Yükleniyor...
“Dön” fiil kökünden türemiş bir isimdir. Sözlükteki anlamı, “sözünden döner, sözünde durmaz, kaypak.
Bir de döneklik vardır. Sözünde duramama, Osmanlıcası:”Sebatsızlık”.
Döneklik insanoğlunun toplu olarak yaşamaya başladığı ilk günden itibaren görülmeye başlamıştır. Zor olmakla beraber geçerli ve kârlı bir iştir. Yapana çok kere bir takım nimetler kazandırır. Kazancın helâline, haramına, namusuna bakmaz. Dönek adamın o taraklarda bezi olmaz.
Dönek adamda haya yoktur. Utanma duygusunu kaybetmiştir. Pişkin adamdır. Geri döner, sizi suçlar. Dönmesinin gerekçesini öyle allayıp pullar ki, bakıp bakıp şaşırırsınız. Kendi kendinize “Yahu, adamı ayıplamakla hata mı yaptık?” dersiniz.
Dönen, arkasını dönüp giden adam değildir. Bu mana da anlamayan verdiği sözde durmayan adamdır. Arkadaşlarının hayret bakışları arasında onları terk edendir.
Bektaşî, Mevlevî’ye sormuş:
Ne der de dönersiniz? Mevlevî de;
Allah deyip döneriz, demiş. Bektaşî bu sözü duyunca şu karşılığı vermiş:
“Biz de Allah deyip dururuz. Bir daha dönmeyiz”
Dönek adam ne Bektaşi’ye ne Mevlevî’ye benzer. O “çıkar” der, döner. Dönerken elâlemin dediklerine bakmaz. Kulakları sağırdır, gözleri kördür. O sadece çıkarını görür, çıkarı ile ilgili sesleri duyar. Terk ettiği kapıyla gittiği kapı arasında benzerlikler var mıdır, yok mudur diye araştırma yapmaz. Çünkü yeni kapı onun için bir lütuf kapısıdır. Çıkar kapısıdır. Daha önce o kapının sakinleri için söylediği bütün kötü sözleri unutur. O kapıdan içeri girerken, çok itibarlı bir kişiymiş gibi “Hoş geldiniz, şerefler getirdiniz” diye sözler ve güler yüzlerle karşılanır. Bildikleri halde, onun şerefsiz biri olduğunu bilmezlikten gelirler.
Giden ne kadar ayıp etmişse, alanda denli ayıp etmiştir.
Dönek bir kişiyi tanımak çok zordur. Sinsidir, yalancıdır, kurnazdır. Deyim yerinde ise saman altından su yürütür. Ancak fiil dönekliğe dönüştüğü zaman, uyanırsınız ama iş işten geçmiştir. Ne yapsanız boşuna fayda vermez. Kuş yumurtadan uçmuştur. Ne hareket edin, ne ah vah edin. Neticede insanoğlunun çiğ süt emdiğini unutmayın.
Kur’an’da “inandım, iman ettim” diyen, sonra sözünden ve imanından dönen kavimlerin hikâyesi vardır. Peygamberi bile aldatan bir kimse kimleri aldatamaz ki…
Halk arasında “söz namustur” gibi güzel bir söz vardır. Yine “Söz senettir” denir. Ama kaç para eder. Adam namusunu, şerefini ayaklar altına aldıktan sonra. Sözün senetliği de kalmıyor.
Herkes için, her meslek için namus önemlidir. Ama en çokta politika ve politikacılar için söz namus olmalıdır. Birçok işlerde notere gidip senet yaptırmak mümkündür. Noterin girmediği yer politikadır. “Söz namustur” ilkesini en çok politikacı benimsemelidir.
Sizi, bu satırları okurken acı acı gülümsediğinizi görür gibiyim.
Dün “bu saraya girmek haramdır” diyen bir siyasi, sarayı görünce “ne kadar da yanılmışım” demeyi fazilet sayıyor. Çünkü “hatadan dönmek bir fazilettir” sözüne sığınıyor. Partili olarak söylediği birinci sözü çiğneyerek bağımsız sıfatıyla ikinci sözü söylemiştir ki çok sürmez çıkarına uygun bir yere bağlanmış olur.
Dönekliğin fıkıhta ki karşılığı münafıklıktır. İnanmadığı halde inanmış gibi görünmek. İlk fırsatta inanmadığını açıkça söylemek. Çünkü münafıklık günümüzde kötü, aşağılık bir husus olmaktan çıktı adeta bir övünme, akıllılık, kurnazlık mertebesine yükseltildi. Aslında bu tam anlamı ile bir imansızlıktır. Bu imamsızlık dine ve Allah’a inanmak anlamında değildir. Dostluğa, arkadaşlığa, mensubu olduğu siyasi kuruluşa inanmamaktır. Beyan ettiği ideolojiye inanmamaktır. Ahlâka, namusa, haysiyete, şerefe inanmamaktır.
Bu tipler için olumsuz anlamda:
“Dün dündür, bugün bugündür” Yarın mı? Hele gelsin bir bakalım.
“Gün ola harman ola!”
“Sap döner, keser döner, bir günde hesap döner”.