Yükleniyor...
Doğu Anadolu’nun tam ortasından, Elazığ’dan millî bir perspektif…
Bugün Türkiye’de “çözüm süreci” adı altında pazarlanan politikaların, gerçekten terörsüz bir gelecek mi yoksa derin bir ihanet süreci mi olduğu, özellikle bölge halkı tarafından çok daha net ve yakıcı şekilde hissedilmektedir. Elazığ’dan, yani Doğu Anadolu’nun kalbinden baktığımızda görülen tablo; merkez medyanın ve Ankara’daki salon siyasetin anlattığından çok farklıdır.
“Devlet aklı” denilerek hangi yanlışlar meşrulaştırılıyor?
Devlet aklı; geçici siyasal iktidarların günübirlik çıkar hesaplarından arınmış, tarihsel hafızaya, millî değerlere ve toplumsal dengeye dayanan bir akıldır. Ne yazık ki son yıllarda bu kavram, sadece tartışmalardan kaçınmak ve halkı susturmak için kullanılan bir kalkan hâline gelmiştir.
“Devlet aklı” diyerek halktan gizlenen planlar, Türkiye’yi ne yazık ki geri dönülmesi zor sosyal fay hatlarına sürüklüyor.
Gerçek sorunlar konuşulmuyor; çözüm niyetine sunulanlar, yeni krizleri doğuruyor.
Türkiye’nin “beka” problemi, yalnızca silahlı terörle değil; onun siyasal, kültürel ve ekonomik kollarıyla da mücadele gerektiriyor. Ancak bugün çözüm diye sunulanlar, ayrılıkçı yapıların moral üstünlük kazanmasına, millî birliğin parçalanmasına ve halkın sessiz çoğunluğunun dışlanmasına yol açıyor.
Peki deva nerede?
Deva, net bir millî duruşta; halkın gerçek temsilcilerini dinlemede; bölge halkını terörle eşitlemeden, aidiyet duygusunu yeniden inşa etmede saklıdır.
Anlamlandırılamayan tavizlerin, görünmeyen sınırların gölgesinde…
Terörsüz Türkiye elbette bir hedeftir, ancak bu hedefe; terörle müzakere ederek, devletin kırmızı çizgilerini gri alanlara çekerek ulaşılamaz. Bugün “barış” diye pazarlanan sürecin, aslında çok aktörlü bir “federal çözüm provası” olduğu endişesi giderek artıyor.
Uzakta değil, gözümüzün önünde; yavaş ama derin bir çözülme…
Bölgede yaşayan insanlar artık sadece ekonomik kaygılar değil, sosyopsikolojik bir güvensizlik ve dışlanmışlık duygusu da taşıyor. Devletin hamlelerinin samimiyeti, tutarlılığı ve sürdürülebilirliği sorgulanıyor. Elazığ gibi şehirlerde millî hassasiyet yüksektir — ve buradan yükselen sesler, “ihanet” ihtimalini değil, millî bir silkinişi işaret etmektedir.
Eğer gerçekten “terörsüz Türkiye” isteniyorsa; bu, terörle müzakereyle değil, halkla bütünleşerek, milliyetçi bir sosyal adalet çizgisiyle mümkündür.
Devlet aklı, milletin vicdanından büyük değildir.
Elazığ’dan yükselen ses budur:
“Devletin aklı, halkın irfanı ve tarihî hafızasıyla örtüşmüyorsa; o artık milletin aklı değildir.”
1 Yorum