığıyla ilgili primordializm, perennializm, modernizm, etnosembolizm ve sosyobiyoloji teorilerini, başlıca teorisyenleriyle birlikte inceleyen Öksüz özellikle son teoriye genişçe yer veriyor.
Netice olarak eseri dikkatlice okuyunca şunu net bir şekilde anlıyorsunuz: Türkiye’deki Marksist kökenli sol ve liberal aydınlarla siyasi ümmetçiler “modern dünyada milliyetçilik yok” deyip Türk kamuoyunu buna inandırmaya çalışırken Batı’nın çağdaş bilim adamları “millet ve milliyetçilik en büyük gerçekliklerden biridir” diyorlar.
imparatorlukları desteklemek demektir ve ‘metropol solu’nun pozisyonu işte tam budur.” (s. 110).